Bu hayallerden birinin “gerçek” olma ihtimali var mı sahiden? Yani mutlu son denilen şeyin gayet “tekil” olduğu düşünülürse kişi iki farklı alternatifi kafasında kuruyor, iki ayrı kişiyle iki ayrı hayat yaşamaktan keyif alıyorsa eninde sonunda elinde koskocaman bir “hiç” ile yalnız kalmaz mı?
Dizide Volkan eşine de sevgilisine de âşık olduğunu, ikisinden de vazgeçemediğini söylüyordu. Sahiden iki kadına da “aşkım, canım” derken ve ikisiyle de sevişirken gayet içtendi. Ben inandım. Sosyal medyadaki “boyu devrilesice”, “Erkek işte ne beklersin? Hepsi aynı.” tarzı paylaşımlara eminim denk gelmişsinizdir. Volkan’ı canlandıran Caner Cindoruk bile dayanamadı “kulaklarım çınlıyor” yazdı Twitter’dan. Haksız da sayılmazdı çünkü muhtemelen memleketteki kadınların yarısı dizinin yayınlandığı gün aynı anda kendisinin kulaklarını çınlatıyordu.
Birkaç arkadaşımla konuştum. “Ay dayanamadım kapattım” diyen mi ararsınız, özelikle sevgilisine/kocasına izletip tepkisini anlamaya çalışan mı?.. (Kusura bakmayın ama bunu baya aptalca buldum.)
Kısacası o gün birçok kadın TV başında kendi hayatını, ilişkisini ve evliliğini sorguladı. İşin bu kadar başarılı olmasının sebebi bence senaryodaki basit ve bir o kadar gerçek detaylardı. Mesela Volkan ısrarla yalan söylüyordu. Hani Cem Yılmaz’ın skecindeki gibi. Karısı adama “seni otelde bir kadınlar görmüşler” der ve adam ilk olarak “Hangi otel?” diye sorar ya. O hesap. Sonuna kadar inkâr.
Cansu Dere’nin başarıyla canlandırdığı Asya’nın eşi Volkan’a köprüden önce son çıkış bileti gibi uzattığı “Başka biri var biliyorum. Şuan kabul edersen, bunu atlatırız ama yalan söylersen seni asla affetmem.” pasını bile almadı. Üste çıktı, sesini yükseltti ve karısını paranoyaklıkla suçladı.
Evet, nefesimizi tuttuğumuz o sahnelerden bahsediyorum anımsamışsınızdır.
vasat oyunculuklar ve basit senaryo bu kadar uzun uzun yazmaya gerek yok