Netflix Türkiye’nin başarılı iletişim ajansı Golin İstanbul’un her zamanki gibi akıllıca yürüttüğü PR çalışmaları sayesinde neredeyse tüm medyada yer alarak, yayına girdiği 5 Kasım Cuma günü bir lokmada tüketilen yeni yapımı.
Türkiye’de beyazperdede (ve beyaz ekranda) ışığı, çekim teknikleri, kurgusu, diyalogları ile Batı standartlarında işler yapılabiliyor olmasını, geçmişte sinema okumak isteyen, bunu yapamayıp çeşitli kurslara giden, sinemacılarla çalışan, hatta uzun metraj bir film deneyimi bile olan bir 7.sanat sevdalısı olarak çok ama çok isterim her zaman. KULÜP öyle bir çalışma olmuş. Her açıdan O3 Medya’yı yürekten tebrik ediyorum. Dekor, kostümler, ambiyans her detayıyla bizi 1950’ler İstanbul’una götürüyor; baş rollerde izlediğimiz Gökçe Bahadır, Fırat Tanış, Salih Bademci, Barış Arduç, Asude Kalebek, Metin Akdülger gibi ‘nispeten’ yeni nesil oyuncular bizi büyülüyor; Fazıl Say’ın bestesi de dahil olmak üzere kullanılan müzikler bizi bizden alıyor. Her şey 4x4’lük. (İlla eleştirmek gerekirse repliklerin ses layerı biraz geride kalmış diyebiliriz belki, konuşmaların çok net anlaşılmadığı yerler var. Bir de tarihsel sıralamaya göre dizinin ana konusunun en erken 1960 senesinde geçiyor olması gerekirdi sanki! Oysa kurgu 1955leri işaret ediyor!)
Genç bir kızın işlediği cinayetle başlayan dizi, olaydan 17 sene sonrasında devam ediyor, ama biz asıl hikâyeyi, ‘kim gerçekte kimdir’i, ‘memlekette neler olmuş’u aralardaki ‘flashback’lerle daha iyi anlıyoruz. Odağına dönemin eğlence anlayışında devrim yaratan bir gece kulübünü alan dizide vakıf olduğumuz aslında ‘evrensel insanlık ayıpları’… Ve dizinin Kasım ayında yayınlanıyor olması da anlayana şahane bir gönderme.
Neden mi?
11 Kasım 1942 senesinde çıkarılan #VarlıkVergisi kanunu hakkında zamanın başbakanı Şükrü Saraçoğlu’nun, basına çok sonra yansıyan sözleri, konuyu toparlamama yardımcı olacaktır:
'Bu kanun aynı zamanda bir devrim kanunudur. Bize ekonomik bağımsızlığımızı kazandıracak bir fırsat karşısındayız. Piyasamıza egemen olan yabancıları böylece ortadan kaldırarak, Türk piyasasını Türklerin eline vereceğiz.'
'Bu memleket tarafından gösterilen misafirperverlikten faydalanarak zengin oldukları halde, ona karşı bu nazik anda vazifelerini yapmaktan kaçınacak kimseler hakkında bu kanun, bütün şiddetiyle uygulanacaktır.