Leonardo Da Vinci 1400’lü yıllarda bu yolda ilk adımı atmış ve “Ornithopter” isimli kuş gibi kanatlarını çırparak uçabilen bir tasarım gerçekleştirmiştir. Yakın zamanda 2002 yılında yine aynı düşünceyle kanatlarıyla uçabilen kuş ölçülerinde bir robot prototipi üretilmiştir. Fakat gerçekleştirilen bu tasarımların hiçbiri doğada bulunan kuşlar kadar etkileyici ve mükemmel olmamıştır, olmayacaklardır da.
Piyasadaki hemen her üründe yaşadığımız doğadan bir işaret görebiliriz. Dünyanın en hızlı treninin yapımında yalıçapkını kuşundan esinlenilmiştir. Yalıçapkını kuşunun gaga şeklinin kopyalanması sonucu hızlı trenin tünellerden çıkarken yarattığı ses patlamasının önüne geçilmiş ayrıca hızına yüzde on katkı sağlanmıştır. Savaş uçakları yine kuşlardan ilham alınarak tasarlanmış ki Yusufçuk böceğinden örnek alınarak da helikopter üretimi gerçekleştirilmiştir. Fransa’da bulunan ve uyluk kemiğinden hareketle tasarlanan Eyfel Kulesi binlerce demirin kemik gibi birbirine tutturulmasıyla yapılmıştır.
Diğer bir örnek ise karınca yuvalarının yanında bulunan alçak hava basıncı filtreleri. Hafif rüzgarları içeri alabilen bu sistemin taklit edilmesi ile tasarlanan binaların kışın sıcak yazın ise serin olması amaçlanmıştır. Kendini temizleyen lotus bitkisinin kimyasal özellikleri kopyalanarak geliştirilen ve kendini temizleyen dış cephe boyası, sineklerin ağız yapısından esinlenerek tasarlanan fermuarlar, köpeklerin üzerine yapışan çengelli tohumlardan esinlenerek astronot kıyafetlerinde kullanılan cırt cırt bantların geliştirilmesi, midyelerde bulunan yapıştırıcıdan hareketle sunta ve kontrplak gibi malzemelerin yapıştırılmasında kullanılan jel üretilmesi, bukalemun ve mürekkep balığı biyolojisinde bulunan pigmentler taklit edilerek renk değiştiren boyalar üretilmesi gibi daha pek çok örnek sunulabilir.
Su böceklerinin su yüzeyinde yürümesini kopyalayan robotlar, cam sünger olarak bilinen su altı canlısını örnek alarak kırılgan malzemelere sertliği bozmadan esneklik kazandırma çabaları da yürütülmekte ve geliştirilmekte olan çalışmalar arasında.
Ayrıca büyük yolcu uçaklarının kanatlarında türbülansın oluşturduğu titreşimi engellemek amacıyla birçok çalışma yapılmış ve son olarak uçak kanatlarının ucunun kıvrılması yöntemiyle türbülans etkisi minimuma indirilmiştir. Bu yöntem ise kartalları örnek alarak geliştirilmiştir.
Doğadan alınan tüm bu örnekler ve bu örneklerde bulunan özellikler doğadaki gibi mükemmel bir şekilde ve fazlasıyla işlevsel çalışmasa da insanlık tarafından aynı işlevlerin gerçekleştirilmesi amacına çok yaklaşıldığı söylenebilir.