Jimmy Carter on yıllar boyunca Pekin’de ABD ile Çin’in ilişkilerini normale döndürdüğü gerekçesiyle sempatiyle karşılandı. Bu şan eski ABD Başkanı’nın düşünce kuruluşunun köy demokrasileri gibi hassas konular üzerinde de çalışmalar yürütebilmesine olanak sağladı.
Bölgeye son ziyaretlerinde ise Carter’a yeni bir mesaj verildi: Çin’in içişlerinden uzak dur.
Carter’ın düşünce kuruluşu the Carter Center, ABD-Çin ilişkilerine daha fazla yoğunlaşmak için Çin’de yerel bazda yürüttüğü projeleri bir süreliğine rafa kaldırmıştı. Konu hakkında bilgiye sahip kaynakların söylediklerine göre bu karar Çin Devlet Başkanı Xi Jinping ile yapılan bir toplantının sonrasına denk gelmişti.
ABD Başkanı bu hafta Çin’de bir zirveye katılırken, Xi özellikle ABD başta olmak üzere Batı’nın toplum, akademi hayat ve medya üzerindeki etkisini azaltmak için geniş bir kampanya başlatırken, bu kampanyanın sonuçları ABD’nin dünyanın en büyük ikinci ekonomisi ve yeni büyük güçlerinden bir tanesi Çin ile nasıl bir ilişki içerisinde olacağı hakkında önemli sonuçlar doğurabilir.
Yetkililer kamu çalışmaları gerçekleştiren yabancı grupları son dönemlerde daha yakından izlerken, bazı Çinli bilim insanlarının da yabancı bağlantıları ve aldıkları finansman hakkında bilgi vermesini talep etti. Bununla beraber yasaların üstünlüğüne dair aktivizm yapan düzinelerce kişi gözaltına alınırken, The Wall Street Journal da dahil bazı yabancı web siteleri engellendi.
Öte yandan devlet medyası tarafından “ülkenin yükselişini engellemeye çalışan yabancı güçler” hakkında uyarılar tekrar tekrar yayınlandı.
Bu kampanyanın yeni cephelerinden bir tanesi Hong Kong. Çin’e bağlı şehrin büyük sokaklarına doluşan demokrasi yanlıları protestolar gerçekleştirirken, Çin devlet medyası ve Komünist Parti protestoların arkasında demokratik istekler değil yabancı hükümetlerin bulunduğunu savundu.
Bazı analistler bu girişimlerin ardındaki amacın Çinlileri Batı’nın hedeflerine dair şüpheci hale getirmek olduğunu söylüyor. Bu durum aynı zamanda iş dünyası, eğitim ve hükümet konularında daha fazla Amerikan varlığı ülkede ABD etkisini artırarak Çin’i sonunda demokrasiye yönlendireceği varsayımının gerçeğe dönüşme şansını da azaltıyor.
New York merkezli Asia Society’ye bağlı Center on US-China Relations direktörü Orville Schell, “Bazıları eskiden ‘Oraya girip biraz kapitalizm başlatırız, sonunda da Çin bizim tarafımıza döner’ diyorlardı. Bu gerçekleşmedi. Yalnızca gerçekleşmemekle kalmadı, Çin bunun kendilerinin hedefi veya eğilimi olmadığını açıkça belirtti” yorumunu yaptı.
Komünist Parti’nin başına geçmesinden kısa bir süre sonra Aralık 2012’de Xi, Carter’a kuruluşunun yön değiştirmesi konusunda tavsiyelerde bulundu. 1990’lardan bu yana Çin’de köy seçimlerini izleyen Carter Center ayrıca hükümet şeffaflığına dair de çalışmalar yürütüyordu. Kaynaklara göre Xi, Carter’a kuruluşunun ABD-Çin ilişkilerine yoğunlaşması tavsiyesinde bulundu.
Toplantı hakkında bilgiye sahip kaynaklardan bir tanesi “Direkt bir emir değildi bu. Çinli liderler böyle konularda çok nadir direkt bir şey söylerler” derken, düşünce kuruluşlarının yalnızca bulundukları ülkenin onayı olan projeleri yapabildiklerinden “kısmen bir direkt emir” olduğunu belirtti.
Carter Center ile beraber yerel konularda çalışan Sivil İşler Bakanlığı konu hakkında yorum yapmayı reddetti.
Analistler her ne kadar yabancı etkilere karşı kampanyaların Çin’de yeni olmamasına rağmen Xi’nin bu son girişimlerini daha hırslı bir şekilde ilerletmeye çalıştığını belirtiyorlar. Bu durum birçok kişinin ABD’yi düşüşte olan bir güç olarak gördüğü bir dönemde Xi’nin Çin’in yeniden yükseldiği algısını yaratma istekleriyle de el ele görünüyor. Carter Center da şüphelerden kaçabilmiş değil. Geçtiğimiz yıl Ulusal Savunma Üniversitesi tarafından yazılan bir rapor, kuruluşun aktif bir şekilde Komünist Parti’yi karıştırmaya çalıştığı sonucuna vardı. Kardeşi Carter Center’in Çin programının başında olan iki yıldızlı general Liu Yazhou bu iddiayı öne süren filmde görüldü ve üreticilerinden birisi olarak listelendi.
WSJ