Özlem Güsar Yazio: Kariyerinde Yükselmek İsteyenleri Lüksü Keşfetmeye Davet Ediyorum

Bu satırları, iş hayatına dünyanın en kurumsal şirketlerinde başlayıp son 23 yıllık kariyerini lüks markalarla devam eden biri olarak yazıyorum. Ve bu süre içinde lüks markaların tasarımdan reklama, üretim süreçlerinden PR’a öğrendiğim tüm stratejilerinin; hem kariyer hem de sosyal alanda beni daha başarılı bir insan yaptığını itiraf etmek istiyorum.

Ancak tüm bunlardan önce gerçek lüksün basının ve sosyal medyanın pompaladığı gibi gösteriş ve şatafattan ibaret olmadığını vurgulamam gerek.

Lüks demek özünde dünyanın en iyi hammaddesi, en iyi işçiliği, en iyi tasarımı, en iyi servisinin birleşiminden oluşuyor aslında.  Louis Francois Cartier gibi mücevher ustalarının, Guccio Gucci gibi deri zanaatkarların elinde doğan lüks markalar; zaman içinde dev şirketlerin ve ana görevi her üç ayda bir borsaya kar bildirmek olan CEO’ların eline geçince farklı noktaya doğru evrildi. Buna bir de hızla büyüyen ülkelerin, lükse aç kalabalığı eklenince lüksün gösteriş hatta görgüsüzlükle eş anlamlı olması kaçınılmaz oldu. 

Lüksün nereye gittiği bambaşka bir tartışma konusu olduğu için yazımın başlığına paralel olarak çalıştığınız sektörden bağımsız olarak lüksü takip etmenizin kariyeriniz için neden faydalı olacağından bahsetmeye başlamam gerekiyor sanırım. 

İlk olarak lüks, hali hazırda dünyanın Gayri Safi Milli Hasılasından yani GSMH’dan daha hızlı büyüyor.  2019 yılında toplan lüks rakamlar 1.3 trilyon euro iken;  kişisel lüks dediğimiz, moda, aksesuar, saat, mücevher ve kozmetik sektörü  281 milyar euro idi.  2020’de kişisel lüks pazarı sert bir düşüşle 220 milyar euro olurken 2021’de hızlı bir toparlanma ile 283 milyar euroya ulaşarak 2019 senesini  geçmeyi başardı.  Herkesin pandemi ile birlikte lüks ölecek dediği bir dönemden geçtiğimiz bu günlerde finansal uzmanlar 2025’e kadar lüksün hızla artacağı bir Rönesans dönemine gireceğini belirtiyorlar.

Pandemi döneminde bile hız kesmeyen lüks markalardan alacağımız çok ders var.

Bir diğer önemli konu ise, lüks markaların moda deyimle yaşlanmadığı yaş aldığı…

1920’lerde S&P 500 Endeksinde yer alan şirketlerin ömrü 67 yıl olarak hesaplanmış iken 2013 yılında ise sadece 15 yıla düşmüş durumda.  Bir zamanlar kendi sektörlerinin devleri olan ama neredeyse yok olmuş Kodak, Ericcson, Nokia gibi markaları hatırlarsak günümüzde devamlılığın ne kadar zor olduğunu görmek mümkün.  Halbuki lüks markalar ligine bir göz attığımız en tepede yer alan ilk 10 markanın 9 tanesi 100 yaşının üzerinde sadece Dior bu baremin altında kalıyor. Dior da bu yıl 75. yaşını kutluyor yani laf aramızda o da dünkü çocuk değil.  Bu ne demek, zirveye oynayan on lüks marka, imparatorlukların çöküşünü, komünizmin yükselişini, iki dünya savaşını, ekonomik buhranları, uzaya insan gönderilmesini ve internet devrimini görmüş ama demode olmak bir yana, dünyanın dört bir yanında her yaştan insan için hala “tutku markası” olmaya devam ediyorlar.  Buradan da göreceğimiz gibi lüks markalar sürdürülebilir bir başarıyı yakalamış durumda…

100 yaşını geçse bile herkesi kendine aşık eden lüks markalardan alacağımız çok ders var.

Marka Değerine Göre Dünyanın En Yüksek Marka Değerine Sahip Lüks Şirketleri ve Yaşları

Kaynak

Dünyanın her yerinde tüm yenilikler ilk önce her şeyin en özelini, en farklısını isteyen ve finansal olarak da her istediğini elde edebilen zengin lüks müşteriler için tasarlanmış ve üretilmiş ve zaman içinde kitlelerle buluşmuş.  Bir zamanlar uçak yolculuğu yapmak sadece dünyanın en zenginlerinin ayrıcalığı iken günümüzde öğrenci harçlığıyla bile uçmak mümkün. Öte yandan 10 sene öncesinde SPA’lar sadece zenginler arasında fısıldanan gizli cennetlerken, genç kızların bir araya gelip arkadaşlarına doğum günü hediyesi olarak sunduğu masaj çeklerine dönüştü. Tam da bu nedenle bugünün lüks trendleri sektörlere göre değişiklik gösterse bile ortalama 3-7 sene sonrasının kitlesel trendlerini gösteriyor.

Lüksü yakından takip eden ve derinlemesine inceleyen akıllı CMO’lar şirketlerinin hangi sektörde olduğundan bağımsız olarak bunları kendi DNA’ları ile buluşturup başarıyı yakalıyorlar.

Bu konuda en başarılı ve en çarpıcı örneklerden biri ise Coca Cola, evet yanlış okumadınız bildiğimiz Coca Cola… Lüksün en önemli ayrıcalıklarından biri olan kişiselleştirme özelliğini aldı ve isimlerimiz olarak şişelerin, kutuların üzerine koyarak büyük bir başarı kaydetti. Aslında kişiselleştirilmiş Haute Couture elbiselerden bahsetmiyoruz; en çok kullanılan 250 ismi belirleyip kutuların üzerine basmak kadar basit ama çarpıcı bir fikir. Coca Cola'nın bu fikri lüksten alıp kitlelere uyarladı. Amacına ulaştı mı sorusunun cevabı ise kocaman bir evet; kampanyanın hayata geçtiği dönemde tüketicinin çok hoşuna gittiği,  kendini özel hissettiği ve marka ile duygusal bağ kurduğu aşikâr.

Bugünden geleceğin trendlerini belirleyen lüks markalardan alacağımız çok ders var 

İşte tam da bu anlattığım üç ana sebepten dolayı lüks markaların stratejilerini yakından takip eden kişiler geleceği öngörebildiği için her yerde bir adım öne çıkıyor. Şimdilik bu kadar tüm bilgilerimi bir yazıda ortaya dökeceğimi sanmadınız herhalde. 

Instagram

LinkedIn

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Müge Anlı'da Yeni Bir Fenomen Doğdu: Habibe Kendine Has Tarzı ve Tavrıyla Hepimizi Fena Gaza Getirdi!
Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman