Özlem Gökbel Yazio: Bugünlerle Başa Çıkabilmek için 8 Naçizane Tavsiye

Zor bir dönemden geçiyoruz. Absürt bir kamera şakası içindeymişiz de kimselere derdimizi anlatamıyoruz, bize deli gözüyle bakıyorlarmış gibi… Belki de batan bir gemiden sağ kurtulmuşuz da okyanusta sırt üstü sadece bulutları görerek ne yöne gittiğimizi bilmeden salınıyormuşuz sanki… Boşluk hissi. Anlamsızlık sarmalı. Alamama-verememe, gezememe-tozamama, eksik kalma, kestirememe ve tutunamama… ‘Olsa’ları olduramadığımız, ‘keşke’leri kucakladığımız günler. Bunalıma girmek ya da ufaktan çıldırmak için ideal zamanlar. Hayata küsmek isterseniz de kimse size “A,aa ne ayıp, hiç yakışıyor mu sana!” falan demez!

Lakin gel gör ki; yaşamın kendisi onu tüketmek isteyen tüm unsurlara rağmen sürüyor.

Buna paralel olarak biz de nefes almaya ve onu bedenimizdeki her hücreye hediye edip geldiği yere geri göndermeye, gökyüzüne bakmaya, çiçeklerimize su, 4 ayaklı dostlarımıza mama, sevdiklerimize emek vermeye devam ediyoruz. Biz tükeniyor gibi hissetsek dahi, birilerini yaşatmayı, bir şeyleri anlamlandırmayı sürdürüyoruz. İşte insan evladının mucizesi kendisini gösteriyor: Vazgeçmemek!

Vazgeçmiyorsak neden tadını çıkarmayalım ki… Zaten hayli uğraş gerektiren mutluluğu kovalamayı bıraktık bari zevk alalım, değil mi? Hazır bugüne kadar yapılan biyolojik araştırmalar mutluluğun açık bir tanımını yapamadığı gibi nesnel olarak ölçmeyi de başaramamış ve onun yerine ölçülebilen bir ‘zevkin’ varlığını tanımlamışken, biz de boş durmayalım. İster tepemize binen enflasyon, ister salgınlar, ister adaletsizlik, ister katliamlar, ister cılkı çıkmış günlük zamlar, ister cehalet, -artık ne varsa üstümüze üstümüze gelen- hepsinin tam karşısında biz, hunilerimizi takıp (😊) yaşamı kutlamalıyız. Hele ki; tüm bunlar bizden bağımsız gerçekleşiyorsa… Mottomdur; hayat her daim kutlamaya değer!

“Endişe, sorun, kaygı, hepsi tek bir şeyi gösterir: doğru şekilde yaşamadığını, hayatının henüz bir kutlama, bir dans, bir cümbüş olmadığını…” / Çamların Kadim Müziği – Osho

Kolay değil, biliyorum. Zihin negatife odaklıdır ve onu büyütmeye hazırdır.

Siz yine de insanlığın şu ortak ‘vazgeçmeme’ mucizesine inanın! Zihninizi eğitin. Unutmayın; beynimiz emirlerimize amadedir, yeter ki onu kullanmayı bilelim. “İyi de bu pahalılıkta millet ekmek derdindeyken, zihinle mihinle kim uğraşacak?” demeyin. Bu zor günlerde ruhsal ve duygusal esenliğimizi korumak adına; bizden gayrı vuku bulsa da direkt bizi etkileyebilen olaylarla yüzleşip, bu durumlara uyumlanmamızı sağlayabilecek, kendi yaşamımda fayda sağladığım, uygulayanların da yararlandığını bildiğim hepsi #bedava ya da çok düşük maliyetli birkaç önerim olacak size, naçizane. Bizi derinliklerine çeken ‘yokoluş’a inat, ‘varoluş’u yani yaşamı kutsamak mümkün.

1) Sahip olmak istediklerinize değil, sahip olduklarınıza odaklanın

Yaşam hakkında düşünmek için önce ölüm üzerine kafa yormak gerekiyor. Ve bu yorucu eylemin sonucunda karşımıza her seferinde çıkan şey koskoca bir hiçlik… ‘An’larımız ve o an sahip olduklarımız tam da bu yüzden çok kıymetli değil mi? Maddi-manevi, sahip olduğunuz her şeyi listeleyin, ne kadar zengin olduğunuza inanamayacaksınız.

2) Şükran defteri edinin

Her gün şükredecek bir şey bulun ve bunu düzenli olarak defterinize not edin. Mutlaka haftada bir gün açıp, o güne kadar yazdıklarınızı okuyun ve hatırlayın. Yapılan araştırmalara göre yazmak; 'depresyon ve endişede azalma’, ‘güçlenmiş bir hafıza ve bağışıklık sistemi, daha yüksek zekâ performansı gibi nice yararlar sağlıyorken bence üşenmeyin, hatta sadece şükürlerinizi değil, aklınızdan ne geçiyorsa yazın.

3) Para ödemeden alabileceğiniz şeyleri kovalayın

Sokağınızda yürürken esnafa uğrayın, bir merhabalarını alın. Sizi sevdiğini bildiğiniz insanları ziyaret edin, sevinçlerini alın. Bir sokak köpeğinin ya da kedisinin başını okşayın, su verin, minnetlerini alın. Evinizde kullanmadığınız eşyaları-giysileri ihtiyacı olanlara verin, dualarını alın. Komşunuza apartman kapısını tutun; arkadaşlarınızı sebepsiz yere arayıp hatırlarını sorun; sosyal medyada tanıdığınız-tanımadığınız kişilerin onlar için önemli olabilecek postlarını paylaşın, teşekkürlerini alın. Hepsi ücretsiz.

4) Hayata karşı meraklı olun ve işlevsel kalın

Bu madde kaliteli bir yaşlılık dönemi geçirebilmek için de çok önemli. Fiziksel ve zihinsel açıdan her daim bir uğraş içinde olun. Okuyun, beyin geliştiren-hafıza güçlendiren oyunlar oynayın, internette sörf yapın, dans edin, yürüyüş-egzersiz-meditasyon yapın, ücretsiz seminerlere-eğitimlere katılın, sanat eserlerine bakın-izleyin, yeni bir dil öğrenin, evin ufak tamiratlarını yapmaya çalışın, yeni yemek tarifleri keşfedin. Kitaplar da pahalandı derseniz, sesli kitap dinleyin. Yapacak hiçbir şey bulamazsanız, çekmecelerinizi-dolaplarınızı yeniden düzenleyin. Bu esnada sadeleşmeye de başladığınızı göreceksiniz. Bunların hepsi, “ne olacak bu halimiz?” diye kara kara düşünmekten daha faydalıdır.

5) Doğayla bağlantı kurun, hayvanlarla dost olun

2021’de Dünya çapında yapılan mutluluk anketinde %27 oranla ‘güneşte oturmak’, %26 oranında da ‘evcil hayvanlarla oynamak’ mutluluk sebebi olarak belirtilmiş. Mümkün olduğunca açık havada vakit geçirmeye çalışın, yürürken ağaçlara dokunun, evde çiçek ya da hayvan besleyin, balkonda nane, biber yetiştirin. Cafélerde ince belli bardakta sunulan bir çayın 15 lira olduğu bu günlerde -hazır mevsim de müsaitken- dostlarınızla parklarda buluşun, piknik yapın.

6) Arkadaşlarınıza, ailenize, sevdiklerinize vakit ayırın

Menüde sadece makarna, salata bile olsa sevdiklerinizle kalabalık sofralarda bir araya gelmeye çalışın, onlara sarılın, öpüşün. Sinemaya gitmek sizi düşündürüyorsa, dostlarla mısır patlatıp, evde “film gecesi” yapın, hatta komedi filmi izleyin. Kahkahanın -bilimsel olarak kanıtlandığı üzere- kan basıncından bağışıklık sistemine, nefesten kardiyovasküler sisteme kadar bedenimizde iyi gelmediği yer yok. Üstelik doğal antidepresan!

7) Tasarruf oyunları oynayın

Biz eşimle yılbaşına kadar kendimize giyim-aksesuar vb. hiçbir şey -ama bir çorap, bir toka dahil hiçbir şey- almamaya karar verdik. Bazen unutup çok basit bir şey için mağazanın birine dalıyorum, satıcı kız bana güzel güzel indirimden falan bahsederken kararımız aklıma geliyor ve kız daha cümlesini bitiremeden ben uzaklaşmış oluyorum o tüketim tuzağından😊

 Benzerini mutfak için de yapabilirsiniz. “Bu hafta zeytin yemeyelim, haftaya da et rejimi yaparız, bolca sebze ile beslenmek de fena olmaz…” gibi mesela. Aynı güzergahta olduğunu bildiğiniz iş arkadaşlarınızla “ulaşım kardeşliği” yapabilirsiniz. Benzinin durumu malum, tek kişi tek araç cebinize de gezegene de yazık! Oyunlarınıza kredi kartınızı da katabilirsiniz. Mesela haftanın belli günleri kartınızı evde bırakın. Günü yanınızdaki kısıtlı nakit ile geçirmeye çalışın. Büyüklerin hep söylediği, ‘ayağını yorganına göre uzat’ atasözünün bir provası olur işte 😊 Ayrıca evinizde kullanmadığınız iyi durumda olan her şeyi online ikinci el mağazalarında satışa sunabilirsiniz; hem gelir elde edersiniz hem de dönüşüm ekonomisine katkıda bulunmuş olursunuz.

Vee hayat pahalılığına bir başka kalkan olarak;  

8) Yeni bilezikler edinin

İnternet artık okullar üstü bir alana dönüştü. Gerek kişisel meraklarınızı gidermek gerekse yeni bir meslek edinmek için sonsuz olanak var. Bir yatırım gerekecekse bu noktada kendinize yapın, mümkün olduğunca dijital bir okur-yazar olun ve başka başka gelir elde etme yollarını öğrenmeye çalışın derim.   

Instagram

Web

Linkedln

Popüler İçerikler

Eski Bakan Işın Çelebi'den Fenerbahçe'ye Sert Yanıt: ''Devletin İmkanlarını Kullanıp ‘Yapı’ Diyemezsin''
Yasa Dışı Bahis Reklamı Soruşturması Noktalandı: Galatasaray'a Takipsizlik
Acun Ilıcalı Futbol Yatırımlarına Devam Ediyor: Yeni Takımı Slovenya'dan