Paskalya Adasındaki Devasa Moai Taşları Görenleri Hayretler İçerisinde Bırakıyor!

Okyanuslar ve üzerindeki sayısız irili-ufaklı adalar, yeryüzünde keşfedilmeyi bekleyen gizemlere ev sahipliği yapmaktadır. Paskalya Adası günümüzde gizemli değilse de, bir zamanlar burada kimlerin yaşadığı ve yüzlerce devasa heykeli nasıl inşa ettikleri büyük bir merak konusu.

Paskalya Adası, Pasifik'te Güney Amerika kıyılarından yaklaşık 3 bin kilometre açıkta bulunuyor.

İlk defa 1722'de Hollandalı denizci Jacob Roggeveen tarafından keşfedildiği bilinen ada, çoğunlukla kuru ve güneşli havasıyla astropikal bir iklime sahip. Bu ilk keşiften yıllar sonra, 1774-86'da İngiliz James Cook ve Fransız denizci Jean-François de Paskalya Adasına uğramışlar.

Kaşifler adada gördükleri 600'den fazla insan figürlü devasa taş anıtlar karşısında, şaşkınlık içerisinde kalmış olmalılar.

Bilimsel incelemeler ise, 19. asır sonlarında arkeolojinin ilk uygulamalarını bekleyecekti. Paskalya Adasında 1884'te başlayan kazılar 1955'e kadar sürdü. Arkeologlar M.Ö. 800'lerden itibaren başlayan 3 farklı kültürel dönemle karşılaştılar.

Moai diye adlandırılan bu devasa heykeller, en az Mısır Piramitleri kadar gizemli.

Bazılarının M.S. 11-16. asırlarda yapıldığı tahmin edilen kaya figürleri, kadın ve erkek olmak üzere iki farklı tipte görülüyor. Yerde duran örneklerin devasa kayalardan yontularak yapılması kulağa mantıklı geliyorsa da belirli oranlarla, özenle dikilen devasa parçaların sırrı çözülemiyor.

Adadaki binlerce büyük kafa heykellerini kazan arkeologlar, büyük bir sürprizle karşılaşıyor!

Kelimenin tam anlamıyla, taş anıtların bir o kadarının da yerin altında olduğu keşfediliyor.

Heykellerin zaman içerisindeki doğa olayları, erozyon ve rüzgarın taşıdığı topraklarla toprağa gömüldüğü ve sadece baş kısımlarının yüzeyde kaldığı tahmin ediliyor. Böylece dışarıdan bakıldığında bu heykeller, vücudundan çok daha büyük kafalara sahip garip figürler olarak görülüyorlar.

Düz platformlar üzerine kusursuzca oturtulan heykellerin sırrı ise tam manasıyla çözülemiyor.

50 tondan fazla ağırlık ve ortalama 10 metre uzunluğa sahip heykellerin yerleştirilmesinden başka, bazılarının kafalarının üzerinde duran devasa taşların oraya nasıl koyulduğu da büyük bir soru işareti. Zira boş arazide duran heykellere, taşların yerleştirilmesi için kolaylık sağlayacak bir doğal yükselti de görülmüyor.

Heykellerin dikilme yöntemi hakkında çeşitli teoriler ortaya sürüldü.

Bazı arkeologlar odunlarla destekler yapılmak sayesinde bu devasa taşların taşındığını, bazıları ise sağlam iplerle bağlanıp doğru açılarla çekilerek yürütüldüğünü ileri sürdü. Teoriler modern yöntemlerle test edildiyse de soru işaretlerini gidermekte yetersiz kaldıkları görüldü.

Netice itibarıyla bu gizemli devasa heykeller Paskalya Adasına çok sayıda turisti çekmeyi başarıyor.

Turizmin bolluğundaki tek sebep ise sadece Moai heykelleri değil, aynı zamanda adanın sahip olduğu eşsiz doğa güzellikleri ve sıcak iklimi.

Popüler İçerikler

Pucca, Narin'in Babası Arif Güran'ın Halk TV Muhabiri Ferit Demir'e Tehditvari Konuşmasına Sert Çıktı!
Gülben Ergen, Narin'in Amcasının Silinen Whatsapp Mesajları Talebi Reddedilince İngilizce Yardım İstedi!
Mehmet Ali Erbil'in Miss Turkey 2024 Birincisi İdil Bilgen Hakkındaki Yorumları Fena Ayıplandı!
YORUMLAR
03.12.2017

Tarihi ve kültürel açıdan harika yapılar. Pulitzer ödüllü bilim insanı Jared Diamond Çöküş adlı eserinde, Paskalya adasında bulunan taştan heykellerin yapılışını ve nakliyatını anlatmıştır. Konu ile ilgili bilgileri kitabın (2. Basım) 101-112. ve 118-126. sayfaları arasında bulabilirsiniz.

Burayi ziyaret etmeyi oyle istiyorum ki

04.12.2017

bir yerde guclu bir medeniyet varsa, yeterli sayida insana, is gucune sahipse devasa kayalari yerinden oynatmak icin hicde oyle ileri karmasik teknolojilere ihtiyaci olmuyor. bir kac ip, kalas ve cok sayida insanla hemen herseyi yerinden oynatmak mumkun. nitekim gobeklitepede 11bin yil once daha yerlesik hayata gecmeden bile tonlarca agirliginda tas sutunlar dikebilmisler.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ