Pelin Çini Yazio: Arif Verimli: "Hiçbir Cinayetin Ağır Tahrik İndirimi Olmaz!"

Bugün sorularımı Psikiyatrist Prof. Dr Arif Verimli'ye yönelttim. Onunla pandemi sonrası psikolojimizi, her gün daha da artan kadına şiddet vakalarını ve ardında yatan olası sebepleri konuştum. Ve tabii ki gündemdeki o MALUM soruyu sordum: 'Cinnetin, cinayet işlemenin hafifletici bir sebebi olabilir mi?'

- Hocam antidepresan kullanımı çok arttı. Pandemi psikolojimizi kötü etkiledi sanırım....

Evet ama antidepresanı sadece psikiyatristler reçete ederse sayının bu kadar artacağını düşünmüyorum. Bu ilaçlar aynı antibiyotik gibi reçeteyle ve psikiyatrist kaşesiyle verilmeli. Ama buna dikkat edilmiyor. Gelelim pandemiye; psikolojimizi etkilemedi tarumar etti. Her şey sil baştan algılanmaya başladı. Korona bitti ancak korona servislerinin yerini psikiyatri servisleri alacak gibi duruyor. COVID'in beyinle ilgili semptomları, yalnızca zihinsel bulanıklığın ötesine geçiyor son araştırmalarda. Baş ağrısı, anksiyete, depresyon, halüsinasyonlar ve canlı rüyaları kapsayan bir yelpazede yer alırlar. Covid kısa ve uzun dönemde ciddi psikiyatrik sorunları doğuracak gibi duruyor.

- Mesela ben ses seviyesi yükselmeden yaşanan bir tartışmaya uzun zamandır şahit olmuyorum. Covid'den sonra daha sinirli olduk diyebilir miyim?

Covid’den sonra daha sinirli olduk diyemeyiz. Sinirli kişiler anti-sosyal kişilikler, madde bağımlıları, narsistler, mükemmelliyetçi ve dürtüsel kişilerdir. Bunlar her toplumda belli oranda vardır. Suça ve saldırganlığa meyillidirler. Tartışmayı ve medenice konuşmayı sonuçlandırma güçlüğü yaşarlar. Bu kişiliklerle tartışma, muhakkak ses tonunun yükselmesi ve kavgayla sonuçlanabilecektir. Bizim insanımızın bir şeması var elbette. Kesinlikle altta kalmak istemiyor bir konuda. Bilimsel fikir yerine kanaatleriyle cevap veriyor. Kanaat edinirken taraftarlık duygusuyla hareket ediyor bizim millet.

- Bağırmanın haklı olmak olduğunu mu zannediyoruz biz? Bizimle aynı başka toplumlar var mı?

Hayvanlar aleminde böyledir bu. Sesin gürlüğü ve cılızlığı, karşıdaki avı ya da

avcıyı korkutur ya da cesaretlendirir. Ancak biz 21. yüzyıldayız. Evrensel hukuk normlarının geçerli olduğu yerde sesin gürlüğü değil, haklılığın gücü gerçektir. Asya toplumları, Güney Amerika ve Ortadoğu ülkeleri bu konuda bize daha çok benziyor.

- Türk milletinin psikolojisinin temel unsurları nelerdir? Bizim hassasiyetlerimiz neler?

Türk milleti aslında içine kapanık, hayır demekte zorlanan, bir haksızlığa uğradığında içine atan, hassas, çabuk güvenen, kolektif bilinç altında göçmen ruhlu olduğu için anksiyöz, hastanede veya herhangi bir devlet dairesinde muhakkak tanıdık biri arayan, alıngan bir millet. En çok hassas olduğu durum 'aman arkamdan laf etmesinler, herkesi memnun etmeliyim.' Oysaki herkesi memnun edemezsiniz.

- Kadınların yaşadığı şiddetin ardındaki sebep toplumsal namus kavramımız mı?

Kadınların yaşadıklarının ardındaki en önemli konu bu namus şeması zaten. Kadın evlensin çocuk doğursun, çalışacaksa işinden evine gitsin, namuslu kim, namussuz kim, namus ne? Biz bu kavramları karıştırıyoruz. Kadınları rahat bıraksın herkes! Bu topraklar Kibele’den Nene Hatun’a, Sakine Baturay'a, Muazzez İlmiye Çığ'a, Özlem Türeci'ye, Ebrar Karakurt'a, Buse Naz Çakıroğlu’na ve milyonlarca kadına aittir.

- Kadın cinayetleri ve son yıllarda bu acı olayların göz önünde olmaları hakkında ne demek istersiniz?

Cinayetler kesinlikle arttı. Ancak bunların görünürlüğü ve kitlesel toplum tepkisi de arttı. Hatta safça olabilir belki ama bazı cinayet teşebbüsü ya da planlarının bu toplumsal tepki ve lanetlemeyle azalacağını dahi düşünüyorum.

- Bir kişi sevdiği insana zarar veriyorsa, verebiliyorsa bu onun ruh sağlığı hakkında bize nasıl bilgiler verir?

Aşırı sevmek dediğiniz şey karşındakiyle aranızda bir sınır olmamasıdır. İşin esas noktası da budur. Bir kişi sevdiğini sevgisiyle boğuyorsa o kişi nefes alamaz. Aşırı sevgi yapışık ikiz olmak değildir böyle olmamalı. Sınır koyamayanlar öfkelerini 'aşırı seviyordum kıskançlıkla yaptım' diye rasyonalize ederler. Antisosyal, madde bağımlıları, organik beyin sendromlular ve paranoidler sevdiğine şiddet uygulama konusunda oranca fazladır. Sözel şiddette ise narsistler ve aşırı obsesifler daha fazladır.

- Ağır tahrik indirimi bu aralar çok konuşuluyor. Cinayetin/cinnetin "indirimi" olur mu?

Bir tek cümle söyleyeceğim: Hiçbir cinayetin ağır tahrik indirimi ve hafifletici sebebi olmaz!

- "Herkes biraz delidir" dedi geçenlerde biri. İnsanların yüzde kaçında psikolojik sorun var?

Deli kelimesi benim bu hayatta kırmızı çizgim. Önce bunu açıklamak isterim. Deli kavramını yıllarca bir aşağılama ve olumsuz etiketleme gibi kullanılması hep içimi acıtmıştır. Birisi yanımda deli desin hemen tepki koyarım. Fransızca 'délir/déliran' kelimesinden gelen kavram ile insan yaftalamak için kullanılan kavram aynı değil. Bir karaciğer hastasına lakap takıyor muyuz? O zaman psikiyatrik hastaya da takmayacağız. Hafif, orta ve şiddetli vakalar dahil şu an acilen tedaviye alınması gereken psikiyatrik vaka oranı ülkemizde %25'tir. Toplum homojen bir oluşum değildir. Kimin ne zaman hasta olacağını kimse bilemez.

- Terapiye gitmek artık daha "normal"leşti. Eskiden "Deli doktoru" yaftası vardı...

Bu değişimin en büyük adımını ben attım diyebilirim. Çok emeğim geçti. Bu konuda hiç de mütevazi olamam. Her şey herkesin gözü önünde oldu. Arşivler buna şahit. Bir bilim adamı ve profesyonel olarak psikiyatrik hastalar her zaman hoşgörü ve yardıma ihtiyaç duyarlar. Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'nde başladığım idealime bugün ulaşmış olmanın haklı gururunu yaşıyorum. Türkiye'deki herkese psikiyatriste gitmenin değerini ve bir sağlık meselesi olduğunu kabul ettirdim. Şimdi randevu bulunamıyor hale gelindi.

- Bir kişi kendinde hangi 5 özelliği tespit ediyorsa ertelemeden terapiye gitmelidir?

Çok güzel soru. Bir kişi;

- “Ben iyiyim/sağlıklıyım” diyemiyorsa.

- En yakınları “o iyidir/sağlıklıdır” diyemiyorsa.

- Kişi aldığı rol ve görevleri yürütemiyor ve sonuçlandıramıyorsa.

- Normal uyku bozulmuş, artmış ya da azalmışsa.

- Yeme davranışı bozulmuş, artmış ya da azalmışsa.

- Yaşam koçlarına dair fikirleriniz neler? Aralarında yöntemlerini başarılı bulduğunuz isimler var mı?

Yaşam koçu olmak için herhangi üniversite herhangi bölüm eğitim alanı yoktur. Bilimsel bir eğitim alanı yoktur. Yaşam koçu diye bir meslek tanımıyorum. İnsan ilişkileri iyi olan, girişken, biraz kitap okumuşluğu olan, dünyada güncel olup bitene hakim, kendini etkili sayan bireyler kendilerini yaşam koçu olarak tanıtıyorlar. Yöntemlerini başarılı ya da başarısız bulduğum kimse yok.

- Senelerce TV'de sizi izledik. Devam edecek misiniz ya da YouTube projeleri var mı?

Çok fazla teklif alıyorum ama artık daha fazla seçiciyim. Değerlendiriyorum. YouTube'dan da çok teklif geliyor, bakacağız

- YouTube demişken; sosyal medya mecralarının insanlar üzerindeki etkisini nasıl değerlendiriyorsunuz? Bir kuşak bu uygulamalarla büyüyor...

Teknolojinin ve internetin yaşamımız üzerindeki etkisinin tekerleğin icadı

kadar önemli olduğunu buluyorum. Dünyadaki her şey iyiye kullanıldığı gibi kötüye de kullanılabilir. Tercih yapmak elimizde. Örneğin klinik bir su zehirlenmesi tablosu var. Oysaki bu aşırı sıcak yaz günlerinde susuz yaşanır mı? Her şeyin fazlası zarar. Herkes kontrolsüzce davranıyor. Çocuklara anaokulunda kendini kontrol etme becerisi verilmeli. Z kuşağı da biraz zamanla doğaya aşık, özgürlüğe düşkün, susmayan bir kuşak olarak yolunu bulacak. Z kuşağını seviyorum. Ama benim favorim Y kuşağı. Y kuşağının hazin buluyorum. Düşünsenize ömürleri ÖSS ve ÖYS başarısıyla ölçüldü… Dünyayı değiştirmek istediler ama ev kredisi ödüyorlar; bir Z kuşağı karizmaları yok, asıl güç Y kuşağı... Farkında değiller.

- İnternette linç edildiği için intihar eden gençler var. Ya da bir fotoğraf çektirmek uğruna hayatını kaybedenler... Bu böyle gidecek mi? Yoksa zamanla bu furya da durulacak mı? Nasıl öngörüyorsunuz?

Sıra dışı ve ekstraordiner kişiler hep vardı ve var olacak. Bunlar sayıca az, etkileşim bağımlıları ve tedavi gerektirmektedir. İnternet gibi bir olgunun kullanımının bizim elimizde olduğunu söylemiştim. Bu insanın kişilik yapısıyla ilgilidir. Çoğunluğa genellenemez. Linçe de uğranır bu mecrada. Bu mecrada karşımıza balta girmemiş orman gibi her şey çıkabilir. Önemli olan ruhsal sağlamlık, kişilik ve karakterinizin ne olduğudur. Bence bu furya durmaz.

Instagram

Facebook

Twitter

Popüler İçerikler

Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı