Farkındayım, bu da en az ilk versiyon kadar sert ve mantıksız geliyor kulağa. Sonuçta tüm insanlığı bir kefeye koyup onları bir kalemde silip hayvanları tercih edemezsin, etmemelisin de ama bunu yapmakta inanın bazen çok zorlanıyorum.
Peki, bu “bazen”ler nasıl zamanlara denk geliyor? Hemen açıklayayım: sosyal medyada yardıma ihtiyacı olan insanların paylaşımları görmezden gelindiğinde, binlerce, on binlerce hatta milyonlarca kişi tarafından takip edilen kişiler bu tarz konularda bir anda “kör-sağır-dilsiz” kesildiğinde ya da daha FENASI ancak bir benzerleri PAYLAŞIM yaptığı zaman ellerinin taşın altına zoraki de olsa soktuklarında.
Sosyal medya çağımızın en büyük gerçeği, artık herkes kendi “medya”sına sahip durumda yani herkesin bir TV’si, bir dergisi, bir gazetesi ve bir “serbest kürsü”sü var. İnternet ilk icat olduğunda “bilgi edinme özgürlüğü getireceği, haber alma ve verme de GERÇEK anlamda demokrasinin sağlanacağı” söylenmişti. İnsanlar internet ile tanıştıklarında bir devrin kapandığını ve “artık HİÇBİR şeyin eskisi gibi olmayacağını” biliyorlardı. Bence aynı durum sosyal medya için de geçerli. Facebook ve Twitter ile başlayan akabinde de Instagram ve Youtube tarafından ele geçirilen bir çeşit devrim yaşıyoruz.
Tüm bunlar tamam ama acaba bu dönüşümün içerisindeyken “insanlığımızdan” ödün mü vermeye başladık? Yaşanan birtakım gerçekleri görmezden gelmeye, sahip olmayı ancak hayal edebileceğimiz ZENGİNLİKLERİ seyre dalmaktan yani bir çeşit fantezi dünyasına kapılıp gitmekten dolayı GERÇEKLERİ, GERÇEKLERİMİZİ unutuyor muyuz Kilometrelerce uzakta bir insanın milyon dolarlık hayatını izlemeyi, paylaşmayı YANIBAŞIMIZDA acı çekene TERCİH eder hale mi geldik? Kısacası kafam karışık.