Fotoğraf: Denys Mikhalevych
Yaşamak için uyuyoruz ama ilginç olan; bilim dünyasının yaşamı sonlandıran şeyin doğrudan uykusuzluk değil, uykusuzluğun vücutta yarattığı hasarın olduğunu düşünmesi. Örneğin, bir işkence yöntemi olarak uygulanan “uykusuz bırakma”dan dolayı ne kadar acı çekseler de bugüne kadar hiçbir tutuklunun öldüğü görülmemiş. Guinness Rekorlar Kitabı’na girebilmeyi başarmış çarpıcı bir rekor da Randy Gardner adlı bir Amerikalı’ya ait. Gardner, 1964’te 17 yaşındayken bir bilim fuarında yapılan gönüllü deneyde, 11 günden fazla, 264 saat süreyle uyanık kalmış! Ben 1 günü uykusuz geçirsem 25.saatte bayılıyorum 😊 Bu arada Guinness birkaç yıl önce, insanların kasıtlı uyanık kalarak kendilerine zarar verebileceği gerekçesiyle bu alandaki denemeleri kayda geçirmeye son vermiş.
Uyku yoksa!
Yapılan araştırmalar avcı-toplayıcı atalarımızın modern dönem öncesinde “uykusuzluk” tanımına yabancı olduklarını gösteriyor. Bugünkü bizlerden daha az uyudukları gibi “insomnia” ile de hiç tanışmamışlar. (Geceleri vahşi hayvanlara karşı tutulan nöbetler istisna sayılır.) Bunu aralarında Dr. Jerome Siegel’in de olduğu bir ekibin, günümüzde farklı bölgelerde avcı-toplayıcılık yaparak yaşayan ilkel üç kabilede gerçekleştirdiği deneylerden biliyoruz. Tanzanya’da Hadza, Namibia’da San ve Bolivya’da Tsimane kabilelerinde 1165 günde 94 insanla görüşmüşler. Bu insanlar günlük 5,7 ve 7,1 saat arasında uyurken, kışları 1 saat de fazladan uykuda kalıyorlarmış. Farklı genetik, tarihsel ve çevresel faktörlere rağmen üç kabile de ortak uyuma özellikleri göstermiş. Ekip, modern dönem öncesi homosapienslerin ortak uyku düzenin böyle olabileceğine kanaat getirmiş.
Ancak modern dönemde; elektrik, televizyon, cep telefonları, gürültü, yaşamsal/toplumsal sorunlar vb. gibi maddi ve manevi parazitlerin olduğu bir dönemde istesek de kolay değil uyumak. Hele pandemi ile birlikte her dört kişiden birinde uyku bozukluğunun görülmesini, uyku-uyanıklık ritmindeki aksaklıkları, uykuya dalma ve uykuyu sürdürmedeki güçlükleri ya da aşırı uyuma isteğini hiç söylemiyorum bile.