Pelin Gülşen Yazio: Avrupalı Casusları Peşinden Koşturan Türk Kırmızısı

Renk sözel olmayan iletişim biçimleri arasında en etkin ve hızlı olanıdır. Renklerin verdiği mesajlar, günümüzde her alanda yaygın biçimde kullanılıyor olsa da aslında ortaya çıkışları ve toplumsal kabul görmeleri tarihsel bir yolculuğa dayanır. Bu yolculuk süresince rengi belirgin bir renk yapan, renklere anlamlarını veren ve bu anlamları koruyan, renklerin sosyo-kültürel kodlarını ve değerlerini ortaya çıkaran toplumların kendisidir. Türkiye'de renk temalı içeriğe sahip ilk köşe olma özelliğini taşıyan Onedio Renk Gurusu köşesinde hem bu tarihsel yolculuğa hem de günlük hayatımızın renklerle nasıl etkileşimi olduğuna yer vereceğim. Sanat, moda, sinema, seyahat, iç tasarım ve  güzellik gibi birçok alanda renkleri ele alacak ayrıca ünlü simalar ile yaptığım  özel röportajlarda renkleri konuşacağız.

Renk Gurusu köşesinin ilk konusu tarihe damga vuran TÜRK KIRMIZISI.  

John Ruskin’in söylediği gibi “En berrak, en özenli ve dikkatli zihinler renkleri en çok sevenlerdir.”

Renkle kalın…

Eğer bu topraklarda büyüdüyseniz kırmızı deyince aklınıza ilk gelen bayrak kırmızısı olacaktır büyük ihtimalle. Ancak gururla ve zaferle dalgalanan bayrağımızın kırmızı renginden çok daha önce adını dünyaya duyuran Türklere ait bir başka kırmızı daha vardır: Türk kırmızısı

Eski dönemlerde renkleri solmayan ve parlak renklerde kumaşlardan üretilmiş kıyafetlere sahip olmak zenginliğin göstergesi idi. Hükümdarlar, saray mensupları ve zengin zümre bu solmayan kaliteli boyalı kumaşları elde etmek için başka ülkelere sipariş veriyorlardı. Boyacıların başarıları bulundukları ülkeye hem şöhret hem ticaret açısından değer katıyordu. Hatta öyle ki boyacılık terzilikten bile önemliydi diyebiliriz. Elbiselerin fiyatlarını kumaşlarından ve dikimlerinden daha çok boyasının kalitesi yani parlaklığı ve dayanıklılığı belirliyordu. 

Tarih renkli ve renksiz olarak ayrım yapar. Beyaz renksiz; siyah kirli; kırmızı ise renkliliği sembolize eder. Aslında siyah ve beyazdan sonra dilimize giren ilk renk kırmızıdır. Kırmızı çağlar boyu insanları etkisi altına almıştır. Kan ve ateşi çağrıştırması sebebi ile hayatı temsil etmesi bu renge tüm medeniyetlerin önem vermesini sağlamıştır. Ortaçağ Avrupa’sına gelindiğinde kırmızı renk hem gücü hem de Hz. İsa ve şehitlerin kanını temsil etmesi sebebi ile dini açıdan da önem kazanmıştı. Kiliseler ve yüksek rütbeli rahipler için vazgeçilmez hale gelmiş hatta Kiliseler bütçelerini büyük oranda bu en yüksek kalitede kırmızı renge boyanmış kumaşlardan üretilmiş cübbelere harcar olmuştu. Din adamlarının lüks kırmızıya olan tutkularının yanı sıra bu en kaliteli kırmızı boyalarla yapılan elbiseleri devletlerin hükümdarları da birbirlerine hediye ediyordu.

Kırmızının bu denli kıymetli olmasına rağmen Avrupa’daki boyahanelerde kırmızı boya için uygulanan reçete maalesef istenilen parlaklıkta ve dayanıklılıkta kırmızıların ortaya çıkmasını sağlayamıyordu.

Tam da bu sebeple dünyada Edirne Kırmızısı olarak da bilinen Türk kırmızısı, parlaklığı ve pamuklu kumaşlardaki kalıcılığı ile nam salarak 15. yüzyılda Osmanlı’dan dünyaya yayılmıştır. Türklerin dünya literatürüne kazandırdığı en önemli kelimelerden birisi Türk kırmızısı olmuştur.

Literatürde Türklerin bu boyama tekniğini Hintlilerden öğrendiği yönünde yer alan görüş Hindistan’da kırmızı renk için kullanılan bitki (Rubia cardofolia L.) Türk kırmızısının ana boyarmaddesi olan alizarini* içermediği için sonradan çürütülmüştür. Zaman içinde Türk kırmızısı, Avrupa’nın dokumacılık endüstrisindeki rolü sebebiyle sadece bir renk tonunu değil, özel adımları olan özel bir boyama tekniğini anlatmak için de kullanılmaya başlanmıştır. Osmanlı tekstil  teknolojisinin en büyük başarılarından biri olarak görülen Türk kırmızısı, Sanayi Devrimi’nde Avrupa’da kullanılan önemli tekstil boyamaları arasında en üst seviyeye ulaşmıştır.

Antik Çağlardan beri kırmızı elde etmek için yararlanılan kökboyası (Rubia tinctorum L.), Anadolu kökenlidir. Yöresel olarak ismi yapışkan otu, sarı pörç, boyalık otu gibi farklılıklar gösterse de, genellikle bu bitki kök boya olarak bilinir. Anadolu’da yün ve ipek boyamanın dışında, keten ve pamuk boyamasında da kullanılan kökboyasının doğal yayılış alanı ise Batı Anadolu, Orta Anadolu, Doğu Akdeniz ve Orta Asya’dır.

 Avrupa’da da kullanılan kökboyası, açık ve kiremite yakın kırmızı renkler vermiş ve daha çok yün boyamada kullanılmıştır. Parlak kırmızı rengin çekiciliği ve diğer kumaşlara oranla daha hafif ve kolay temizlenebilir olan pamuklu ürünlerin kullanımının Fransa’da yaygınlaşması, göz alıcı Türk kırmızısına olan ilgiyi artırmıştır.  O dönemde özellikle İngiltere ve İtalya, Osmanlı Devletinden kökboyası ile boyanmış büyük miktarlarda pamuklu kumaş satın almıştır. Kaynaklar Türk kırmızısı sayesinde Osmanlı ekonomisinin uzun bir dönem oldukça avantajlı olduğunu belirtir.

Türk kırmızısının gizemli reçetesi ve reçetenin uygulanış şekli tarih boyunca ustadan çırağa aktarılan bir öğreti olup yazılı hale getirilmemiştir.

Osmanlı Devleti'ne büyük miktarda paralar ödemek yerine Türk kırmızısını kendi ülkelerinde üretmek ve daha ucuz yöntemler bulmak isteyen Avrupalılar, 18. yüzyılda parlak ve güçlü tonda bir kırmızı boya üretmeyi sağlayan Türk kırmızısının formülünü bulmanın peşine düşmüşlerdir. Pek çok ülke Osmanlı topraklarına casuslarını göndererek Türk kırmızısının reçetesini ele geçirmeye çalışmışlardır. Sanayi Devrimi’nde kullanılan en önemli pamuklu kumaş boyası olan Türk kırmızısı, pamuklu sanayi için altın değerinde idi.

Elbette bu dayanılmaz cazibesi ile  1746 yılında Goudard, D’Haristoy, Fesquet adlı üç Fransız, Türk kırmızısını üretebilmek için Fransa’da atölye kurarlar.  Aynı zamanda İstanbul Fransız Büyükelçisi desteği ile bu atölyeye Edirne’den Osmanlı tebaasına ait Türk kırmızısı boya ustaları ikna edilerek  gönderilir. Daha sonra özellikle pamuk üretiminin çok olduğu yerlerdeki Avrupalı girişimciler de Osmanlı topraklarında yaşayan boya ustalarını bin bir zorluk ve tehlikeye rağmen yanlarına alarak Avrupa’ya götürmeyi başarmış ve bu sayede uzun işlemlerden geçerek elde edilen Türk kırmızısı üreten boyahanelerin Avrupa‘da var olmasına neden olmuştur.  Birbirileri ile bu gizemli reçeteyi paylaşmayan boyahaneler Anadolu’dan boya ustalarının transferinin devam etmesini sağlamıştır. Fransız Devrimi sonrasında ise İngiltere, Almanya, İsviçre ve Avusturya’ya göç eden boyacılar sayesinde Türk kırmızısı üretimi bu bölgelere de yayılmıştır.

Türk kırmızısı renk olarak elde edilmiş ancak endüstri içinde kullanıma uygun hale getirilmesi zaman almıştır.

18. yüzyılın sonuna doğru bu konuyla ilgili çok sayıda endüstriyel casusluk yapıldığı ve piyasada birçok farklı reçetenin bulunduğu düşünülmektedir. Avrupa’daki tekstil baskı tekniklerinin Türk kırmızısını pamuklu kumaşlara aktarmada yeterli olmaması sebebiyle de bu rengin endüstriyel pamuk baskısında kullanımı 19. yüzyılı bulmuştur.

1810’larda geliştirilen yeni yöntemlerle makineleşmenin başladığı tekstil atölyelerinde Türk kırmızısı pamuklu kumaşlara uygulanmaya başlanmıştır. Bu durum hem tekstil endüstrisini geliştirmiş hem de Türk kırmızısının ününü bütün dünyaya duyurmuştur. Pamuklu kumaş baskısındaki gelişmelerle ilerleyen tekstil endüstrisi, “Sanayi Devrimi”ni besleyen önemli sektörlerden biri olmuştur. Türk kırmızısı ile geliştirilen ve kumaşlarda daha parlak renk elde edilmesini sağlayan yöntemler diğer atölyelerde de kullanılmıştır. 19. yüzyılda İngiltere’nin Glasgow kentinde Türk kırmızısı boyayan altı fabrikanın olduğu bilinmektedir. Özellikle İskoç tekstil endüstrisi, Türk kırmızısıyla Uzak Doğu ve Kuzey Amerika pazarlarında uzun süre varlığını korumuştur. 

Türk kırmızısı Avrupa’daki tekstil endüstrisinin yükselmesine ve sentetik boyanın keşfine etki ederken, aynı zamanda kendi sonunu da getirmiştir. 1869 yılında iki Alman kimyacının alizarini sentetik olarak üretmesi ve sentetik boyanın yaygınlaşmasıyla yoğun emek ve maliyet gerektiren Türk Kırmızısı tekniği terk edilmiştir.

Edinburgh Üniversitesi ve İskoçya Ulusal Müzesi, bu tarihi renk ve tekniğin dünya kültürel mirasının bir parçası olarak kalması amacıyla 2011-2013 yılları arasında Coloring the Nation projesini yürütmüştür. 200’den fazla desen kitabının koleksiyonu olan bu sanal sergi, Turkey Red Collection adı altında 1830 ve 1940 yılları arasında üretilmiş 500’den fazla ürünü sergilemektedir.

*Eskiden kök boya bitkisinden elde edilen bir tür renkli boya maddesidir.

Instagram

Instagram 2

Popüler İçerikler

Fernando Muslera, Jose Mourinho'yu Hedef Aldı: "İstemiyorsa Gidebilir"
10 Kasım 1938’de Hayatını Kaybeden Ulu Önder Mustafa Kemal Atatürk’ün Son Sözü "Aleykümesselam" Oldu
Apar Topar Çıkarılmışlardı: Kızılcık Şerbeti'nde Giray ve Heves Ayrılığının Gerçek Nedeni Ortaya Çıktı