Özlem Gökbel Yazio: Will Smith’in Tokadı Bize Ne Anlatıyor?

Günlerdir çelişkiler içinde o tokadı düşünüyorum. Hani, geçen hafta ABD’nin Los Angeles kentinde düzenlenen 94. Oscar Ödülleri töreninde aktör Will Smith'in komedyen sunucu Rock'a, eşi Jada Pinkett Smith'in saçkıran problemiyle ilgili yaptığı şaka üzerine attığı... Kesinlikle tasvip etmiyorum ancak derinlerde bir yerde ikiyüzlülük de yapmak istemiyorum.

İşin içinden çıkamıyorum. Belki siz yardımcı olursunuz 😊

Hayatında hiç tokat atmamış olanlar (muhtemelen bu kişiler fiske ile yumruk-tekme arasındaki yelpazeden de uzaktırlar) ya tokat atma raddesine nasıl gelindiğini deneyimleyemeyecek kadar şanslı ve de barışçıl ya da (sonrasında hesabı başka şekilde ödeyen) ultra kontrollü insanlardır veya onlar, 21. yüzyıl ‘homosapiens’inden beklendiği üzere yaşamda sevginin, anlayışın ve uyumun dilini seçmiş, üst bilinç seviyesinde kimliklerdir.       

Hayatında hiç tokat yememiş olanlar da taa içten kopup gelen bir tokadın önce bedende ve hemen akabinde ruhta yarattığı etkiyi, göle atılan taş misali oluşturduğu dalgalanmayı bilemezler. Şahsen, aldığı darbeden sonra hiç bozuntuya vermeyen sunucu Chris Rock’ın aradan geçen günlere rağmen hala yastığa başını koyduğunda, karnından saç diplerine yükselen bir ateşin onu uyutmadığını düşünüyorum. O anı yerli-yersiz tekrar ve tekrar yaşadığına neredeyse eminim. Ve eğer o tokat Rock’ın duyarlılık seviyesini yerinden bir nebze oynattıysa bir daha hastalık gibi kişiyi savunmasız ve aciz bırakan meselelerde ŞAKA yapmayacak ya da yapmadan önce iki kere düşünecektir.

Sineklerden fillere kadar, doğadaki hemen hemen tüm hayvanlar kendi türdeşleri ile -gerektiğinde başka türlerle de- çeşitli dozlarda sürtüşmeler yaşarlar.

Bunların bazıları uyarı, rakibi ekarte etme, hiyerarşi, alan sahiplenme, koruma/korunma bazısı da yok etme amaçlı olur. Anne gergedan yavrusuna yönelik yaşamsal tehdit hissettiğinde sakince durup gelişmeleri izlemeyecektir; ne pahasına olursa olsun şiddete başvuracaktır ya da sürü liderini sinirlendiren (bizlerin tercümesi ile saygısızlık eden) bir gri kurt payına düşeni alacaktır. Biz bu sebepleri güdülere yorsak da işin içinde duygular da vardır. Bizler, doğada şahit olduğumuz hemen her tür şiddet durumunu gayet doğal karşılarız.  

“Şiddet” bir tek insan türünde doğal bulunmayan, ayıplanan/kınanan ve fakat ayıplandığı/kınandığı ölçüde de -binlerce formda- hayata geçirilen bir olgu. Bir tür aşk-ı memnu adeta. Bize mahrem olduğunu bildiğimiz sevgiliye uzak kalamadığımız, yasak denen elmayı illa yediğimiz gibi… Şiddet olmamalı, bizi insanlıktan çıkaran, başkalarını ezen, üzen, toplumsal düzeni tahrip eden, kitleleri yok eden bu illetten arınmalıyız, evet! Öte yandan bize “insan” olduğumuzu hatırlatan da bu olgu değil mi? Diğerlerinden daha erdemli, daha cesur, daha mert, daha ahlaklı olduğumuzu... Filmlerinde adalet, doğruluk, aile, dostluk, sevgi hatta gezegen uğruna şiddetten kaçınmayan, elinden silahı düşürmeyen Will Smith gibi. 

Yeni çağda yükselen bilinç savunucuları her ne kadar aksini iddia etse de korkarım ben “şiddet yoksa insan türü de yok” diyecek kadar iddialı bir cümle koyacağım buraya. (Şiddetsiz direniş ile mucizeler yaratan Gandi’nin başka bir gezegenden gelen yüce bir ruh (Mahatma) olduğuna inandığım için kendisi konumuz dışıdır 😊)  

Minik bir açıklama gerekiyor elbette şimdi: Biliniz ki mizaç olarak hiçbir zaman şiddet yanlısı olmadım. Şiddetin her türünden, bağırarak tartışma dahil, hiç haz etmedim, hep uzak durdum. Küçükken kardeşimle yaptığımız oyuncak kavgaları dışında, kedimin totosuna, köpeğimin kulağına attığım fiskeler ile sınırlıdır şiddet geçmişim. Sesimi bile yükselttiğim pek görülmez. Hep sakince uzlaşmadan yana olmuşumdur. Ancak bir çocuğa ya da hayvana veya sevdiklerime bile bile eziyet edilişe şahit olduğumda yapabileceklerimden ise hep korkmuşumdur. Sözün geçmediği duvarı nasıl yıkacaksın? Bilinçsizliğe nasıl “dur” diyeceksin?

İnsan psikolojisinin dehlizlerine daldığımızda anlık, tek seferlik patlamaları hangimiz anlaşılabilir bulmadık ki?

Evet, çok sevdiğim Will Smith çok sevilen Chris Rock’a tam manasıyla “okkalı bir Osmanlı” yapıştırdı. (Bunlar hafif ölçekli şiddet söylemleri, genelde fıkralarda geçer 😊 Şiddet o kadar bizdendir ki latifelerimize, öğütlerimize malzemedir.) Will Smith’in -filmlerinden bağımsız olarak- hayattaki duruşuna baktığımda (ve ailesinin demeçlerini dinlediğimde) kendisini duyarlı bir birey olarak eğittiğini, kontrol mekanizmasını iyi kullandığını, hayatını şiddetsizce sürme niyetinde olduğunu gözlemliyorum. Buna rağmen ben o tokadın Smith’in bağrından kopup (aslında limbik beyninden) Rock’ın yüzüne indiğine eminim. Oyunsuz, dolansız. 

Nitekim sonrasında verdiği özür demecinde, mizahın mesleğinin bir parçası olduğunu, ancak eşinin tıbbi durumuyla ilgili bir şakanın ona fazla geldiğini ve duygusal tepki verdiğini açıkladı ve gene fikrimce, tokattan da sahici olan King Richard filmindeki rolü ile en iyi erkek oyuncu ödülünü alırken yaptığı konuşma esnasında döktüğü göz yaşları idi. Yaşamda olmaya karar verdiği kişinin yolundan saptığını; kendisine ve yükseltmeye niyetli olduğu bilincine ihanet ettiğini; onu takdir edenleri hayal kırıklığına uğrattığını düşündüğü için dökülüyordu o yaşlar. Sonrasında 'Şiddetin her türlüsü zehirli ve yıkıcıdır. Akademi Ödülleri'ndeki davranışım kabul edilemez ve affedilemezdi' diyecek kadar yakıştıramadı kendisine bu eylemi Smith. Chris Rock'a da seslenerek 'Senden herkesin önünde özür dilemek istiyorum Chris. Haddimi aştım ve yanıldım. Sevgi ve nezaket dünyasında şiddete yer yoktur' dedi ve 'utandığını' itiraf etti.

Kalbinin en derinlerinde bir yerde, gerçekten de pişman mıdır bilinmez ama işte o bir İNSAN. Hepimiz gibi “insan kalma” sınavını deneyimliyor. Sevdiği kadın milyonlarca kişinin önünde bu kez de sözlerle yaralanmıştı, savunmasızdı. Koltuğundan söz yerine eylem dürtüsü ile kalktıysa da Chris Rock’a doğru attığı 10 adım esnasında eyleminin sonrasını tahlil edemez miydi ve yanına gittiğinde bir an durup, gözlerinin tam içine bakıp sonra da kulağına yaptığının ahlaksızca olduğunu fısıldayıp özür dilemesini isteyerek geri dönemez miydi? İşte bana göre o 10 adımlık süre asıl karar anı, düşüncesi üzerine düşünebilen varlığın sınav sorusu idi. Will Smith o tokadı atmayı istedi! “had bildirmek” için seçtiği yöntem bu idi! Utancı da bunu “istemiş” olmasından kaynaklanıyordu.

Siz Will Smith’in yerinde olsaydınız ne yapardınız?

a) “Burası bir şov ortamı, her şey mübah” deyip, o şakaya gülüp, geçerdim. 

b) Will gibi limbik beynime esir düşmek yerine frontal lobuma saygı duruşu ile oturduğum yerden “Keep my wife's name out of your fucking mouth!” yerine “Chris kardeşim, yaptığın şaka kabul edilemez ve çok incitici. Derhal eşimden özür dilemeni istiyorum!” derdim. 

c) Verdiğim duygusal tepkinin kesinlikle arkasında dururdum. Kürsüye çıktığımda “Beni bu ödüle King Richard’daki rolümü layıkıyla oynadığım için değer gördünüz. Bir aktör olarak çalıştım, başardım. Çok teşekkür ediyorum. Ancak biraz önceki hareketim görmek istediğiniz “Will Smith”den öte, bana 3 çocuk vermiş bir kadının kocası olarak gerçekleşti. Birine vurmak hayatım boyunca hiç tercih ettiğim bir tepki olmadı, ancak öylesi incitici bir tavır karşısında içimden çıkan tek gerçek buydu. Bu gecenin gündemini bu şekilde bozmayı asla istemezdim, attığım tokat için değil, huzurunuzu kaçırdığım için özür diliyorum. Asıl özürü ise Chris’den bekliyorum!” benzeri bir şeyler derdim.

d) Hiç tepki vermezdim. Hesaplaşmamızı daha sonraya, başka bir ortama saklardım.     

e) Bir tokatla yetinmez, daha fazlasını yapardım. 

Dürüstlük ancak eleştiri, yargı ve sevgisizlikten bağımsız olduğumuzda saf olarak devreye girebiliyor, öyle değil mi?

Olayları; hepimizin, “o an” geldiğinde göstermeye hazır olduğumuz, şiddetin bin bir formuna haiz bir karanlık yüzümüzün olduğunu bilerek irdelemek gerek, fikrimce…

Her kınayanın mutlaka bir an kınanacak duruma geleceğini bilerek… Ve sütten çıkmış ak kaşık maskelerinden medet ummayarak… Bunu neden mi yazdım, çünkü son okuduğum haberlerle Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi beni çıldırttı. Will Smith'i kınamalarını anlarım ama hakkında bir de inceleme başlatmışlar! 'Akademi şiddetin hiçbir şeklini tasvip etmez' diye attıkları tweet ise tuz biber oldu.

İngilizcede çok sevdiğim bir kelime vardır: Hypocrisy! Latince köklerine falan girmeyeyim, kısaca “ikiyüzlülük” anlamında kullanılıyor bugün. Şiddetin her türünü her vesile ile zorbalığı matah bir karakter özelliği olarak yansıttığı filmlerle, çocuklara dağıttığı promosyon malzemeleri ile burnumuza burnumuza sokanların, her hali ile duygusal bir patlama gösterdiği aşikâr biri hakkında inceleme başlattığını duyurmak, filmini rafa kaldırmak ikiyüzlülük değil de nedir? Ayrıca neyin inceleyecekler? Şiddet gösterdiği için onun da şiddete maruz kalan biri olma ihtimalini mi? Olay sonrası gösterilerine bilet satışları tavan yapan Rock ile kar bölüşümüne gitme olasılığını mı? Haa, bu arada Netflix de Smith’le yapacakları yeni film projesini rafa kaldırmış! Komikler…  

Olaydan bu yana geçen haftada duyargaları yeniden açılan Will Smith de boş durmamış ve Amerikan Sinema Sanatları ve Bilimleri Akademisi'nden istifa etmiş! Törende başarı kazanan meslektaşlarına odaklanılması gerektiğini düşündüğü için böyle bir karar aldığını belirtmiş. 

Velhasıl çelişkim sürüyor. Şiddetin şekli, şemali, tonu, dozajı, rengi konusunda, özetle insan-şiddet ilişkisinde “doğru”nun sırrı nedir, nerede gizlidir bulabilmiş değilim. Ya siz?    

Instagram

Web

Linkedln

Popüler İçerikler

Çanakkale'de AK Partili Belediyenin Tepki Çeken Atatürk Afişi Kaldırıldı!
İzmir'de 5 Küçük Kardeşin Öldüğü Yangın Faciası: Bakanlık, Aileyi 18 Kez Ziyaret Etmiş!
Narin Güran'ın Babası Arif Güran İlk Mahkeme Sonrası Konuştu: "Kızımı Nevzat Bahtiyar Katletti"
YORUMLAR

a) “Burası bir şov ortamı, her şey mübah” deyip, o şakaya gülüp, geçerdim. Yakınında olsa anlicam belki de, sen espriyi duy kalk oraya kadar git, bir tane vur. bu sürede hiç mi ne yapıyorum ben herkesin ortasında demedin? Pis vandal herif. Evet bazen hassas olduğum noktalarda; hayvan eziyeti, malum politikacı, trafikteki iğrenç tipler vs.. şiddet uygulamak istiyorum ama şiddetin sonu yok. Bu şekilde güçlü olanın güçsüz olanı dövebileceği bir düzene ok demiş oluyoruz. Bu zamanda şiddetin hiç bir türlüsü hoş görülemez bence.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ