Oysa düşünceyi onurlandırıp duyguyu ötelemek, karaciğerini kabul edip böbreklerini reddetmek kadar abesle iştigal bir durum. İnsanlığının, insan oluşunun, tasarımının bir bölümünü benimseyip diğer bölümünü göz ardı etmek, sistemde enerji kaçağı oluşturmaktan başka bir şey değil.
Düşünme, okuma, öğrenme yoluyla entelektüel seviyede dünyalar kadar veriyi zihnimize depolayabiliriz. Oysaki duygularımız tüm bu bilgiyi ‘bedene indiren’ araç. Bedeninle deneyimlemediğin bilgi, yaşamında düşe kalka pratik etmediğin, bu uğurda egonu yerle yeksan etmediğin bilgi, işlevsiz ve donuk kalmaya mahkûm.
Sonra ortalık neden işkolik, müthiş bilgili, derya deniz araştırmacı amma velakin huysuz ve yatağa başını mutsuz koyan insanlarla dolu?
Bir arkadaşınız; güçlü, çalışkan, çok okuyan, mantığıyla hızlı çözümler üreten, güvenilir, biraz içine kapanık bir insan ama alkol aldığında son derece küstah ve alaycı birisine mi dönüşüyor? Bu durum bir rutin olarak tekrarlıyor ve hayatında gittikçe daha çok soruna mı sebep oluyor?
Sessiz sakin, yılların hayırlı evladı, fedakâr kuzeniniz kırkından sonra annesine babasına düşman kesildi, ne hastalıklarıyla ne yaşlılıklarıyla ilgilenmiyor mu?
Babanız ve anneniz 60 yıllık evliliğin ardından 80 yaşında boşanmaya kalkıyor ve siz maaile ne yapacağınız şaşırdınız mı?
Aslan oğlum kaplan oğlum, benim oğlum ağlamaz diye büyüttüğünüz evladınız ergenliğe geldiğinde size hiçbir şeyini anlatmaz mı oldu?