Genç kelimesi etimolojik olarak kenç kelimesinden geliyor. Anlamı ise insanın çok temel bir ihtiyacı: Varlığını genişletme. 'Daha' olmak... Büyümek, daha da büyümek. Bu farklı şekillerde yapılabiliyor. Bazen fiziksel, bazen duygusal, bazen de mental.
Daha fazla şeye sahip olmak da genişlemenin bir türü. Sanki topraklarını genişletmişsin gibi... Ne alanda? Materyal alanında. Saat, kolye, 1 karat pırlanta yüzük, Iphone 12… İnsanın doğası gereği genişlemek, büyümek, kendinden daha büyük bir şey olmak ona iyi geliyor.
Mesela yemek yemek de böyle. Tüketiyorsun, onu da, bunu da içine alıyorsun... Bir ortama girip sosyalleşiyorsun ya da cinsel olarak bir oluyorsun bu da fiziksel tarafları.
Bir de manevi olarak genişlemek var. 'Ben kimim, bu muyum?' sorusunun altındaki derinlik örneğin. Manevi olarak genişlemede gelen tatmin diğer hiçbirinde yok. Ama biz insanlar hep diğerlerinin peşinden koşup başkalarından daha fazla şeye sahip olmaya çabalıyoruz.
Bunlar için bir enerji harcarken istek mi ihtiyaç mı diye düşünün, farkında olun. İnsanın kendini en iyi hissettiği anlar genişlediği anlar gibi geliyor. Örnek: Ağzına baklavayı attığı an, ilk arabasını aldığı an, evini aldığı an... Ama bütün araştırmalar gösteriyor ki, bu anların etkisi maksimum 3 ay sonra yok olup gidiyor.
İnsan manevi anlamda kendiyle iyilik hali içinde olduğunda, kendini sevip
önemsediğinde dışarıdan beslenmeye daha az ihtiyacı oluyor. İşte o zaman sahip olduğu enerjiyi, zamanı, sevgiyi, gülümsemeyi, bilgiyi, maddiyatı vermeye başlıyor. Mevlana'nın dediği gibi mum olup yanarak, hem ışığından hiçbir şey kaybetmiyor hem de çevresini, bilgisiyle, insanlığıyla, merhametiyle, güzelliğiyle, sevgisiyle aydınlatıyor.
O yüzden ben bugün sizi bu satırlarla, mental ve manevi genişlemeye davet
ediyorum. Gelin ‘şeyler’e doğru değil, gerçek kendinize doğru genişleyin. Hayatınızın anlamı, sizi sizi yapan değerleriniz üzerine düşünün, sorgulayın ve parasal genişlemelerinizi bu bağlamda yapın.