'Yorgun yüzünü kat kat makyajla gizlemeye çalışan, elini kaldıracak mecali bile olmayan, uzatılan bir bardak suya korkuyla bakan, tüm dünyada seçim öncesi rakipler televizyonlarda karşı karşıya gelirken bizde rakibinin karşısına çıkmaktan korkan Erdoğan mı, bu ülkenin gençleriyle el ele hak, hukuk, adalet için Ankara'dan İstanbul'a yürüyen, 'Yiğitsen er meydanına gel, televizyonda karşıma çık, milletin terazisinde tartılalım' diyen Kemal Kılıçdaroğlu mu?
Genel Başkan'ımız, son TRT konuşmasında Erdoğan'ın ülkeyi milyonlarca düzensiz göçmenle nasıl doldurduğunu, kahraman ordumuza kumpas kuranlara nasıl yol verdiğini tek tek anlattı. 'Erdoğan benim karşıma çıkmaya cesaret edemez. Çünkü o da çok iyi biliyor ki PKK'yla masaya oturan, gizli saklı müzakereler yürüten kendisidir' dedi. Dün de Erdoğan'a bir kere daha rest çekti. 'Sadece görüştüğünü söylemiyorum Erdoğan. Sen, teröristlerin hamisisin. Madem kanıt istiyorsun, meydan okuyorum sana. Kendi televizyonun TRT'de, bu akşam, yarın ya da cumartesi günü çık karşıma. Senin teröristlerle iş birliği yapan bir namert olduğunu herkese ispat edeceğim' diye meydan okudu.
Ama Erdoğan, 'şöhret, möhret' deyip yine kaçmış. En son 21 yıl önce sen, rahmetli Baykal'ın karşısına şöhret olmak için mi çıktın? Bu, şöhret meselesi değil, cesaret meselesidir. Sen de biliyorsun ki ne teröristlerle iş birliği yaptığına ne ekonomiyi kimler için viraneye çevirdiğine ne de milletin tenceresini nasıl boşalttığına cevap veremezsin.'
AKP denilen parti ahlaken tamamen bitmiştir. Bu yüzden parti taban uyumu kusursuz.
Hitler'in almanyasinda bile bu kadar yalan soylenmiyordu propaganda bakanı gobels ve Ebu cehil bunlarla gurur duyuyordur. Küçük yalan söyleme der sayın gobels