1856’dan önce renkler hayvansal, bitkisel ve mineral ürünler kullanılarak elde ediliyordu. Bu sebeple hem renk çeşitliliği az, hem de renklendirilmiş ürünler daha çabuk soluyordu. Ancak bir gün 18 yaşında genç kimyager William Henry Perkin’in sıtmaya çözüm ararken mor tonlarında bir sentetik boya üretmesi ile her şey değişti. Sadece kralların, asillerin ve zenginlerin erişebildiği parlak renkler bu buluş sayesinde herkese ulaşır oldu. İnsanlar sentetik boyaların ortaya çıkması ile gördüğü her renge sahip olabilir hale geldi. Bugün yüzlerce renk arasında seçim yapmakta zorlanıyorsak, bu William Perkin’in yanlışlıkla sentetik boyayı keşfi sayesindedir.
O yılların çığır açan buluşu renklerin sınıfsal bir gösterge olmasından kurtulup, tüm dünyaya renklerin kapısını aralamış oldu. Fakat dünyanın renklerle dolu tüketim çılgınlığına düşmesi ile bugün bu buluşun bedellerini öder hale geldik. Dünyanın renkleri, sentetik boyalar sayesinde bir yandan insanlığa hizmet eder hale gelirken, bu sentetik boyalar aynı zamanda doğanın yeşilini mavisini ve tüm renklerini çalar hale geldi.
Günümüzde petrolden elde edilen sentetik boyalar, dünyadaki su kirliliğinin neredeyse %20’sinden sorumludur. Aynı zamanda ticari boya banyosu sürecinin ardından arta kalan amonyak, alkali tuzlar ve ağır metaller sadece çevre için değil, insan sağlığı için de oldukça toksiktir.