Sürekli bir koşuşturma içinde olmak, sadece parasal kazanç odaklı hedeflere yönelmek, zamanın nasıl geçtiğini ve hayatın sunduğu değerleri gözden kaçırmamıza neden oluyor. Hızlı yaşamın doğası gereği, insanlar deneyimlerin, anıların ve duygusal bağların önemini unutarak, yalnızca maddi kazanımlara odaklanıyorlar. Bireyler, gerçek anlamda yaşamın ne anlama geldiğini, neyi özümsemeleri gerektiğini unutuyorlar.
Unutkanlığın sebeplerine baktığımızda, aşırı bilgi yüklemesi de önemli bir faktördür. Dijital çağın getirdiği sürekli bilgi akışı, bireylerin dikkatini dağıtarak, zihinsel yorgunluğa neden olmaktadır. Sosyal medya platformları, reklamlardaki tüketim odaklı içerikler ve sürekli güncellenen haber akışı, bireylerin zihinsel kapasitesini aşıyor. Sonuç olarak, günlük yaşamın yükü altında sıkışan zihinlerimiz, bir yandan mutluluğun peşinde, diğer yandan önemli detayları göz ardı ederek, unutkanlıkla yüzleşiyor.
Unutkanlık aynı zamanda bireylerin içsel huzurunu ve mutluluğunu da etkileyebilir. İçsel tatmin arayışı içinde, geçmişte yaşanan anlamlı deneyimlerin önemini kavrayamamak, mevcut mutluluk arayışını baltalar. Unutulan anılar, hatıralar ve ilişkiler, bireyin kendini gerçekleştirmesi ve kendisiyle barışık olabilmesi açısından hayati önem taşır. Paranın ve başarının sağladığı geçici mutluluk hissi, bu unutkanlığın içinde kaybolurken, gerçek bir hayat deneyimi ve derin bir içimsellik arayışında olan bireyler, kaybettikleri anılara özlem duyarlar.