Son yıllarda çoğu ebeveynin ve eğitimcinin ağzından bu cümle çıkmıştır, değil mi? Akıllı telefonlar ve tabletler çağına doğan çocukların çoğu da bu cümleyi muhakkak bir kez işitmiştir. “Başını ekrandan kaldır da kitap oku biraz!”
Bu yıl ebeveynler ve eğitimciler olarak ekran konusunda daha da endişeliyiz. Çünkü günlük hayatta çocuklarımızı bir süreliğine ekran başından ayıran okul, pandemi nedeniyle aniden ekran başına taşındı. Uzaktan eğitimle birlikte çocuklarımızın derslerde yalnızca konuşma-dinleme değil, okuma-yazma eylemleri de büyük ölçüde ekran başında gerçekleşmeye başladı. Bu değişimin artıları ve eksileriyle ilgili kafamızda onlarca soru var, biliyorum. Bu yazıda, yalnızca bir soru üzerine düşünmek istedim: İşler böyle giderse, çocuklarımız başını ekrandan kaldırıp kitap okuyacaklar mı?
Bu soruyu bana düşündürten, okumanın beynimiz üzerindeki etkisi konusunda çalışan Tufts Üniversitesi öğretim üyesi Maryanne Wolf’un The Guardian’da rastladığım makaleleri oldu.* Wolf, 2011 yılından itibaren yayınladığı üç makalesinde, ekran üzerinden okumanın çocuklarımızın beynini değiştireceğini, bu nedenle dijital çağda yeni bir okur yazarlık modeli geliştirmemiz gerektiğini söylüyor.
ORtaokulda zorla "Çalıkuşu" kitabı ödev olarak verilmişti. Okumadan nefret etmemin temel sebeplerindendir. Herkesin kitaptan beklentisi farklıdır. Bir kişi için Çalıkuşu'nun köye girişindeki detaylı tasfirler hayranlık uyandırıcı iken, bir başkası için eziyet olabilir. Hala bir kitabı elime aldığımda ilk sayfada konuya girmiyor da karakteri tasfir etmeye devam ediyorsa sıkılıp bırakıyorum.
Tarafsizlik zor