"Paşam Size Çıplak Modellik Yaparım!" Türkiye Cumhurbaşkanlarının Yaşadıkları İlginç ve Komik Olaylar

Siyaset ülkemizde çok takip edilen bir konu. Ama siyasetin magazinsel ve komik halleri artık daha çok ilgimizi çekiyor. Bu içeriğimizde sizin için Atatürk'ten bu yana Cumhurbaşkanlarımızın başından geçen komik olayları, ilginç anları ve bazen de hiç ilginç olmayan olayları derledik.

Keyifli okumalar. 😍

Atatürk'ten arkadaşına kocatan doğum günü şakası.

Atatürk arkadaşlarıyla şakalaşmayı çok severdi. Bir gün Atatürk’ün yanındayken hem çocukluk hem de silah arkadaşı olan milletvekili Nuri Conker’e bir telgraf gelmişti. Conker yazıyı okudu ve gülümsedi. Atatürk:

-“Hayrola iyi haber mi?”

-“İyi, Paşam.”

-“E söyle, biz de sevinelim.”

-“Bugün benim doğum yıldönümüm de çocuklar ‘tebrik’ ediyorlar.”

-“Yaa! Çocukların her yıl bu saygısızlığı yaparlar mı?”

-“Nasıl saygısızlık, Paşam?”

-“Nasıl olacak! Yani her yıl bir yaş daha kocadığını yüzüne vururlar mı?!

Atatürk’ün sorusu üzerine Conker şaşırır ve şöyle der 'Sahi ya ben şimdiye kadar bu işin farkına nasıl varamadım?'

1946 seçimleri öncesi havada uçuşan nükteler diyelim.

www.evrensel.net

Tarih 21 Temmuz 1946 seçimleri öncesi.

İsmet Paşa, pırpırlı küçük uçakla seçim gezilerinden birine gitmektedir. Yanına Osman Bölükbaşı'nı da almıştır. Amacı ezeli muhalifi Demokrat Partili Bölükbaşı'nı biraz yumuşatmaktır. Uçakta o zamanlar 7 yaşında olan Erdal İnönü de vardır.

Uçak Eskişehir taraflarında alçaktan uçarken patates tarlasında çalışan köylüler gözükmektedir. Erdal İnönü, köylüleri görmüş ve babasına 'Bunlar kim, neler yapıyorlar orda' diye sormuş. İnönü 'Onlar köylü' demiş. 'Ekin ekerler, ekinler büyür, onları bize satarlar, biz de onlara bunun karşılığında para veririz, onlar da parayı alınca çok sevinirler' demiş.

Erdal İnönü, bunu duyunca babasından para istemiş.

İsmet İnönü: 'Oğlum bende bozuk yok, Osman amcandan iste!' demiş. Küçük Erdal, bunun üzerine Osman Bölükbaşı'nın yanına gidip:

- Osman Amca! Bana bozuk para verir misin, demiş. Osman Bölükbaşı:

- Oğlum parayı ne yapacaksın? diye sormuş.

Küçük Erdal:

- Sevinsinler diye köylülere atacağım, demiş. Bölükbaşı, İsmet Paşa'nın da duyabilmesi için sesini yükselterek:

- Evladım, üç beş kuruş atıp sadece aşağıdaki köylüleri sevindireceğine, babanı uçaktan atalım da bütün millet sevinsin!

İnönü, o sırada tebessümünü gizlemek için dışarı bakmaktadır.

"Kaçacak yerin de yok".

Türkiye'nin 3. Cumhurbaşkanı Celal Bayar, diğer bir adıyla Galip Hoca, uzun zaman önce ayrıldığı memleketi Gemlik Umurbey köyünü 1932 yılında İktisat Bakanı olduktan sonra ziyaret edebilmişti. Köy halkı o gün meydanda toplanmış, Bayar'ı bekliyordu. Alkışlarla onu karşılayan köylüler iki sabanın arasına 'Hoş geldiniz sayın büyüğümüz Celal Bayar' yazmıştı.

O sırada telaşla koşarak yaklaşan bir adam, ‘Celal hoş geldin, Celal hoş geldin’ diye bağırıyordu. Kalabalık yol verdi, gelen kişi Bayar’a sarıldı:

'Seni çok iyi gördüm, nasılsın iyi misin?' diye sordu. O da gülerek:

'İyiyim Süleyman Ağa, ben de seni iyi gördüm. Yine beni omuzlarında taşıyabilir misin?' dedi. Süleyman Ağa:

'Taşımasına taşırım; ama kıçına iki şaplak daha vururum. O zaman kaçacak evin vardı. Şimdi kaçacak yerin de yok' dedi. Bayar gülerek anlatmaya başladı:

 'Küçük çocuktum. Arkadaşlarla  birlikte kırlara erik toplamaya gitmiştik. Hava da biraz bozmuştu. Erikleri topladık. Tam o sırada bekçi bizi gördü. Uzaktan bağırarak bizi kovaladı. Biz tabana kuvvet kaçtık. Birden sağanak bastırdı. Yolun üzerinde küçük bir dere vardı. Dere taşınca ben geçemedim. Arkadaşlarım da gitmişti. Arkadan bir ses duydum. Bir çiftçi önünde iki öküzü, elinde övendiresiyle geliyordu. Beni görünce:

Ne işin var senin buralarda, diye bağırdı.

Beni sırtına alarak karşı tarafa geçirdi. Geçerken hem bekçinin korkusu, hem yağmurun korkusu hem de Süleyman Ağa’nın korkusundan onun sırtına koyuvermişim. Bunun üzerine kıçıma iki şaplak vurdu. Doğru eve geldim' dedi.

Cumhurbaşkanı da olsan evde emeklilik kavgası hep çıkar.

1960 ihtilalinin ardından Cumhurbaşkanı olan Cemal Gürsel döneminde Çankaya Köşkü’nde koruma polisi olarak görev yapan Nurettin Baydur, başından geçen ilginç olayları 'Bir Korumanın Anıları' adlı kitapta topladı. Baydur kitapta, Çankaya Köşkü’nün iç ve dış duvarlarının boyanması haftalar sürünce Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel ile eşi arasında sözlü atışmalar olduğunu yazıyor.

Bu tartışmalardan birinde Melahat Gürsel, eşine isyan ediyor:

-‘Cumhurbaşkanlığı falan senin neyine? Ordunun en yüksek rütbesinden emekli olmuşsun. Bırak cumhurbaşkanlığını, çekilelim İzmir’deki evimize, emekliliğimizin tadını çıkaralım.’

-‘Hanım hanım! Senin bu işlere aklın ermez, benim de bu cumhurbaşkanlığını, çok hevesli olduğumdan dolayı yaptığımı mı sanıyorsun?’ diye çıkışmıştı. Bu tartışma sonrası Melahat Hanım manevi kızlarını da yanına alarak köşkü terk ediyor.

“Vay kerata bir de bana kahve söyletti".

5. Cumhurbaşkanı Cevdet Sunay ev sahibi olarak Pakistan heyetini misafir ediyor. Sunay'ın yapacağı görüşmede de tercüman olarak diplomat İldeniz Divanlıoğlu'na görev verilmiş. İlk günkü görüşmeye Cevdet Sunay başkanlık ediyor. Divanlıoğlu, Cevdet Sunay’ın tercümanı sıfatıyla yanında ama protokol gereği biraz geride oturuyor. Cevdet Sunay onu yanına çağırınca o da koltuğunu aynı hizaya çekiyor. Görüşmede misafirlere kahve ikram edilecek ve usul gereği Cevdet Sunay kahvenizi nasıl alırsınız diye tek tek soruyor. Bu arada Divanlıoğlu'na sorunca, oda bir orta rica edeyim diyor. Görüşmeler sırasında diplomat, görevi gereği konuşulanları Sunay’a tercüme ediyor. Yemek için toplantıya ara verildiğinde merdivenlerden inilirken, Sunay yanındakilere Divanlıoğlu'nu işaret ederek “Şu Pakistanlı ne güzel Türkçe konuşuyor” deyince, efendim Pakistanlı değil o sizin tercümanınız diyorlar. O da “Vay kerata bir de bana kahve söyletti” diyor.

Ne güzel dönem, kimse kimseyi tanımıyor. 😂

Türkiye'nin 6. Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk’ün Salah ve Osman adında iki oğlu vardır ama kimse Korutürk’ün çocuklarının sayısını ve adlarını bilmez. Askerden döndükten sonra Dışişleri Bakanlığı’na giren Osman Korutürk, ilk yurt dışı görevi çıkana kadar Köşk’te kalmaktadır. Bakanlıktaki arkadaşlarından biri de Çetiner Karahan’dır. Osman Korutürk bir gün arabası bakımda olduğundan, iş çıkışında arkadaşına, “Arabam tamirde, beni atabilir misin?” diye sorar.

Çetiner Karahan “Tabii abi” der. “Sen nerede oturuyorsun?” Osman Korutürk, “Çankaya’da” deyince, “Ayıp ettin, zaten ben de orada oturuyorum” karşılığını verir. Arabaya binip, bulvardan yukarı doğru çıkarlar. Başbakanlık Konutu’nun bulunduğu kavşağa gelince, Çetiner Karahan’la Osman Korutürk arasında şöyle bir diyalog geçer:

“Sağa mı sapayım, sola mı?”

“Doğru gir.”

“Dalga mı geçiyorsun oğlum, orası Cumhurbaşkanlığı…”

“Tamam işte, beni kapıda bırak, ben oradan yürüyerek

giderim.”

“Nereye yürüyeceksin?”

“Ben orada oturuyorum.”

"Paşam size çıplak modellik yaparım"

Emekliye ayrıldıktan sonra nü portreler çizmeye başlayan ve model bulmakta zorlandığı için gazetedeki kadın fotoğraflarına bakarak çizen 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren'in bu sorununa çözüm Müjde Ar'dan gelmişti.

Müjde Ar, Evren ile görüşmesinde ona nü modellik teklif ederken 'Bu resimleri yaparken gazetedeki fotoğraflara bakmanıza hiç gerek yok. Üstelik ben size modellik yaparken hiçbir karşılık beklemiyorum' demişti.

Özal, Bush'tan fare zehiri istemiş. 🐭

İşadamı Kahraman Sadıkoğlu'nun, 8'inci Cumhurbaşkanı Turgut Özal ile çok ilginç bir anısı var. O dönem Sadıkoğlu, Atatürk'ün yatı olarak bilinen Savarona yatının onarılması işiyle uğraşıyor. İş adamı, Özal'ın ofisine gidiyor ama Özal, Başkan Bush ile görüştüğü için uzun süre bekliyor. Sonunda Özal ile görüşen iş adamı, yatta çoğalan farelerden kurtulmak için gereken kimyevi maddenin sadece Amerika'da olduğunu söylüyor. Özal, bu arada önündeki telefondan Baba Bush'u arıyor. Sadıkoğlu, 'Sınıf arkadaşını ararmış gibi aradı. Telefon hemen bağlandı, önümüzdeki ekranda Bush karşımıza çıktı. Turgut Bey Bush'a 'Bush ben sana birşey söylemeyi unuttum' dedi. 

Amerika'daki firma fare zehrini uçakla gönderiyor ve temizlenen yattan 4.5 ton fare ölüsü toplanıyor.

Evden çıkarken bile siyasi mesaj veriyor.

Demirel Ankara Güniz sokaktaki evinden bir sabah çıkışında, komşunun bahçesindeki köpekler her zamanki gibi havlamaya başlayınca korumalarını çağırır. Demirel ”Yarın komşudaki o köpekleri bahçemde istiyorum, onları ne yapıp yapıp alın ve benim bahçeme bağlayın.” Yakınındakilerden biri 'Siz köpekleri sevmezsiniz ve hoşlanmazsınız. Bu köpeklerin özelliği ne ki, bahçenize bağlamamızı istediniz? ”Demirel cevap verir: ”Bu köpekler her sabah çıktığımda bana havlıyorlar. Biz alıp bahçemize bağlayalım. Bana havlayan köpekler, bu defa başkasına havlayacak.”

Hepimiz Sezer olduk! 😶

Cumhurbaşkanlığı döneminde Çankaya Köşkü'nün israf olmasın diye lambalarını söndürdüğü Ahmet Necdet Sezer ile geçmişte bu konuda çok dalga geçilmişti. 

“Koca Cumhurbaşkanı. İşi gücü bırakmış lamba söndürmekle uğraşıyor” falan diyenler ve hepimiz artık zamlanan elektrik faturaları yüzünden birer Ahmet Necdet Sezer'e dönüştük.

Not: 10. Cumhurbaşkanımız hakkında maalesef komik şeyler yok; anayasa fırlatma olayını komik olaydan saymıyorum.

İnsan gerçekten fotoğraf çekiyor.

11. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün fotoğraf merakı oldukça neşeli bir an olmuş. Gül, Tarabya’daki Huber Köşkü’ndeki makam odasında 1963 model bir fotoğraf makinesiyle Özel Kalem Müdürü Büyükelçi Koray Ertaş'ın fotoğrafını çekiyor.

Nerden nereye, nerden nereye!

Bu da İlgini Çekebilir

10 Maddede Abdullah Gül'ün Cumhurbaşkanlığı Dönemi

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Volkan Demirel, Elini Sıkmadığı Şenol Güneş'le Arasında Geçen Diyaloğu Anlattı
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
06.09.2022

Benim de yıllar öncesinde duyduğum bir politik atışma. Erdal İnönü aşırı zayıf uzun boylu bir adamdı,Özal bir gün demiş ki Erdal Bey i yurtdışına göndermeyelim,Türkiye de kıtlık var demesinler.Bunu duyan İnönü de cevap vermiş,asıl Sayın Özal ı yurtdışına göndermeyelim,ne var ne yoksa yemiş ülkede demesinler diye.. Muhteşemdi eski siyasiler,ya Erbakan ı Gırgır dergisi falan hep ayağında takunya,elinde tesbihiyle karikatürünü çizdiler yıllarca,adam dava açmadı hiç. Benim gibi 40 lı yaşlarındaki insanları gençler eleştiriyor,kaldınız 90 larda diye ama kalınmayacak gibi de değildi bee..

06.09.2022

Yine binbir türlü sıkıntı vardı ama siyaseten gerilmiyor, bu denli kutuplaşmıyorduk. Seçim önü bir araya gelip konuları tartıştıklarında en azından bir umut oluyordu insanın içinde...

Ben de size reyizle komik bir anımızı anlatayım. Bir ben 14 yaşında çocukken, reyiz o zaman içerden yeni çıkmış, memlekette karşılaştık. Cebimdeki paketi gördü. "Utanmıyor musun lan dürrük bu yaşta bunu içmeye" ben de "haklisiniz tayyip bey amca" diyip cebimdeki kısa maltepeyi buruşturup attım. Bunun üzerine reyiz "heh eferim goççum" diyerek iç cebinden gıcır gıcır bir parlement night blue kısa çıkardı ve "bundan sonra böyle adam gibi sigaralar iç" dedi. O gün bu gündür parlementten şaşmam.

06.09.2022

Üslup çok önemli, her zaman söylerim. Ayrıca son dönem cumhurbaşkanlarından Ahmet Necdet SEZER'in yeri bambaşkadır.

06.09.2022

anayasa olayı olmasa on numara adam hakikatten

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ