“Bakanlığın bütçesindeki en büyük payı öğretmen maaşı oluşturmaktadır.” deseydi, “Bütçeden bu ve benzeri payları çıkardığımızda yeni yatırımlara kısıtlı bir pay kalmakta ve bu nedenle sıkıntı yaşamaktayız.” deseydi böyle bir tepkinin oluşacağını düşünmüyorum. Çünkü burada bütçe konuşulduğunu ve bu olgusal bilginin bize aktarıldığını anlardık. Hatta bu sözlerin öğretmenlere değil hükûmete söylendiğini, bakanlığın eğitimde yeni yatırımlar için bütçe talebinde bulunduğunu düşünürdük. Ancak “Eğitimde asıl yük, öğretmenin maaşıyla ilgilidir.” denildiğinde, iktisadi bilginin aktarımı değil, insani ilişkiyle ilgili zihniyetin aktarımı öne çıkmış oldu. Özellikle “eğitimde yük” ifadesi, karşı tarafın özne olarak değil nesne olarak görüldüğü bir durum yarattı.
Şimdi ölçeği küçültelim ve böyle bir konuşmanın ailemiz içerisinde yapıldığını hayal edelim. “Senin eğitimin her şeyden değerli.” diyen anne-babamız, bir gün evin mali tabloları karışınca “Bu evde asıl yük, senin eğitimine yapılan harcamayla ilgilidir.” dese ne hissederdik? Ben bu sözlerden çatışma tonu alırdım. Bana “Sen bir yüksün.” dendiğini, aramızdaki insani ilişkinin işler ters gittiğinde bir anda iktisadi ilişkiye dönüştüğünü, dolayısıyla o kişilere çok da güvenmemem gerektiğini düşünürdüm. Sonuçta, temelde sevgi ve güven duygum zedelenir, uzun vadede ise karşılıklı saygı içeren insani ilişkinin nasıl tesis edileceğini öğrenemezdim.
Buraya kadar, konuya Ziya Selçuk’un sözlerine tepki verenlerin tarafından baktığımın farkındayım. Böyle bırakırsam bu eksik bir bakış olur. “Tepki verilenin” tarafında ne olduğunu da değerlendirmemiz gerekir. Şöyle ki, bir insani ilişkiyi özne-özne ilişkisinden özne-nesne ilişkisine çekip sürekli çatışma ve gerilim yaratan kimseler olabilir. Ama bunu belli durumda yapmak zorunda kalan kimseler de olabilir. Örneğin, kişinin insani ilişkiyi sürdürme çabası varsa ama görülmüyorsa, bu konuda sürekli ondan talepte bulunuluyor ancak yaptıklarına değer verilmiyorsa, insani ilişkiyi sürdürme sorumluluğu sadece ona yüklenmişse, karşı taraftan sürekli eleştiri ve şikâyet geliyorsa, sonunda o kişi de bir gün karşı tarafı nesneleştirebilir. Bu tepkisi doğru olur demiyorum, ama kişi ilişkideki bıkkınlığını ve sıkışmışlığını ifade etmenin başka bir yolunu bulamaz hâle gelmiş olabilir. Kısacası, onun da anlaşılmaya ihtiyacı olabilir. Bu olay özelinde, durum böyledir ya da değildir demiyorum. Hayatımızdaki aile, iş, aşk, arkadaşlık ilişkilerimizin tamamını düşünerek de “nesneleştirenin” tutumunu anlamaya çaba gösterebiliriz. Bizi özne-nesne ilişkisine çeken kişiyi bir münferit olay içinde değil, süregelen ilişkimiz içerisindeki karşılıklı tutumlarımıza bakarak değerlendirmemiz adil olacaktır.
Bir ilişkide her iki taraftan biri olma ihtimalimiz vardır; nesneleştirilen de olabiliriz, nesneleştiren de. Yapanı karalamak yerine, böyle bir ilişkinin ‘ne’liğini sorgulamak aslında “kendimiz için düşünmektir.” Felsefe yapmaya, nitelikli düşünmeye ve yargıda bulunmaya tam da burada ihtiyacımız vardır.
koskoca meb nasıl öğretmen maaşı vermekte zorlanıyor ben anlamıyorum. diyanetten yardım isteyin abi onu da biz mi söyleyelim.
kalemine sağlık!! bu arada bağırtı kopmaz patırtı kopar.Dilbilgisi önemlidir.Yazını anlayabilmek için 2 hatta bağzı yerleri 3 defa okumak zorunda kaldım(bağzı yazmam ne kadar rahatsız ettiyse o kadar rahatsız oldum)Nihayetinde insanlara felsefi tartışma yaptırmak için kavramları doğru ifade edebilmek gereklidir ;)yaptığım ad hominem değil kesinlikle.Yazını tekrar okuduğunda bana hak vereceksin.İyi Çalışmalar.
Gerçekten tebrik ederim. Onedio olarak belkide ilk defa tarafsız ve objektif bir paylaşım yapılmış. Veya ben ilk defa görüyorum. Olaya her iki taraftan bakmak birde böyle düşün demek empati yapmak işte bu şekilde ortak bir noktada buluşabiliriz. Yoksa tek cepheden saldırarak, sonra o saldıraya cevap verilerek, sonra karşılıklı atışmalar, hakaretler, ithamlar ile birbirimiziden nefret etmek noktasına gelmekten başka bir şey yapmıyoruz. Gerçekten tebrikler...