Özlem Gökbel Yazio: #Gayetnormal

Hayli uzun bir zamandır bizim evde, nesli tükenmekte olan bir birey türü olarak Ali İhsan Varol’a takdirimizden, “Kelime Oyunu” dışında televizyondan hiçbir şey izlenmiyor; ne haberler ne diziler ne de abuk sabuk didişme pardon yarışma programları… “E, ama tartışma programları?” diyecekseniz zahmet etmeyin, onlar çoktan sınıfta kaldı (1-2 tane orta ölçekli kanaldaki istisnalar hariç). Varlığının sürmesi adına destek olduğum Oksijen Gazetesi dışında senelerdir gazete de girmiyor eve. O -parmaklarımızı siyaha boyasa da- sayfalarını heyecanla çevirdiğimiz gazeteleri artık annemlerden gelen salça kavanozlarını açarken görüyorum. Acıdır, ama gerçektir.

Dijital devrimin sonuçlarından bağımsız olarak bir acı gerçek de televizyon kanalları televizyonculuğu unuttular, gazeteler tarafsızlıklarını kaybettiler, liyakat zaten buharlaşmıştı…

Fotoğraf 1: Ekrulila Fotoğraf 3: Furkan Demir

Maalesef. Ve sonuç; en azından “uyanık” kalmaya niyetli bir kesim için bir devir kapandı. Tamam, gazete ve TV ile vedalaştık, peki biz habersiz yaşayabilir miydik? Eskiye nazaran daha da toksik olan haberlerden kendimizi korumayı gerçekten istiyor muyduk? 

Elbette hayır! Sebebine ister “bilgili” olmak deyin, ister “cahil” kalmamak ya da mağara devrinden bu yana ateş başında toplaşan atalarımız gibi hikayelere merak, sosyalleşmeye hatta gıybete vesile bile deseniz olur; habersiz yaşayamayız! Zaten yaşamayalım da! Sağlıklı toplumların temel gıdası, havası, suyudur “sağlıklı”, “adil”, “tarafsız” habercilik, düzgün iletişim. Ve sağlıklı toplumların temel hakkıdır “haberdar” olmak… Bu gayet normaldir.

Yeni nesil haberdarlık

Fotoğraf: Trang Doan

Ben şimdi TV izlemiyorum, basılı gazete almıyorum ama olan bitenden her zamankinden kat be kat daha haberdar biriyim. Bilgi ve görgü seviyem tavan yaptı. Enformasyon kulaklarımdan taşıyor! Ekranımı tek bir sola kaydırma hareketimle hooop, telefonumdaki baş muhabir Google hizmetimde. Bir tıkla sosyal medya -bilim, felsefe, magazin, politika, kültür-sanat, sağlık- her konuda bana çalışıyor.

Youtube sağ olsun, müziği, filmi, edebiyatı, yemeği, sporu, her şeyiyle koca bir programlar, haberler evreni… Hap ve tarafsız başlıklarla günün özetini posta kutuma ileten Aposto’nun da hakkını yemeyeyim. Kendisini çok seviyorum. İşim gereği bana ulaşan yüzlerce basın bültenini ya da Whatsapp gruplarından gelen ve pek çok adaletsizlik hakkında bizi uyandıran imza kampanyaları ya da linkleri ise hiç saymıyorum.

Kısaca; -Afrika’da ya da yan sokağımızda fark etmeksizin- ne olup bitiyorsa hepsi tepside önümde. Haberdar olmaya gönüllü bir mahkumum ben! Bugünün “gayet normali” bu!

HASHTAG Haberciliği!

Lakin bu kaynakların içinde bir tanesi var ki, bence en gerçek habercilik orada! HASHTAG haberciliği! Mümkünse bu terim literatüre girsin lütfen! Haber bombardımanından bunalıp, zaman zaman inzivaya çekildiğim nadir günler de olmuyor değil. O zamanların sonunda, yani maksimum 24 saatlik (!) kaybın ardından büyük resmi görmek için yaptığım ilk şey Twitter’da “Keşfet”e tıklamak. Ülkemin ve Dünya’nın bir anlık fotoğrafını görebildiğim anlar bunlar. Bugün bana #gayetnormal başlığı ile bu yazıyı yazdıran da böyle bir an oldu. Gerçi sponsorlu bir başlıkmış, sonradan fark ettim ama alt anlamını ve ayrıca ironisini sevdiğim için çok da dert etmedim.      

Nazi işgali esnasında canlı canlı gömülmekten kıl payı kurtulan bir Rus kadının varlığı bugün Ukrayna’da binlerce sivilin ölmesine sebep olabiliyor. Putin’in hayat hikayesine ve büyük rüyasına bakınca bu sonuç gayet normal değil mi? Yanlış tarım politikaları sayesinde toprağımızda yetişen neredeyse her ürünü ithal ediyor olmamız da artık gayet normal. TV’de açtığın her kanalın hemen her dizisinde eli silahlı insanlar görüp de sokak ortasında işlenen kıyımlara alışmamız da gayet normal. 1 sene içinde benzin fiyatının 3 katına çıkması da, zeytin ağaçlarının kesilmesi de… Şaşırmayalım yani. Bugünkü hashtag haber turumda bir kez daha gördüm ki; “norm” bükücüler sağlam çalışıyor! Sanırım normal olmayan tek şey “insan”a yakışanı unutmamız ve onlara engel olmayışımız!  

Öznot: Güne; gördüğüm rüyayı, bedensel ihtiyaçlarımı, ailevi meseleleri, o gün hangi sevdiğimin doğum günü olduğunu, sorumluluklarımı, evin eksiklerini falan düşünemeden başlıyor; bu gezegen ve sürmekte olduğumuz hayat hakkında pek de umutlu olamayacak raddede (ütopyalarıma tutunmadığım takdirde) bilgi sahibi olmuş olarak devam ediyorum… Günler böyle geçiyor. Ve bu gayet normal. Ne de olsa bilgi çağına girdik. Fikrimce bu yüzyıldaki sınavımız; tüm bu bilgi çağlayanı altında gerçekten ihtiyacımız olanı, en steril haliyle mataramıza doldurup, dolduramayacağımız...    

Instagram

Web

Linkedln

Popüler İçerikler

Kadınların Kırmızı Ruj Sürerek "Çiftleşme" Mesajı Verdiğini İddia Eden Uzman
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Almanya’daki Saldırıyı Kim Yaptı? Noel Pazarı Saldırganının Kimliği ve Röportajı Ortaya Çıktı
YORUMLAR
07.03.2022

AKP iktidara geldiğinde kuyruk muyruk yoktu. Onların bahsettiği kuyruk, 1973 dünyayı saran petrol krizi, 1974 kıbrıs harekatından sonra başlayan ambargo sonucu oldu. Bunlar iktidara geldiğinde hepsi çok eskilerde kalmıştı. Eskiden olanların çoğuda, bunların savunduğu, erbakan, türkeş, demirel, feyzioğlu liderliğindeki partilerin oluşturduğu MC hükümetleriydi. Ancak abartılacak bir kuyruk yoktu. Evlerde gaz sobası yaka biliyorduk ve hatta elektrik sobasıda.. Kuyruğun ve pahalılığın feriştahını şimdi görüyoruz.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ