Paris'e Doyamayıp Tekrar Ziyaret Edecekler İçin 11 Adımda 'Paris 102'

Sevgili Paris 101 mezunları, Paris'teki ilk turist gezinizi başarı ile tamamladınız, dolaştınız, gördünüz, doya doya turistlik yaptınız, artık ikinci aşamaya geçmeye hazırsınız. Hala turistsiniz ama artık başlangıçta da değilsiniz. Biz de sizler için buradayız. Paris 102'ye başlayabiliriz.

1. Modanın başkenti Paris'e giriş

101 gezimize Champs Elysees'den başlamıştık madem, 102'nin ilk durağı da orası olsun. Nasılsa yabancısı değiliz, bu geniş caddeye aşinayız, kendimizi Arc de Triomphe'den aşağıya doğru vurmuşuz, sol koldan ilerliyoruz ve Franklin Roosevelt metro durağının önünden yine sola giriyoruz. Avenue Montaigne'e girmiş bulunuyorsunuz, artık yabancısı değilsiniz, sağına solunuza bir bakıp buranın Paris'i gerçek bir moda başkenti sayıp da para harcamaya gelmişlerin hac mekanı olduğunu anlıyorsunuz. Bir kolda Chaneller, Celineler, Gucciler diğer kolda Versaceler, Givenchyler, Chloeler sıralanırken Paris'in en ünlü otellerinden Plaza Athénée'yi göreceksiniz. Yine bu caddede ünlü insanlarla ve pasaportunuza yazdırarak alışveriş yapmak isteyen Uzak Doğulularla karşılaşma olasılığınız oldukça yüksek.

2. Paris'in en süslü köprüsü Pont Alexandre III

Avenue Montaigne'den çıktık, Seine'i gördük, karşısında Eiffel'i gördük, 101'de taa tepesine çıktığımız bu heybetli kuleye muzaffer bakışlarımızı attık ve Seine kenarından yürümeye devam ettik. Önümüzde Seine Nehri'nin ayırdığı güneyle kuzeyi bağlayan köprüler çıkıyor dizi dizi. Birinciyi geçtik, ikinciyi de geçtik. Çok bariz bir şekilde üçüncüsü diğerlerinden daha göz alıcı ve süslü. Bu alımlı köprü Fransız - Rus ortaklığını sağlayan Çar III. Alexandre adına 1896-1900 yılları arasında inşa edilmiş. Yapacağımız şey basit; nice Paris fotoğraflarının çekildiği, nicelerinin de çekileceği bu güzel köprünün fotoğrafından bir tane de biz çekiyoruz.

3. İlk müze ziyaretimiz: Musée du quai Branly

Deneyimli bir Paris gezgini olarak şehri her yönüyle yaşamaya kararlıyız. Paris bir kültür sanat şehriyse onun da hakkını vereceğiz elbette. İlk müze ziyaretimiz Musée du quai Branly'ye. Pont Alexandre III'ten karşıya geçip biraz sola yürüyerek ulaşıyoruz. 450 bin parçalık bir koleksiyona sahip müzede gezerken Afrika, Amerika, Asya ve Okyanusya'nın yerel kültürlerine ait obje ve eserlerin teşhirdeki 3500'ünü görebilirsiniz. Bu müze, Paris'te, Avrupa'nın çok dışındaki kültürlere de uzanabileceğinizin adeta bir kanıtı. Müzenin cephesindeki dikine bahçe ise gerçekten görülmeye değer ve en az koleksiyonu kadar ünlü.

4. Paris, insanı müze sever yapar. İkinci müze ziyareti: Musée D'orsay

Paris'in şanına şan katan, ona, sanat merkezi damgasını vuran 19. ve 20. yüzyılların en önemli eserlerini görebileceğiniz eski d'Orsay Garı yeni d'Orsay Müzesi en önemli duraklarınızdan biri olacak. Empresyonist ve post - empresyonist resimlere bakarken bu resimlerin önünde durduğunuza inanamayacaksınız. Hep bir yerlerden bildiğiniz Monet'ler, Van Gogh'lar, Cézanne'lar, Gaugain'ler sizi sizden alacak. Müzenin en üst katında, gar zamanından kalan saatin önünde içtiğiniz bir kahveden sonra sanata doymuş ve biraz da o Parizyenlere has snobluğa ucundan bulaşmış hissederek gezinize devam edeceksiniz.

5. Paris'in ortasında bir cennet bahçesi: Jardin du Luxembourg

1612 yılında Floransalı ünlü Medici ailesine üye, Fransa kralı 4. Henri'nin de eşi olan Marie tarafından Luxembourg Sarayı'nın çevresinde yaptırılmıştır Luxembourg Bahçeleri. Adım attığınız anda huzurla dolarsınız. Sakinliğiyle, sağda solda sizin gibi yayılmış gençleriyle içinizi açar. Fransız Senatosuna ait olan 23 hektarlık bu bahçe, yeşil alanlarıyla, yürüyüş parkurlarıyla, göletinde yüzen küçük kayıklarıyla ve pitoresk Medici Çeşmesi'yle tam da Paris'e ikinci kez gelmiş, ya da gezisini derinleştirmiş, özelleştirmiş, Parizyen olmaya adım adım yaklaşan sizler için birebir.

6. Saint Germain'de cafelerin en ünlüsü: Café de Flore

İşte Paris cafelerinin en eski ve en ünlülerinden birindesiniz. Kim size artık turist diyebilir? Aslında biraz turistik bir aktivite olduğunu kabul etmekte fayda var ama yine de kesinlikle 102'lik bir harekettesiniz. Cafe de Flore, Saint Germain'de bulunan ünlü müşterileri ile 'ünlenmiş' bir cafedir. Kimler oturmamış ki o Art-Deco tasarımı sandalyelerde. Picasso'dan Camus'ya, Sartre'a ve Simon de Beauvoir'a kadar ne yazarlar, ressamlar, filozoflar... Siz de soluyun o havayı, alın bir yudum kahvenizden ve yoldan gelip geçenleri izleyin, 1880'lerden beri Parisliler bunu yapıyor, katılın.

7. Paris'in alışıldık mimarisinden çok farklı: Centre Georges Pompidou

Centre Georges Pompidou, adını 1969-1974 yılları arasında Fransa Cumhurbaşkanlığı yapan ve binanın yapımına ön ayak olan Georges Pompidou'dan alır. 1977'de açıldığı günden bugüne Fransa'nın en önemli kültürel aktivite merkezlerinden biri olmuştur. Şimdiye kadar Paris'te gördüğünüz hiçbir binaya benzemez. Dışında iskeleleri unutulmuş gibidir. Açıldığı günden bu yana türlü sergilere ev sahipliği yapan Centre Pompidou şimdiye dek 180 milyonun üzerinde ziyaretçi ağırlamıştır. Elbette siz de 102'ye devam eden bir gezgin olarak değerli varlığınızı bu sayıya ekleyecek, Centre Pompidou'yu beğenseniz de beğenmeseniz de gezeceksiniz.

8. Alışverişin en şık, en güzel, en zarif mekanına, Galeries Lafayette'e gidiyoruz.

Giyimden dekorasyona, ayakkabıdan güzelliğe ve hatta gurme alışverişlerine kadar ne arasanız en alasını bulabileceğiniz, Fransız yaşam stilinin en belirgin yerlerinden biridir Lafayette. Dolaştıkça alasınız, aldıkça ağlayasınız gelir de yine de harcamadan duramazsınız. Öylesine göz alıcı, ışıl ışıl ve albenilidir ki içinden çıkmak istemezsiniz. Sonradan pişman olacağınız alışverişler yapmamak için gerçekten çok büyük çaba harcamak zorunda kalacaksınız. Bu arada küçük bir bilgi. Lafayette'in senelik karı 1 milyar Euro'nun üzerinde.

9. Biraz da müzik:Opéra National de Paris ve muhteşem binası Palais Garnier

1861-1875 yılları arasında inşa edilen Palais Garnier, 1669 yılında Fransa Kralı 14. Louis tarafından kurulan o zamanki adıyla Académie d'Opéra, şimdiki adıyla Opéra National de Paris'e ev sahipliği eden binalardan biri. 1979 koltuk kapasiteli bu opera binasının dışı da en az içi kadar güzel ve her zaman girişinin önünde gruplar, müzik ve tiyatro gösterileri yaparlar. Bir de sezonun güzel operalarından birine denk gelir, uygun da bilet ayarlayabilirseniz, unutulmaz bir Paris akşamı yaşayacağınız garanti. Biletler biraz pahalı ama en önde oturmam, ortamı solusam yeter diyorsanız, 15 Euro'ya girer, operanızı izler, çıkarsınız.

10. Paris'in bohemi Le Marais

Bir zamanlar sanatçıların mesken tuttuğu Saint Germain des Pres'nin günümüzdeki karşılığı Le Marais. Önceleri Paris'in Yahudi nüfusunun yerleşim yeri olarak bilinen bu bölge şimdilerde, vintage dükkanları, arnavut kaldırımı sokakları, sanatçı stüdyoları ile ünlü. Her bohem mahallenin kaderinde olduğu gibi bu özellikleri ile herkesin ilgisini üzerinde toplaması, sermayenin dikkatini çekmesi, kiraların artması ve sanatçıların kaçışması başlamış durumda ama hala o tadı alabilirsiniz. Çok geç olmadan kırmızı tenteli küçük lokantalarında oturup falafel yiyebilir, dükkanlara gire çıka eğlenebilirsiniz.

11. 102'nin en turistik aktivitesi olarak Seine Nehri'nde Tekne Turu.

Başlarken de belirttiğimiz gibi, 102'ye geçmiş de olsak Paris'e yerleşmedik, hala turist sayılırız, neden her türlü deneyimi yaşamayalım ve anlatmayalım. Varsın bu gün de turistlere yaraşır bir tekne turuyla sona ersin. Hemen hemen içinden su geçen her şehirde bulunan bu aktivite özellikle akşamları ışıklar yandığında şehri farklı bir açıdan, bambaşka bir şekilde görmeye yarar. Güzel fotoğraflar çekilir, keyifli zaman geçirilir. Üstelik efil efil eserken oturulan yerden şehir gezilir. Denemeye değer. 

Sevgili gezginler, 101 ve 102'yi bitirdiniz ve bir sonraki gezinizle neredeyse bir Parizyen olmaya adaysınız artık. 'Paris Advanced'te görüşmek üzere. Bu arada 'Paris 101' içeriğine hemen aşağıdan ulaşabilirsiniz.

İlk Kez Gidecekler İçin 12 Adımda 'Paris 101'

Popüler İçerikler

Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Ali Koç, Fenerbahçe Tesislerinde Sıkıyönetim İlan Etti
YORUMLAR
08.04.2016

Ok Paris'e gitmişsin ok.

bir kere zorunluluktan ötürü gittim daha da tövbe gitmem. Dünyanın en ukala insanları.Hayır afrikayı soyup zengin olmak dışında bir meziyetleri yok bir de havaya girmişler ki çekilecek gibi değil.

09.04.2016

anladık paris alert!!!

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ