Özge Selçuk Bozkurt Yazio: Kalben Söylüyorum: Bir Normalleşemedik…

Çocuklar dünyaya geldiği andan itibaren garipliklere alışıyor aslında.

Her yer su ile kaplıydı, loştu.

İşte ilk gariplik, doğumla başladı. İki el onu çekti çıkardı, etraf aydınlıktı garipti, değişikti yani.

Tanımaya anlamaya çalıştı.

Büyüdü, yürüdü, her yeni gördüğü şeye merakla baktı, inceledi…

Ama sonra alıştı, yenilikleri normalleştirmeye başladı…

Değişiklik hayatın parçasıydı çünkü. Vücudu değişti. Uzadı, şişti, yaralandı, lekelendi, renk değiştirdi, tüylendi…

Hayat gibi bedeni de değişti.

Değişiklikler onun tuhafına gittiyse, kendi değişikliklerini normalleştirmek için, başkalarına baktı onlar da değişiyor muydu?

Ergenlik oldu adı, birbirleriyle konuşmaya başladılar bu değişiklikleri. “Normalleştirmek”, kendini rahatlatmak için belki.

Oh herkes giriyormuş bu döneme…

Ama o sivilce! Geçici olduğunu düşünmeden üzüldüğü o sivilce yüzünden insan içine çıkmak istemedi belki. Sesi değişti çatallaştı; konuşmak istemedi.

Elinde olmayan değişimler onu hayata küstürdü belki…

Acaba kendisi ile barışık olmamasını sağlayan çevre miydi, yoksa çocuğun kendi bedenine olan özsaygısının henüz gelişmemesi miydi? (Belki ölünceye kadar da değişmeyecekti.)

Vücut özsaygısı için mutlaka bir aile içi zaman ayrılmalı ve okullarda da konu olarak yer verilmeli hatta. Ayrı bir gelişim, algı destek olarak konuşulması gereken konulara mutlaka dahil edilmeli. Ayrımcılık denilen de “farklı olanı yargılama” değil mi zaten? Dışlama, hor görme, zorbalık ile sonuçlanan? Cinsiyet, ırk, din, renk, düşünce ve daha birçok konuda olabilen ayrımcılık, bedensel algı olarak çocuğa hissettirilmesin dileğimiz.

O çocuk büyüsün, bedeniyle, görünümüyle değil, yetenekli olduğu ve zaman harcamak istediği işte, uğraşta kendini geliştirsin.  Herkes fiziksel aktivite yapmak zorunda değil ki.

Bugünkü yazıma ilham olan,

Sevgili Kalben ne güzel söylemiş aslında, şunu da ekleyebilirdi kendi vücuduna yapılan yorumun cevabına:

“Vücudun güzel ama biraz da sesine yatırım yapsan 10 numara kadın olacaksın”(!)

Ama kendini seven bir kadın Kalben, kendi canını acıtan bir yoruma da acıtan bir cevap vermemiş. Öyle bir algı kodlanmamış belki de beynine.

Velhasıl,

Hayat kısa, vücudumuza aldığımız düşüncelerde bile temizlik arayalım. Can acıtan yakan düşünceler barındırmayalım. Herkes kendi yoluna baksa kim bilir nerelerdeydik şu an. :)

Hayat kısa sonuçta değil mi…

Popüler İçerikler

Zoru Başardık: Karadağ'a Üç Puan Hediye Eden Milli Takım'a Gelen Tepkiler
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi