PELİN’İN SEYİR DEFTERİ: “Cesareti” Olan Varsa Buyursun

Burada “Pelin’in Seyir Defteri” şeklinde deneme/günlük tarzı yazılar da paylaşacağımı söyledikten sonra şöyle durup düşündüm: “Nereden başlasam?”, “Ne anlatmak istiyorum insanlara (aslında kendime ama çaktırmayalım)?” diye.

İlkokulda annemin zorlaması (iyi ki öyle yapmış) ile günlük tutmaya başlamış ve şu an 45 yaşını sürmekte olmasına rağmen hâlâ günlüğüne kırtasiyeden aldığı “cicili bicili” (evet o pembe ve parlak olanlar) çıkartmalar yapıştıran biri olarak sanırım ilk söylemek istediğim şey şu: YAZIN! MÜMKÜNSE HER GÜN BİR CÜMLE DE OLSA YAZIN!

Süslü, uzun cümleler kurmanız gerekmiyor. Yazdığınız cümlelerin anlamları, birbirlerini takip ediyor olmaları ya da konu bütünlüğü bile önemli değil. 

Ortaokulda edebiyat dersinde bize yaptırılan bir çalışma vardı. Önümüze beyaz bir kâğıt alıp kalemi kâğıdın başına yerleştirdikten sonra HİÇ BAKMADAN bir dakika boyunca aklımıza gelen her şeyi ama HER ŞEYİ arka arkaya yazmamız istenirdi, bir dakika boyunca “Saçmalamak serbest.” derlerdi. 

Ben seneler sonra o, “saçmalamak” denilen şeyin kıymetini anladım. Henüz ergenliğe girmişken, aklımıza gelen her ne var ise onu ÖZGÜRCE ifade edebilmemiz için tanınan o bir dakikanın bizi ileride hangi durumlardan çekip alacağını bilemezdik tabii. Ama eminim diğer sınıf arkadaşlarım da şu an bana hak veriyorlardır. Çok klişe olacak ama doğru: İnsan bazı şeyleri anca 40’ından sonra anlıyor. Anlamlandırabiliyor…

“Yazın” diyorum  ya en azından bu bahsettiğim çalışmayı deneyin. İnanın aklınızdan geçtiğini bilmediğiniz, farkında olmadığınız duygu ve düşüncelerle tanışacaksınız. “Aman canım şimdi ne anlatacağım yahu?”, “Yazacak ne var ki?” diye oturduğunuz masadan kendinize dair sürprizlerle kalkacaksınız.  Çünkü ne yazık ki hepimiz kendimizi tanıdığımızı sanıyoruz. (Burada anahtar kelime “sanmak”) Öyle zannediyoruz. Kafamızda belirlediğimiz, belirlememize SEBEP OLUNMUŞ kimlikler var ve onlara en yakın hale gelmeye gayret ediyoruz. 

“Bunu sevmem, bunu ASLA yapmam, buna bayılırım” gibi onlarca yargıya sahibiz kendimiz hakkında. Ancak size hem iyi hem de kötü bir haberim var: O dağ gibi sarsılmaz sandığınız kalıplarınız aslında yok, aslında her gün yeni baştan şekilleniyorsunuz, yine klişe olacak ama aslında her gün yeniden doğuyorsunuz. Yani siz zannettiğiniz KİŞİ DEĞİLSİNİZ.

Ha iyi haber ise şu: Bunu görmeyi ANCAK isterseniz başarırsınız. Hani astrologların çok sık kullandığı bir tabir var ya “Bu dönem birtakım yüzleşmeler yaşanabilir” diye. İşte o yüzleşme hali, aynada kendine bakabilmek hali, aklından geçen her şeyi iyi ya da kötü diye etiketlemeden görebilmek hali ancak siz isterseniz olur. Epey cesaret gerektiren bir durumdan bahsediyorum.  Her babayiğidin harcı değil. YİYORSA YAZARSINIZ.

Şunu söyleyebilirim ki başınıza gelecek şeyler oldukça güzel.

Mesela yazdıkça göreceksiniz ki bunca zaman düzeldiğini(!) düşündüğünüz birçok defonuz kaskatı orada duruyor ve aslında onlar defo değil. Size öyle öğretilmiş. Bunu fark etmek sizi rahatlatacak. Kendinizi değerli (çünkü öylesiniz) hissedeceksiniz ve çok daha özgür.  

Ya da bir başkasında karşılaştığınızda nefret ettiğiniz birçok özellik aslında sizin baş köşenizde senelerdir varmış. Birini yargılamadan, dedikodusunu yapmadan ya da alay etmeden önce artık tereddüt edecek, duracaksınız. Bu hayata, olaylara ve yine kendinize daha hoşgörülü olmanıza sebep olacak.

Her defasında “Neden yazıyorum yahu?” “Ne anlamı var?” diyerek belki de zorla oturduğunuz o masadan sanki çok sevdiğiniz bir yemeği iştahla yemiş ve tam da olması gereken kadar doymuş hissi ile kalkacaksınız. Bir lokma daha alsanız yemeğin tadı kaçar ya hani, o olmayacak. Ya da aklınız tabakta kalmayacak. Göreceksiniz ki aslında HER ŞEY OLMASI GEREKTİĞİ GİBİ, OLMASI GEREKTİĞİ KADAR VE OLMASI GEREKTİĞİ YERDE.

Çok değil birkaç sene önce bu satırları bana okutsalar ve “Sabahın köründe kalkıp gün doğumunu izledikten sonra bunları yazdın Pelin.” deseler, biraz argo kaçacak “Hani lan!” derdim. Ama söyledim ya insan evrilmeye devam ediyormuş. 

Yazının başına dönersek bu günlüklerin ismi neden “Pelin’in Seyir Defteri?” çünkü çok uzun bir süre bu gezegene yanlışlıkla yollanmış bir uzaylı gibi hissettim, uzay filmlerinde astronotlar sabah kalkıp video günlük tutarlar ya, “Kaptan’ın seyir defteri” gibi işte oradan esinlenerek ismini böyle koydum.   Sonra anlattıkça, yazdıkça gördüm ki yalnız değilim. Milyonlarca uzaylıyız aynı gezegende kendimizi kaybolmuş ve yalnız hissediyoruz. Cümledeki ironiyi fark etmişsinizdir: Milyonlarca kişiyiz ama YALNIZ hissediyoruz. 

O yüzden derim ki: Yazın! Yazdıkça etrafınızdaki uzaylıları fark etmeye ve kurtulmak için her şeyi denediğiniz yalnızlık hissinin de aslında bir illüzyondan ibaret olduğunu anlayacaksınız. İyi gelecek, çok uzun zamandır size en iyi gelen şey olacak hatta. Güvenin bana.

Instagram

Bu makalede öne sürülen fikir ve yaklaşımlar tamamıyla yazarlarının özgün düşünceleridir ve Onedio'nun editöryal politikasını yansıtmayabilir. ©Onedio

Popüler İçerikler

Mike Tyson Kaybetti: Tarihi Mike Tyson - Jake Paul Maçında Neler Oldu?
Kanseri Yenen Eski Arka Sokaklar Oyuncusu Dizi Setlerine Yeniden Dönme Kararı Aldı
Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''