'Parti canavarı' lakaplı Michael Alig'in bir cinayet olayıyla sonuçlanan ilginç hikayesiyle ilgili bilinenleri sizin için derledik. İyi okumalar!
'Parti canavarı' lakaplı Michael Alig'in bir cinayet olayıyla sonuçlanan ilginç hikayesiyle ilgili bilinenleri sizin için derledik. İyi okumalar!
Öğrencilik yıllarında oldukça zeki bir öğrenci olarak dikkat çeken Alig, homoseksüelliği nedeniyle sıklıkla aşağılandığı lise yıllarının ardından kendi deyimiyle ‘muhafazakarlıktan uzak bir çevre edinmek’ amacıyla New York’a taşındı ve mimarlık eğitimi almaya başladı. Üniversite yıllarında yolu ünlü sanatçı Keith Haring ile kesişen Alig, bu sayede New York’un gece hayatıyla ve çılgın partileriyle tanıştı.
Gece kulübünde garsonlukla başlayan kariyerinde basamakları hızla tırmanan genç adam, kulübün hiyerarşisinde hızla yükselerek ‘parti organizatörlüğü’ görevini üstlenmeye başladı. Düzenlediği partiler ve abartılı tarzıyla ünlendi ve partilerine katılan bazı konuklarla arkadaş oldu.
İlginç giyim tarzları ve abartılı yaşam şekilleriyle medyanın da dikkatini çeken ‘Club Kids’ oluşumu, Newsweek ve Time gibi tanınmış dergilerde ve geniş kitlelerce izlenen televizyon programlarında da yer buldu. Alig bu süreçte başka kulüplerde de organizatör olarak çalışmaya başladı. Burger King ve Subway şubeleri ve metro durakları gibi alakasız yerlerde verdiği ünlü ‘haydut partileri’ de çok konuşuldu. Alig’in New York gece hayatına tekrardan hayat verdiği söylenmekteydi.
Alig’in partilerinde kokain, eroin, ketamin ve ecstasy gibi ağır uyuşturucular sıklıkla kullanılıyordu. Doksanların ortalarında birkaç kez rehabilitasyona giren Alig, yoğun uyuşturucu bağımlılığından kurtulamadı. Bu durumun akli dengesini olumsuz etkilediği söylendi. Verdiği partiler de gittikçe daha ilginç bir hal almaktaydı: Partilerin organizatörü olarak seyircilere 100 dolarlık banknotlar atıyor, üstlerine işiyor veya canı istediği için karakolda sonuçlanan kavgalar çıkarıyordu.
Fazlasıyla dramatik ve abartılı davranışlarda bulunan ve sürekli olarak çevresindekilerin dikkatini çekmeye çalışan kişileri tanımlayan bu rahatsızlık, Alig’de oldukça derinleşmişti. Sonradan verdiği bir röportajda “Doktor, beni hayatında gördüğü en ekstrem vaka olarak tanımladı. Her şeyi abartılı yaşıyordum ve bu durum parti organizatörlüğü kariyerimde çok işime yaradı”, ifadelerini kullanacaktı.
Geçimini uyuşturucu satarak kazanan Melendez, çalıştığı kulüplerden biri uyuşturucu satışına göz yumulduğu için kapatılınca işinden kovuldu ve Alig’in evinde yaşamaya başladı. Başta Alig’in adı şüpheliler arasında yer almadı ve polis, Melendez’in eski ortağı Peter Gatien’in üzerine yoğunlaştı. Melendez’in esrarengiz şekilde ortadan kaybolması çeşitli dergilerde kendine yer buldu. Ayrıca Alig’in Melendez’i öldürdüğü dedikodusu, New York gece hayatında sıklıkla konuşulan konular arasındaydı. Ancak polis ilk birkaç ay bu dedikoduları dikkate almadı.
Bir erkeğin bacakları kesilmiş gövdesi kutuya konmuş ve denize atılmıştı. Adli Tıp, cesedin Melendez’e ait olduğunu ve genç adamın cinayete kurban gittiğini doğruladı. Sorgulanacağından korkan Alig New York’u terk etti, ancak polis tarafından erkek arkadaşıyla birlikte kaldığı bir otel odasında yakalandı. Ev arkadaşı Robert Riggs, ifadesinde Alig ile birlikte işledikleri cinayeti itiraf etti.
Riggs’in ifadesine göre, 1996’nın Mart ayında yaşanan tartışma sonucunda Melendez, Alig’in üstüne saldırdı. Riggs ise bir çekiçle Alig’in yardımına koştu. Alig, kafasına aldığı çekiç darbeleriyle yere yığılan Melendez’i bir yastıkla boğmaya çalıştı. Başarısız olunca Melendez’in ağzına şırıngayla bir kimyasal enjekte etti ve ağzını bantladı.
Melendez’in cesedini buz ve lavabo açıcıyla dolu bir küvete yerleştiren ikili, aradan birkaç gün geçip ceset çürümeye ve koku yapmaya başlayınca genç adamın bedenini parçalara ayırıp nehre atmaya karar verdi. Aralarında bir anlaşma yaptılar ve Alig, 10 poşet eroin karşılığında cesedi parçalama görevini kabul etti. Melendez’in bacaklarını ayrı ayrı çöp poşetlerine, gövdesini ise bir kutuya koydu ve Hudson Nehri’ne attı. Alig yoğun uyuşturucu kullanımı nedeniyle cinayet anını ve sonrasını hatırlamadığını iddia ediyordu.
Alig’in akli dengesinin yerinde olmadığına dair şüpheler, cezanın beklenenden daha az verilmesinde etkili oldu. Bir süre psikiyatri koğuşunda kalan Alig, 2000 yılında hapishanede de eroin kullanmaya devam ettiği anlaşılınca hücre cezasına çarptırıldı. 2014 yılında, New York’u terk etmemesi, akşam saat sekizden sonra evden çıkmaması ve öfke ve uyuşturucu tedavisi görmesi koşuluyla serbest bırakıldı.
2009 yılından beri uyuşturucu kullanmadığını iddia eden Michael Alig, bir blog sayfası açıp anılarını yazdı, YouTube kanalında bir talk show sundu ve bir pop şarkısı kaydetti. Ancak 2017 yılında ‘kristal meth’ kullanımı nedeniyle tekrar tutuklandı. Tahliye şartlarını ihlal eden Alig, uyuşturucu bulundurma suçundan da ceza aldı. 2020 yılının Aralık ayında, eski erkek arkadaşının evinde kalırken geçirdiği eroin overdose’u nedeniyle hayatını kaybetti. 54 yaşındaki Alig’in vücudunda eroinin yanında yüksek miktarda metanfetamin, kokain ve fentanile de rastlandı.
Filmde Alig’i ‘Evde Tek Başına’ serisinden tanıdığımız Macaulay Culkin canlandırdı. Cinayete giden süreci ve sonrasını anlatan film, James St. James’in çok satan romanı ‘’Disco Bloodbath'ten uyarlanmıştı.