Arabalar genelde ya kiralık ya da ödünç alınmış olmasına rağmen bu gerçeği yıllar boyu kimse dillendirmez. Araba fabrikasının sahibi edasıyla arabadan sürekli bahsederler.
Gece de gündüz de olsa gelecek akrabalar beklenir. Geldiklerinde devlet büyüğü gibi karşılanır ve ağırlanır.
İthal ikameci politikadan nasibini alanlar böyle ithal eşya veya lezzetlerle ancak Almancı akraba ziyaretlerinde bir araya gelebilirlerdi.
Bir anda Almanca veya Fransızca konuşulmaya başlanınca bizlere ayıp edilirdi ama onlar misafir diye çoğu seferinde alttan alınırdı.
Köye lüks bir ev yaptırmak, 'Güç bela kazandığım parayı nasıl en kötü şekilde değerlendirebilirim?' sorusunun en berrak cevabıydı.
Araba kalabalık olduğundan ve binlerce kilometre yol gelindiğinden değil de sırf bize getirilen hediyelerle dolu sanardık.
Bayrak meselesi memleket hasretlerini ve unutmadıkları kimliklerini sembolize ederdi.
Hip-hop pantolonları ve bize dinlettikleri rap şarkılarla toplum olarak pop müzikten rap müziğe yumuşak bir geçiş yaptık.
Biz, 3 numara ya da subay tıraşı olurken bu kadar iddialı bir tarzla gelmelerini elbette yadırgardık.
Giydikleri kıyafetlerin desenleri ve renkleri her defasında bizi çokça güldürmüştür.
Göç ettikleri döneme kadar duydukları Türkçe şarkılar genelde arabesk olduğu için sadece o kasetlerle yetinirlerdi.
Her seferinde onlar şaşkın göründüğü için, anlattıklarına sen de şaşırmış gibi görünmen gerekirdi.
Abartılı kolye ya da yüzükler onlar için çorap kadar normal bir eşyadır.
Mesela sen tam berberde sıranı beklemiş ve koltuğa oturacakken lüks bir arabayla yanaşan Almancı senden önce tıraş olup çıkardı.
Kur farkından dolayı kendilerini gerçekten de zengin hissederlerdi.
Köyden kalkıp almanya ya giden, eli biraz para görünce de görgüsüzleşen kendini lord zanneden tipler mutlaka var. Ancak genelleme yapmanız biraz art niyetli gibi sanki.
Hoş bir içerik olmamış. Rahatsız edici.
100 Mark'ı göründe şu sakızlardan çıkan kuşa kağıt paralar aklıma geldi. 100 mark çıkmazdı bir türlü çıktığındaysa çok sevinirdik.