Özgür Bir Ruh, Tutkulu Bir Âşık... Edebiyat Dünyasının Sahip Olunamayan Kadını: Tomris Uyar

Öyle bir kadın düşünün ki, Türk edebiyatının üç büyük yazarı da kendisine büyüleyici aşk şiirleri yazsın. Kendine has üslubu ve özgünlüğüyle Türk öykücülüğünün en önemli isimlerinden biri hâline gelmeyi başarsın... İşte, tutku dolu yaşamıyla bağımsız bir kadın ve özgür bir ruh olan Tomris Uyar...

Tomris Uyar, yaşadığı her andan keyif alabilen bir kadındı. Yaşamı, yaşamayı çok seviyordu.

Rakıyı çok severdi, sağlıklı yaşamayı ise hiç önemsemezdi. “İnsan hayatının üzerine titreyerek korunacak bir şey olduğuna inanmıyorum.” diyordu. Gizliden gizliye Tomris'e hayranlık besleyen Edip Cansever onun rakıyla olan ilişkisini şöyle anlatıyordu: 'Tomris rakıyı severdi, bense onu...' Bu notu muhtemel rakı içtikleri bir gecede peçeteye yazmıştı Cansever. Zira bu iki dost sık sık görüşüyordu. Boğazda denize karşı rakı içiyor, eskileri anıyorlardı.

O, edebiyat dünyasının sahip olunamayan kadınıydı. Yalnızca eserlerinde değil, özel yaşamında da bağımsız bir kadın ve uçsuz bucaksız bir ruhtu.

Türk öykücülüğünün en etkileyici isimlerinden olan Tomris Uyar, ardında birçok deneme, eleştiri ve öykü bıraktı. Türk edebiyatına kazandırdıkları yalnızca bu şiirsel ve kendine özgü eserleri değildi elbette. Uğruna ünlü şairlerce yazılmış aşk şiirleri de vardı...

Tomris Uyar'ın ilk aşkı kolej arkadaşı olan, Türk edebiyatının değerli ismi Ülkü Tamer idi.

İlk evliliğini Ülkü Tamer ile yapan Tomris Uyar, bu evlilikten Ekin adlı bir bebek dünyaya getirdi. Ancak ne yazık ki Ekin, yalnızca birkaç aylıkken boğularak hayata veda etti. Yaşanan bu trajik olay, aşklarının yara almasına neden olmuş; evlilikleri sarsılmıştı.

İşte Cemal Süreya, bu sarsıcı dönemde girdi Tomris Uyar'ın hayatına...

İkisi de evliydi ancak bu öyle bir aşktı ki, uğruna eşlerinden boşandılar. Cemal Süreya'nın en güzel ve aşk dolu dizeleri Tomris Uyar için yazdığını bilmeyen yoktur...  Ve üç yıl boyunca Türk edebiyatının en çok ses getiren aşkını yaşadılar. Tutkuyla başlayan bu aşk, ne yazık ki üç yılın sonunda bitti. Ardında ise büyüleyici, aşk dolu dizeler bıraktı. Cemal Süreya ve Tomris Uyar, ayrılıklarının ardından birbirleri hakkında konuşmamaya özen gösterdiler. İşte, büyük aşktan geriye bu dizeler kaldı... 

Ay ışığında oturduk 

Bileğinden öptüm seni

Sonra ayakta öptüm

Dudağından öptüm seni

Kapı aralığında öptüm

Soluğundan öptüm seni

Bahçede çocuklar vardı

Çocuğundan öptüm seni

Evime götürdüm yatağımda

Kasığından öptüm seni

Başka evlerde karşılaştık

İliğinden öptüm seni

En sonunda caddelere çıkardım

Kaynağından öptüm seni.

Aşkları ile ilgili hiçbir zaman konuşmayan Cemal Süreya ve Tomris Uyar hayata veda ettikten sonra, yakınları onların bir anısını şöyle paylaşıyordu.

Her akşam işten çıkıp şıp diye eve damlıyordu Cemal Süreya. Bir gün Tomris Uyar, 'Biraz gez dolaş arkadaşlarınla falan buluş.' dedi. Ertesi gün geç geldi Cemal Süreya, daha ertesi gün de, hep geç geldi. Bu akşamlardan birinde, örtü silkelemek için pencereyi açan Tomris, apartmanın girişinde oturan Cemal’i gördü ve gerçek ortaya çıktı. Her akşam iş çıkışı eve geliyor ama aşağıda oturup gecikiyordu Cemal Süreya… Tomris Uyar tarafından durumun adı derhal kondu: Şahsiyet Rötarı…

Tomris Uyar ise şu sözlerle anlatıyordu Cemal Süreya ile yaşadıkları aşkı.

'Beni bıraktı ama rahat edemedi. Ona göre bana sahip olunamazdı. 'Senden ayrıldığım anda, senin hakkında, hikâyen hakkında sevdiğimi belirtecek hiçbir şey söylemeyeceğim, benim ağzımdan kimse duymayacak.' dedi ve doğrusu hiç yazmadı.'

Tomris Uyar, aşkları arasında en uzun soluklusunu ise Turgut Uyar ile yaşayacaktı.

Turgut Uyar ile tanışmasını şu şekilde anlatıyordu Tomris Uyar.

“1966 yılında ben zaten Cemal Süreya’dan ayrılmak üzereydim. O da eşinden ayrılmıştı. İstanbul’a gelmişti çocuklarıyla. Burada tanıştık. Asıl tanışmamız herhalde o, çünkü o zaman daha bir yakın oturup konuşma fırsatını bulduk ve mektuplaşmaya başladık. Bu mektuplar önce sadece şiir üzerine mektuplardı. Hâlâ duruyor bende. Genellikle onun şiir üzerine düşünceleri, benim onun şiirleri üzerine düşüncelerim... Ve anladığım kadarıyla çok sıkışık bir dönem geçiriyordu. Yani evlilik hayatında bir süredir yaşadığı tedirginlik ve uyumsuzluk şiirini de etkilemişti, yedi yıldır şiir yazmıyordu. Esin periliği olarak ifade etmek istemiyorum ama herhalde çok konuştuğum, çok dürttüğüm, yazmasını çok rica ettiğim için diyeyim, yavaş yavaş şiir yazma isteği yeniden doğdu.”

Tomris Uyar bir diğer konuşmasında ise şu şekilde bahsediyordu Turgut Uyar'dan.

“Bir ara ben onun dünyaya açılan penceresi olmaktan da öte bir şeydim, bir parçası gibiydim. Ve kendimi bir parçası gibi hissettiğim için de sıkılıyordum tabii…' Turgut Uyar daima Tomris Uyar'ı elinden kaçıracakmış gibi hissediyordu. Ama her şeye rağmen çok büyük bir aşktı bu. Tomris de Turgut Uyar'a aşıktı... Uyar’ın ölümünden sonra kurduğu cümlelerde, aralarındaki ilişkinin sırlarını da ele verir aslında Tomris Uyar: “Turgut, beni her an elinden kaçıracakmış gibi gereksiz bir kaygıyla yıpranacak; ben de hiçbir rekabetin söz konusu olmadığı bir alanda, boyuna birinci seçilmekten yorulacaktım.”

Turgut Uyar’ın ise onun için yazdıkları ilginçtir. En meşhuru da, o zamanlar daktiloyla çoğaltılan, dönemin şiir matinelerinde elden ele dolaşan bir şiirdir.

'Senin için alışılmış şeyler söyleyemem sana yaraşmaz / kış gecesi amcamızdır, bahar yakından kardeşimiz / alır başımı Erzincan’a giderim seni düşünmek için / dörtlükleri bozarım çünkü dağlar ne güne duruyor / kıyılar ve eskimeyen her şey seni anlatmak için / bir bozuk saattir yüreğim hep sende durur / ne var ki ıslanır gider coşkunluğum durmadan / durmadan / dağ biraz daha benden, deniz her zaman senden / hiçbir dileğimiz yok şimdilik tarihten coğrafyadan / kimselere benzemesin isterim seni övdüğüm / seni övdüğüm zaman / güzel bir çingene yalnız başına dolaşmalı kırlarda / seni övdüğüm zaman…”

Ankara ve İstanbul'daki edebiyat çevrelerinin de çok iyi bildiği bir şey vardı ki, şair Edip Cansever, Tomris Uyar'a gizli bir hayranlık besliyordu.

Edip Cansever, her 15 Mart günü (Onun doğum gününde) açıkladığı yeni bir şiirle seslenir Tomris Uyar’a…  Şair ona, “Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı.” diye seslenmiştir, o meşhur ‘Yaş Değiştirme Törenine Yetişen Öyle Bir Şiir’de. 

“Tomris Uyar’a… / Seni görünce dünyayı dolaşıyor insan sanki / Hani Etiler’den Hisar’a insek bile / Bir küçük yaşındasın, boyanmış taranmışsın / Çok yaşında her zamanki çocuksun gene / Ben seni uzun bir yolda yürürken görmedim ki hiç.../ Mart ayında patlıcan, ağustosta karnabahar / Mutfağın mutfak olalı böyle / Bir adın vardı senin, Tomris Uyar’dı /  Adını yenile bu yıl, ama bak Tomris Uyar olsun gene / Ben bu kış öyle üşüdüm ki sorma / Oysa güneş pek batmadı senin evinde / Söyle / Ben seni uzun bir yolda yürürken gördüm müydü hiç?”

O zamanlar Boğaz'da, onları baş başa rakı içerken görenler çok olmuştu.

Hatta edebiyata ve şiire meraklı bir gazeteci Tomris Uyar'ın, 'Bir an evvel sevdiklerinin yanına gitmek için bu kadar çok içtiğini' söylemişti. 'Bana göre yapılmamış benim için düzenlenmemiş bir dünyada yaşıyorum, doğru…' sözleriyle de aslında bunu açıkça dışa vuruyordu Tomris Uyar. Edip Cansever için ise şunları söylemişti:

'Sevgililik ya da aşk duygusu zamanla yara alabiliyor, örselenebiliyor, bitebiliyor. Bitmeyen tek aşkın, gerçek ve lirik bir dostluk olduğunu Edip Cansever öğretti bana.'

Tomris Uyar, özgür bir ruh ve tutkulu bir aşıktı. Edebiyat dünyası için yeri bambaşkaydı.

Canı nasıl istiyorsa öyle yaşayabilen nadir insanlardan biriydi. Bu tutku dolu yaşamı, ne yazık ki 62'sinde sona erdi. Bu küçük kadın giderken ardında, Türk edebiyatına sayısız çeviri ve öykü bıraktı. Tabii bir de takdir edilesi bir hayat... İşte bu küçük kadının sözlerinden birkaçı...

#1

'Kadife bir gece bu: Başka türlü anlatamam sana. Sımsıkı sarıyor, yumuşacık. Yalnızlığın bana, odalara, iş olsun diye boyadığım tırnaklarıma, eşyaya usulca sinişini izliyorum.'

#2

'Kadınların konuşmalarında bu özellik çok ilgimi çeker. O anlaşılmaz geçişler, bağlantısız sanılan, yaşamın özüne birdenbire inen saptanmalar. Bence kadınları en ağır koşullarda bile dayanıklı kılan bu konuşma biçimidir, yere sağlam basan bu dildir.'

#3

'Sevginin yalnızca bir duygu olmadığını, bilgi de gerektirdiğini kendimden biliyorum. Sevgi savurganlığım yüzünden habire su vererek çürüttüğüm kaktüsler hâlâ aklımda. Bir dostum ‘İyi ki akvaryumda balık beslemiyorsun.’ demişti, ‘Her halde havasız kalmalarına üzülür sudan çıkarırdın onları.'

#4

'Günlerin tam içinde yaşayamayınca, olanlara akıl erdiremeyince, bunlarla oyalanıyoruz işte, kahve pişirmek, çay demlemek...'

#5

'Asıl terk edilenin, terk eden olduğunu anlamıyor ki kimsecikler. Terk eder görünen, neşteri ortak yaraya batırabilendir; çünkü bu güç iş ona bırakılmıştır. Yitirdiklerini, yitireceklerini, çekeceği acıları bilse de gerekeni yapmak zorundadır, daha azla uzlaşmacı değildir.'

Popüler İçerikler

HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu
151 Gündür Oğlu Fatih'i Arayan Baba Esra Erol'a "Bulamıyorsan Müge Anlı'ya Çıkalım" Deyince Ortalık Karıştı
İstanbul Bağcılar ve Ataşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü Okullarda Yılbaşı Kutlamasını Yasakladı!
YORUMLAR
27.06.2018

O, edebiyat dünyasının sahip olunamayan kadınıydı YERSEN kimsenin kalbinde hasret bırakmamış önüne gelenle aşk yaşamış ki aşk bu kadar basit sanırım hiç bir yere bağlı kalamayan önüne gelenle takılmış kadını iyi süslemişsiniz başkası yapsa eyşana bak derlerdi bu yapınca sahip olunamayan kadın pehh .. meslek olarak edebi katkılarından ve çevirilerinden dolayı teşekkürler tomris hanım.

28.06.2018

Tomris Uyarı kıskanmanı anlıyorum, pek çok kadının belki de kıskandığı tek kadındır o. Önüne gelenle aşk yaşamamış, Türk edebiyatının en değerli şairlerinden üçüyle aşk yaşamış sadece. Bu güzel adamlardan bu kadar ilgiyi, bu kadar zarif şiiri hangi naif yürekli kadın görse kayıtsız kalamazdı ki...

27.06.2018

fotoğraflara bakıyorumda,kadın yaş aldıkça güzelleşmiş.

Pasif Kullanıcı
27.06.2018

Kendisinin her daim çevirmenliğini takdir etmişimdir. Özellikle Doctorow'un Ragtime romanını ve Nabokov'un Pnin romanını çok iyi bir şekilde Türkçe'ye aktarmıştır. Bu iki kitap kadar olmasa da Başkan Babamızın Sonbaharı, Doğu Ekspresi, Çifte Alev ve Mrs. Dalloway çevirileri de iyidir. Yazar-şair olarak kendisini çok beğenmem; fakat öyküleri Türk edebiyatı için iyi bir mirastır.

TÜM YORUMLARI OKU (18)