Lüks demek özünde dünyanın en iyi hammaddesi, en iyi işçiliği, en iyi tasarımı, en iyi servisinin birleşiminden oluşuyor aslında. Louis Francois Cartier gibi mücevher ustalarının, Guccio Gucci gibi deri zanaatkarların elinde doğan lüks markalar; zaman içinde dev şirketlerin ve ana görevi her üç ayda bir borsaya kar bildirmek olan CEO’ların eline geçince farklı noktaya doğru evrildi. Buna bir de hızla büyüyen ülkelerin, lükse aç kalabalığı eklenince lüksün gösteriş hatta görgüsüzlükle eş anlamlı olması kaçınılmaz oldu.
Lüksün nereye gittiği bambaşka bir tartışma konusu olduğu için yazımın başlığına paralel olarak çalıştığınız sektörden bağımsız olarak lüksü takip etmenizin kariyeriniz için neden faydalı olacağından bahsetmeye başlamam gerekiyor sanırım.
İlk olarak lüks, hali hazırda dünyanın Gayri Safi Milli Hasılasından yani GSMH’dan daha hızlı büyüyor. 2019 yılında toplan lüks rakamlar 1.3 trilyon euro iken; kişisel lüks dediğimiz, moda, aksesuar, saat, mücevher ve kozmetik sektörü 281 milyar euro idi. 2020’de kişisel lüks pazarı sert bir düşüşle 220 milyar euro olurken 2021’de hızlı bir toparlanma ile 283 milyar euroya ulaşarak 2019 senesini geçmeyi başardı. Herkesin pandemi ile birlikte lüks ölecek dediği bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde finansal uzmanlar 2025’e kadar lüksün hızla artacağı bir Rönesans dönemine gireceğini belirtiyorlar.