Özge Selçuk Bozkurt Yazio: Jenerasyonlarda Hayat ve Karantina

Kendi çocukluğunuzu bir düşünün... 

Ya o zaman covid olsaydı? Hadi gelin jenerasyonlara göre bu yaşadığımız karantina süreci, o günlerde aileyi, yapısını ve çocuk gelişimimi nasıl etkilerdi bir düşünelim. 

Hatta bu dönemlerin özelliklerini isterseniz hep birlikte “Mutlu Aile Saati Sohbetleri“ yapacağınız bir saatte konuşun. Çocuklarda farkındalık için çok da güzel bir konu. Hazırsanız başlayalım.  

Şimdi gözünüzde canlandırın:

1925-1945 yılları arasındaki kuşağa ‘Sessiz Kuşak' deniyor.

Bugünlerde bu kuşakta doğmuş olanlar, şimdi “kesinlikle evlerinde kalması gereken” büyüklerimiz. 

Bugünlerde telefon, tablet, televizyona dalıp çocukla ilgilenmeyi unutuyor diye hayıflanıyoruz ya, o günlerde de teknolojinin son ürünü gazetelere dalarmış babalar.

Haberler ve vaka sayıları o günkü teknoloji ürünü matbaanın ürettiği gazetelerden alınacaktı belki ama gecikmeli. Zaten haberleşme yavaşsa bilimin ilerleme hızı da yavaştı, vakalar belirti gösterince vaka sayılacak, test yapma gibi bir olgu da olmayacaktı. Henüz teknoloji çünkü çok yavaş...

Haberleşme de yavaş; bir gün önceki haberi anında değil, bir gün sonra alabiliyorsun. 

Yani sokağa çıkma yasağı haberini bırak iki saati, on iki saat önce bile verilse “vay ben duymadım, ha benim haberim olmadı” demek gayet normal... 

Savaş sonrası dönem maddi durumlar pek de iyi değil. Mecburen bir odada ısınılıyor, aydınlanılıyor ve ailenin bütün bireyleri orada toplanıyor. Ailenin yattığı oda dahi belki aynı. Geniş aileler yaygın. Çoğunlukla tek tencereden, idareli yeniyor ve hep beraber oturuluyor masada. O aralar evinde radyosu olan aileler başına toplanıp, birlikte dinliyorlar havadisleri…

Fazla eşya yok evlerde, eğer radyo varsa, o da baş köşede.  

Karantinada tüm aile bireyleri evde kalsa evin annesi, evdeki erzakla yemek yetiştirme gailesinde. Çünkü ailenin tek derdi yeterli erzakın olup olmaması belki de... Ekmek karneyle...

Şimdi , 1945-1964 yılları arasını gözünüzde canlandırın, 'Baby Boomer' kuşağı geliyor!

Adından da anlaşılacağı gibi bebek sayısında patlama yaşanan bir dönem. İkinci Dünya Savaşı sonrası, dünyada televizyon giriyor evlere.  

Türkiye’de İstanbul Teknik Üniversitesi'nin 1952 yılında kendi bünyesinde ilk kez yayına başlayacak. (TRT ise ilk yayınına 1968 de başlayacak.)

Bazı evlerde mumlar yaygın olabiliyor ama şehirde artık elektrikler gelmiş durumda. 

Aileler yine bir arada evlerde. Geniş aile yapısı hala korunmakta.

Karantina olsa komşu gezme azalacak mıydı bilemiyoruz ama komşunun çocuğu kabakulak geçirdiğinde “geçmiş olsuna” gitmezsen ayıp sayılırmış mesela... Evlerde kardeş sayıları fazla, birbirini iyi-kötü oyalayabiliyorlar. Çocuklar ev işlerinden sorumlu.  Kadınlar sayıca iş hayatında yok denecek kadar azlar çoğunlukla evlerinde “ev emekçisi” olarak görev yapmaktalar. 

Bu dönemde Covid-19 karantinası olsa, çocuklar mahalleye çıkamadığı için sıkıntı olabilir. Ama evlerin çoğu bahçeli, apartmanlaşma sonraki dönemler kadar hızlı değil. Eğitimin olması da bu şartlarda mümkün değil, salgın bitene kadar eğitme ara verilirdi şüphesiz. Ama Köy Enstitüleri’nde eğitim alabilen kuşağı kaybedebilirdik...

X kuşağı, 1965-1979 yılları arasında.

Şimdi bu ev ortamını gözlerimizde canlandıralım: 

Anne çayları getirip götürürken, bu kez aile televizyondaki filme kilitlenmekte. Bu dönemde bizler hala salonda, televizyon odasında oturuyorduk, komşular da geliyordu. Bir cihaz aileyi, hatta konu-komşuyu etrafında toplamayı başarıyordu. Hep birlikte program izlenip, yorumlar yapılıyordu. Eve misafir program saatine göre geliyordu. Evler kalabalık, çocuklar halı üstlerinde.

Televizyona sahip olmak bir statü meselesiydi ve evin hanımı eve gelen misafirlere ikram yapar, bu yüzden de kendisi seyredemezdi. O dönemde ailedeki çocuk sayısı da yine fazla. Geniş aileden çekirdek aileye henüz tam geçilmemiş. (Annenin, yani evdeki kadının iş hayatına girmesiyle beraber evlerin de ayrılmaya başlamasının bir nedeni daha olacak) 

Çocuklar sokaklarda oynayabiliyor. Mahalle kültürü var.

Peki bu dönemi Covid Karantinası nasıl etkilerdi sizce? 

Evet, komşu evlerde televizyon için toplanılmazdı belki. Ama şu bir gerçek ki televizyon alınması konusunda aile reisine büyük baskı yapılırdı. Dışarıda siyasi çatışmalar sürerken aslında güvenli olanı evde kalmaktı belki de... Eğitim? Ara verilirdi herhalde.

Y kuşağını bir hatırlayalım mı? 1980-1999 arasında olan.

Y kuşağı, ekonomik özgürlük kuşağı.

1990’a kadar olmasa da 90'lı yılların başından itibaren televizyon mutfağa dahi giriyor, kanal sayısı çoğalıyor, bilgisayarla birlikte bilgisayar oyunları hayatımıza giriyor. Çocuklarda ilgi alanları çeşitleniyor. Öncesinde hep bir aradaydık, ama artık bu cihazlarla bireyselleştik. Her odada bir televizyon görmek bile mümkün oluyor. “Babanın izlediği kanalı beğenmezsen git mutfaktaki 37 ekrandan seyret.”  Böyle bir seçeneğimiz var!

Aile bireyleri, farklı odalarda zaman geçirmeye başlıyor. Daha özgür, daha rahat ama daha yalnız.

Evdeki “bireyselleşmeler” daha da güçleniyor, kişisel tercihler belirginleşiyor. 

“Son çocuklar” mahallede sokakta oyun oynayabiliyor, akşam ezanla eve dönüyorlar. Baba da işten gelince aile masa başında bir araya gelebiliyor.

Gelelim Z kuşağına, 2000 yılından sonraki kuşak “Milenyum Kuşağı” olarak anılıyor.

Bu kuşaktakiler günümüzde ergenler.

Ebeveynler çalışıyor, çocuk sayısı azalıyor, çekirdek aileler var.

Teknoloji, internet hızlandı. Cep telefonları var ancak henüz akıllanmadılar.

Oyunlar, konsollar artık bireysel oyunlar sunar oldu.

Çocuk, cihazla tek başına oynamaya başladı. Teknoloji ona haz veriyor, vücudu o hazza alışıyor, heyecanlanıyor, adrenalin salgılıyor. Beynimizin ilkel lobu alıştığı bu hazdan kopmak istemiyor.

Bu yüzden 2000 yılından sonra teknoloji bağımlılığından bahsedebiliyoruz.

Bu bağımlılık akıllı telefonlar ve sosyal medya ile birlikte yetişkinleri de esir alıyor.

Beyninize haz alacak başka bir şey sunmadığınız takdirde, amigdalanız aynı eylemi devam ettirmekte ısrarcı oluyor… Ancak ve ancak, teknolojinin yerine geçecek daha eğlenceli bir fikir sunduğunuzda beyniniz onu bırakıp diğerine geçmeyi kabul ediyor. Artık haz odaklı yaşıyoruz.

Evde masaüstü pc ve laptoplar ile internete ulaşan çocuklar, internet kafelerde “sosyal oyunlar” oynamaya başlıyorlar.  Takım kurmalar, “chat- leşmler gibi İngilizce-Türkçe karışık kelimler giriyor lügatımıza.  Bu “chat-leşmeler” kullandığımız kelimleri de kısaltmaya başlatıyor, yeni kelimler eklemeye çalışıyor. (,mrb,lol, nbr?, tmm…vb)

Bu dönemde Covid karantinası olsaydı evde çocuklar ne yaparlardı, nasıl oyalanırlardı sizce? 10 yıl öncenin günümüzden farkı neydi? İnternet ağı kuvvetli değildi, ama çok kanallı uydular cihazlar vardı. Decoder türevi aletlerle televizyonla zaman geçirme fazla olabilirdi.

2010 tarihinden sonra doğan çocuklara Alfa kuşağı denildi.

Bu kuşak, ailede tek çocuğun çoğunlukta olduğu bir kuşak. İstatistiklere göre ebeveynlerin çocuk sahibi olma yaşı yükseldi.

Kişi sayısının en az iki katı teknolojik cihaz var evlerde ve daha çok oyuncakları var günümüz çocuklarının! 

Bugünü zaten yaşıyoruz. Karantina şartlarında eğitim olabilir miymiş, online nasıl olabilirmiş.

Hangi meslekler karantina dahi olsa iş yapabilirmiş, hangi meslek grubu için işler durmuş… Hepsini bizzat gözlemliyoruz. Asıl bütün bu günlerin etkisini şimdi değil; boylamsal bir araştırma ile ileriki yıllarda görebileceğiz. Bir neslin nasıl etkilendiğini…

Bu yazımda sizleri eski zamanlardaki şartlar ile yeni şartları bir daha hatırlamanızı istedim. Çocuklarımızın ise bilmedikleri ancak anlattığımızda belki gözlerinde canlandıracakları dönemlere değinerek farkındalık oluşturmak istedim. Aile büyüğünüz varsa görüntülü konuşabileceğiniz, en güzel miras o günkü anılarını size anlatması olacaktır. Haydi onlara sorun, onlar çocukken karantina olsa ne yaparlarmış?

Haydi beyin fırtınası zamanı:

Bu dönemlerde bizim çocukluğumuz olsa sıkılır mıydı?

Sizin çocuğunuz önceki jenerasyonlarda yaşasaydı durum nasıl olurdu?

Peki sizce en az ya da en fazla hangi kuşak etkilenirdi sosyal izolasyondan? 

Sosyal izolasyon bize neler kaybettirdi? 

Hangi değerlerin kıymetini bildik? 

Buluşların teknoloji ile olan hızını bir de düşünelim.

Hangi icat bir sonraki icatın oluşmasına katkı sağlamıştır?

Popüler İçerikler

Askerlerine Cinsel Saldırıda Bulunan Komutana 38 Yıl 70 Ay Hapis Cezası Verildi
Domuz Eti Skandalıyla Gündeme Gelmişti: Köfteci Yusuf Yeni Bir Sektöre Giriş Yapıyor!
"Bir Evim Varsa Onun Sayesinde": Hakan Meriçliler'den Vural Çelik Tartışmasında Gülse Birsel'e Büyük Destek!