Senelerce yüksek matematik, istatistik vs. okumuş bir ekonometri mezunu olsam da ne rakamlarla uğraşmayı ne paradan bahsetmeyi ne de ekonominin o insanı sersem eden kanunlarıyla çevrili ormanına girmeyi oldum olası sevmedim. Elbette yaşamın akışı içinde şirket çıkarları doğrultusunda sağlam hesaplamalarla acımasız sözleşmeler ya da gönülsüzce detaylı bütçeler hazırlamışlığımız, sürüye uyup, çeşitli yatırımlarla kapitalist sistemin kurallarına göre oynamışlığımız da var ama para ve ekonomi mevzularıyla ilişkim hep mesafeli kaldı. Ben bir haberci dürtüsü ile insanın, sanatın, estetiğin -kimilerine göre pembe mürekkepli- dünyasında karınca kararınca süzüldüm. Zaten bu yüzden de diplomam mezuniyetimden beri aynı çekmecede huzur içinde dinleniyor 😊
İyi de artık soruyorum: Benim huzurum ne olacak? Hayatımız enflasyon girdapları, devalüasyon şokları, döviz krizleri, faiz dalgalanmaları ile geçti. Tokat üstüne tokat yedik, isyanımız aslan sütlü sofralarda buharlaştı, zihnimizin uyum becerilerini geliştirdik, motivasyonu yüksek tutup, kendi kanatlarımıza güvenip, hep olumlu düşünmeye çalıştık, çok şükür idare de ettik; eyvallah! Ama artık haykırmadan duramayacağım valla: Ey, sevgili Para Tanrısı! Seninle makul bir noktada uzlaşamaz mıyız artık?