Bunların bazıları uyarı, rakibi ekarte etme, hiyerarşi, alan sahiplenme, koruma/korunma bazısı da yok etme amaçlı olur. Anne gergedan yavrusuna yönelik yaşamsal tehdit hissettiğinde sakince durup gelişmeleri izlemeyecektir; ne pahasına olursa olsun şiddete başvuracaktır ya da sürü liderini sinirlendiren (bizlerin tercümesi ile saygısızlık eden) bir gri kurt payına düşeni alacaktır. Biz bu sebepleri güdülere yorsak da işin içinde duygular da vardır. Bizler, doğada şahit olduğumuz hemen her tür şiddet durumunu gayet doğal karşılarız.
“Şiddet” bir tek insan türünde doğal bulunmayan, ayıplanan/kınanan ve fakat ayıplandığı/kınandığı ölçüde de -binlerce formda- hayata geçirilen bir olgu. Bir tür aşk-ı memnu adeta. Bize mahrem olduğunu bildiğimiz sevgiliye uzak kalamadığımız, yasak denen elmayı illa yediğimiz gibi… Şiddet olmamalı, bizi insanlıktan çıkaran, başkalarını ezen, üzen, toplumsal düzeni tahrip eden, kitleleri yok eden bu illetten arınmalıyız, evet! Öte yandan bize “insan” olduğumuzu hatırlatan da bu olgu değil mi? Diğerlerinden daha erdemli, daha cesur, daha mert, daha ahlaklı olduğumuzu... Filmlerinde adalet, doğruluk, aile, dostluk, sevgi hatta gezegen uğruna şiddetten kaçınmayan, elinden silahı düşürmeyen Will Smith gibi.
Yeni çağda yükselen bilinç savunucuları her ne kadar aksini iddia etse de korkarım ben “şiddet yoksa insan türü de yok” diyecek kadar iddialı bir cümle koyacağım buraya. (Şiddetsiz direniş ile mucizeler yaratan Gandi’nin başka bir gezegenden gelen yüce bir ruh (Mahatma) olduğuna inandığım için kendisi konumuz dışıdır 😊)
Minik bir açıklama gerekiyor elbette şimdi: Biliniz ki mizaç olarak hiçbir zaman şiddet yanlısı olmadım. Şiddetin her türünden, bağırarak tartışma dahil, hiç haz etmedim, hep uzak durdum. Küçükken kardeşimle yaptığımız oyuncak kavgaları dışında, kedimin totosuna, köpeğimin kulağına attığım fiskeler ile sınırlıdır şiddet geçmişim. Sesimi bile yükselttiğim pek görülmez. Hep sakince uzlaşmadan yana olmuşumdur. Ancak bir çocuğa ya da hayvana veya sevdiklerime bile bile eziyet edilişe şahit olduğumda yapabileceklerimden ise hep korkmuşumdur. Sözün geçmediği duvarı nasıl yıkacaksın? Bilinçsizliğe nasıl “dur” diyeceksin?
a) “Burası bir şov ortamı, her şey mübah” deyip, o şakaya gülüp, geçerdim. Yakınında olsa anlicam belki de, sen espriyi duy kalk oraya kadar git, bir tane vur. bu sürede hiç mi ne yapıyorum ben herkesin ortasında demedin? Pis vandal herif. Evet bazen hassas olduğum noktalarda; hayvan eziyeti, malum politikacı, trafikteki iğrenç tipler vs.. şiddet uygulamak istiyorum ama şiddetin sonu yok. Bu şekilde güçlü olanın güçsüz olanı dövebileceği bir düzene ok demiş oluyoruz. Bu zamanda şiddetin hiç bir türlüsü hoş görülemez bence.