Padişah ve Hükûmetinin Yarattığı Anarşiye Karşı Bir Savunma Hareketi: Hıyanet-i Vataniye Kanunu

1920'ler ve işgal altındaki Anadolu... Bir tarafta ülkeyi kurtarmaya çalışan Kuva-yı Milliye hareketi diğer tarafta ise gerek bu hareketi gerekse Büyük Millet Meclis'ni gayrimeşru ilan eden Vahdeddin... Böyle bir ortamda yapılabilecek en makul şey sert tedbirler almaktır öyle değil mi? Buna rağmen Mustafa Kemal her şeyin yasalara uygun olmasını ister.

Kaynak: Atatürk Ansiklopedisi

Büyük Millet Meclisi'nin açıldığı günlerde Anadolu iç ayaklanmaların etkisiyle olağanüstü bir tehlike içindedir. Asayişsizlik, eşkıya, sefalet Anadolu'yu sarsar. Bunun yanı sıra...

Yunan ordusu da ilerlemektedir; çünkü önünde onlarla savaşacak düzenli bir askeri kuvvet yoktur. Her ne kadar meclis Kuva-yı Milliye'yi düzenli hale getirmeye çalışsa da özellikle asker kaçaklarının yarattığı tehlike büyük boyutlardadır.

Bunun yanı sıra Dürrizâde Abdullah'ın 11 Nisan 1920'de Takvim-i Vekayi'de yayımlanan fetvası ile hem Mustafa Kemal hem de Kuva-yı Milliye'nin katli vacip ilan edilir.

Bu silah altına çağrılanlara yönelik bir tutum olup ayrıca halkın isyana davet edilmesi de söz konusudur. Dahası Padişah Vahdeddin askerliği kaldırdığını ve Meclis'i gayrimeşru kıldığını ilan eder. İkilemde olan Anadolu halkının bir kısmı fermana uyar.

Ve bu yüzden ya askere gelmez ya da şubelerden veya kıtalardan kaçarlar. Sadece kaçsalar yine iyi... Kaçan askerler kendilerine verilmiş olan silah ve cephanelerini de götürürler.

Bu durum aynı halde bir iç ayaklanmanın hem insani hem de silahlı gücünü de oluşturur. Hatta öyle ki o tarihlerde cephanelikleri bile koruyacak nöbetçi bulmakta güçlük çekilir. İşte bütün bunlar neticesinde meclis ordu kurmakta güçlük çeker.

İşte bütün bu sorunları çözmek adına Ankara'nın Meclis iradesini bütün Anadolu'da egemen kılması gerekir. Aslında Mustafa Kemal 17 Mart ve 21 Nisan'da yayımladığı iki emirle...

'Vatanın çıkarlarına aykırı, memleketin huzur ve asayişini bozanların din ve millet farkı gözetmeksizin şiddetle cezalandırılmalarını' ister. Bu bağlamda verilen cezalar: idam, mallara el koyma ve ev yıkma gibidir.

Ancak Mustafa Kemal Paşa özellikle meclis açıldıktan sonra bu yöntemi tasvip etmez ve mutlaka yasaların üstün olmasını ister. Çünkü kanuni yöntemlerden ayrılanlar olmaktadır.

Ayrıca Fransız Devrimi'nin, rejimin olağanüstü yöntemlerle ve yetkilerle donatılmış kuruluşlarca başarıldığı sabittir. Ve Türk Devrimi'ne giden yolda da meclisin otoritesini tesis ederek düzenli ordu kurmak için bir yasaya ihtiyaç doğar.

Ve 25 Nisan 1920'de Mehmet Şükrü Bey, Meclis'in otoritesine bütün Osmanlı tebaasının uyması için aşağıdaki önergeyi verir ve Meclis 4 gün sonra bu kanunu kabul eder.

Bu kanun "birliğin" kurulmasında çok önemli bir adım olarak görülür. Hilafet ve saltanat makamının kurtuluşu sözleri ise kanuna, ulusun Padişah'a olan dinsel ve geleneksel bağlarının etkisi...

Ve meclisteki saltanatçıların isteği ile konur. Ancak kanunun uygulanması için görevlendirilen 'olağan' mahkemeler sebebiyle dört aylık uygulama sonucunda istenilen başarı elde edilemez. Sonrasında ise İstiklal Mahkemeleri kurulur.

Bu içerikler de ilginizi çekebilir:

Atatürk Hükûmeti'nin Karşısındaki İlk ve En Ciddi Muhalefet: İkinci Grup
Osmanlı'nın Son Padişahı VI. Mehmed Vahdeddin İngiltere'ye Sığındıktan Sonra Neler yaptı?
1921'de New York Times'da Çıkan Bu Haberi Muhtemelen Bilmiyordunuz: "Kemal, Britanya'ya Gülüyor."
Hayatı Boyunca 'Çelik Gibi İradeye' Sahip Olduğu Bilinen Atatürk'ü Hangi Olaylar Çok Sinirlendirmişti?
İçkinin Tam 101 Yıl Önce 'Men-i Müskirat Kanunu' ile TBMM'de Yasaklandığını Biliyor muydunuz?

Popüler İçerikler

İlber Ortaylı'dan Ayasofya Tepkisi: ''Allah Cezanı Versin Senin''
Bomba İddia! Şevket Çoruh "Emekli Oldum" Dediği Arka Sokaklar'a Geri mi Dönüyor?
Cem Yılmaz'dan Küfürlü Gönderme Gelmişti: Hasan Can Kaya'dan Ünlü Komedyene Cevap Geldi!