Özel Röportaj: Deniz Zeyrek Ülke Gündemine Dair Herkesin Merak Ettiği Sorulara Net Cevaplar Verdi

Son dönemde televizyonda yaptığı konuşmaların videoları sosyal medyada viral olan başarılı gazeteci Deniz Zeyrek'le gündeme dair özel bir röportaj gerçekleştirdik. Ülke gündemine dair hemen hemen herkesin merak ettiği sorulara net cevaplar veren Deniz Zeyrek ile özel röportajımız sizlerle...

Deniz Zeyrek, büyük bir kesimin yakından takip ettiği başarılı gazetecilerden. Ekranda yaptığı konuşmalar ve köşe yazıları haber gündeminde mutlaka yer alıyor.

Özellikle son zamanlarda haber programlarında yaptığı politik eleştiriler, sosyal medyada da kısa videolar halinde paylaşılarak viral oluyor. Biz de Deniz Zeyrek'i yakalayıp tüm bu olan biteni bir de kendisinden dinleyelim istedik, o da bizi kırmadı ve aşağıda okuyacağınız röportajı gerçekleştirdik.

Son zamanlarda sizin televizyonda yaptığınız konuşmaların videoları sosyal medyada da viral oluyor. Sizce bunun sebebi nedir?

Aslında çok açık bir sebebi var. Memlekette durumlar vahim. İnsanlar siyasetten umudunu kesmiş. Birileri kendi sorunlarını dile getirdiğinde de onlara dört elle sarılıyorlar, sesimiz oluyorsunuz hissine kapılıyorlar. O konuşmalara sahip çıkıp o konuşmaları yaymaya çalışıyorlar. “Bakın ben de böyle düşünüyorum” düşüncesiyle birbirlerine gönderiyorlar. Bu kadar çok yayılmasının ve görüntülenmesinin nedeni o. İçeriği önemli tabii burda, içeriği de doğrudan hayata dair şeyler konuşuyoruz. Ülkenin ekonomisini konuşuyoruz. Mesela Motorlu Taşıt Vergisinin iki kere alınması meselesini konuşuyoruz. İnsanlar zaten perişan, bir tanesini bile ödemekte zorlanıyorlar, aynı Motorlu Taşıtlar Vergisini iki kere ödettiriyorlar. Domates olmuş 35 TL. İnsanlar tatile gidemiyorlar. Türkiye’de yaşayan insanlar ilk defa bu yıl bir yerlere tatile gitme konusunda bu kadar zorlandılar. Mazot olmuş 40 TL neredeyse. Bir tatilin artık hesabı yapılırken arabası olanlar için yol parası da dahil oluyor çünkü Ankara’dan İzmir’e, Bodrum’a, Marmaris’e, Antalya’ya gidip geldiğinizde 3-4 bin TL’ye yakın yakıt faturası çıkıyor. Böyle bir zor dönemden geçiyoruz. 

İktidar arazi olmuş. Cumhurbaşkanı her şeye konuşuyordu, sürekli medyanın önündeydi. Günde beş defa canlı yayına çıkıyordu, artık yok. Seçimden bu yana Cumhurbaşkanını görmüyoruz. Bir-iki tane kurban seçilmiş, onlar çıkıyorlar açıklama yapıyorlar. Cevdet Yılmaz çıkıyor, Mehmet Şimşek çıkıyor, yeni Merkez Bankası Başkanı çıktı. Onlar da kimsenin sorularını cevaplayamıyor. Enflasyonu düşüreceğiz dediler, iyice yükseldi enflasyon. Dolar kurunu, dövizi tutamıyorlar. Şöyle bir tabloyla karşı karşıyayız: 13 Mayıs’ta 18 TL olan motorin, bugün 40 TL’ye dayanmış. 13 Mayıs’ta 19,5 - 20 TL olan dolar kuru bugün 27 TL. Üzerimiziden silindir geçmiş seçimden bu yana ve bunun sorumlusu olan iktidar arazi olmuş. Hala saçma sapan vaatlerde bulunuyorlar.

"Bir tweet atan, bir yazı yazan, açıklama yapan tutuklanabiliyor bu ülkede"

Muhalefet de kendi derdine düşmüş. Seçim yenilgisi, muhalefetin ortasına bir ateş topu gibi düşmüş. CHP kendi iç iktidarı ile uğraşıyor. İYİ Parti ve MHP ile milliyetçi cephede bir flört durumu var. Acaba MHP iktidardan mı kopuyor yoksa İYİ Parti iktidara mı yanaşıyor gibi tartışmalar var. Gelecek Partisi, Deva Partisi, Saadet Partisi onlar varlıklarını korumaya çalışıyorlar. Böyle olunca da vatandaş kendini biraz sahipsiz hissediyor. Sesinin, soluğunun duyulmadığını düşünüyor. Gazeteciler düşüncelerini kamunun önünde açık açık ifade ettiklerinde biraz rahatlıyorlar. “Ben değilmişim yalnızca böyle düşünen, başkaları da böyle düşünüyormuş” hissine kapılıyorlar ya da kendileri ifade etmekten korkuyorlar. Çünkü ülkenin hali malum. Bir tweet attığınızda tutuklanabiliyorsunuz. En son 15 Temmuz günü Meclis’ten çıkan yasayla 100 bin’e yakın katil, tecavüzcü, uyuşturucu satıcısı vs infaz düzenlemesiyle salıverildi. Bir tweet atan, bir yazı yazan, açıklama yapan tutuklanabiliyor bu ülkede. Dolayısıyla insanlar akıllarından geçeni birileri televizyonda söylediğinde “ben de söyleyebilirim bunu” düşünseciyle paylaşmaya başlıyor. Ben ona bağlıyorum. Son zamanlarda bakıyorum, Fatih Altaylı’nın, İsmail Saymaz’ın, Nevşin Mengü’nün videoları çok dolaşıyor. Zülfiyare dokunuyorsun ve vatandaşın hoşuna gidiyor bu. Vatandaş umudunu kaybetmiş seçimden sonra, yenilginin acısını yaşıyor ama bir taraftan da umutlanmak istiyor. Çünkü bu ülke bir şekilde hepimizin ve burada yaşamaya mecburuz. Acaba yeniden düzelir mi, acaba yeniden bir umut oluşur mu gibi bir bakış açısı var. Ben ona bağlıyorum.

Bunları bu şekilde açıkça ifade etmekten çekinmiyor musunuz?

Aslında insan tedirgin oluyor. Bu sadece iktidardan, devletten vs. falan korkmak değil. Uzun süre ölüm tehdidi aldım örneğin. Bu ülkede 90’lı yılların kabus sembolleri vardı. Yeşil kod adını kullanan Mahmut Yıldırım isimli biri vardı, beyaz Toroslar vardı. İnsanları bindirdikleri ve bir daha haber alamadıkları durumlar olurdu o beyaz Toroslar’a. Bana beyaz Toros, Yeşil vs gibi kod isim kullanan birileri uzun süre ölüm tehdidinde bulundu. Bu 3 ay kadar sürdü. Ailemle tehdit ettiler. Suç duyurusunda bulundum. Bir cumhurbaşkanını eleştiren bir tweetle ilgili 2 saat sürmüyorken tweet atanın bulunması, benim suç duyurumu savcı 2 hafta görmezden geldi. Savcı emniyete yazı gönderince emniyetten ses soluk çıkmadı ve sanırım örtbas edildi. Bütün mesajları, tehditleri vs’yi iletmeme rağmen bir sonuç alamadım. Bunlardan elbette korktum. Bü ülkede gazeteciler sokak ortasında öldürüldü. Uğur Mumcu’nun arabasına bomba konuldu, Çetin Emeç öldürüldü, Muammer Aksoy öldürüldü. Maalesef tarihimizde çok sayıda bu tür olay var. Başka bir cezası daha var diğer tarafta. Bugünlerde Barış Pehlivan cezaevine girdi mesela. Uyuşturucu satıcıları, katiller serbest kalırken, infaz düzenlemesinden faydalanırken Barış köşe yazısından dolayı cezaevine girdi. Bunların hepsi kaygı verici bizim açımızdan ama biraz önce de anlattım. Muhalefet sus pus olmuş, kendi derdiyle uğraşıyor. Biz gazeteciler de susarsak kim konuşacaklar bunları? Kim gündeme getirecek? Biraz bu durumu “iş başa düştü” olarak görüyorum.

O zaman umudunuz da var?

Gazeteci büyüklerimden Çetin Altan’ın o sözünü kendime her zaman motto olarak kullanmışımdır “Enseyi karartmamak lazım”  Bu ülke gerçekten güzel bir ülke. Bugün bir vatandaşla karşılaştım. Teğmenlik yaparken 12 Eylül’de ordudan atılmış. O dönem 1760 teğmen atılmış ordudan. Sadece bir tanesi Türkiye’den ayrılmış, Hepsi burada kalmış, yaşamaya ve mücadele etmeye devam etmişler. Biz bu ülkeyi Atatürk’ün mirası olarak görüyoruz. Cumhuriyeti yaşatmayı kendimize görev olarak görüyoruz. Bu yurt bizim yurdumuz, dedelerimizden kalmış. Bu yurdu seviyoruz ve bu yurtseverlik duygumuzdan da ödün vermek istemiyoruz. Birilerinin  bunları söylemesi lazım, birilerinin umudu canlı tutması lazım, birilerinin cesur olması lazım. Umut ve cesaret duygusu bulaşıcıdır. O açıdan hepimize çok görev düştüğüne inanıyorum. Kamuoyunun önünde olan insanlar olarak, gazeteci olarak umutsuzluğa biz kapılırsak vay memleketin haline!

Genel seçimleri geride bıraktık ama önümüzde bir de yerel seçimler var şimdi. Yaklaşan seçimle ilgili sizin gazetecilik öngörünüz nasıl?

Genel seçimlerde aslında hepimiz yanıldık. Hepimiz biraz iktidarın değişeceği yanılgısına kapıldık. Normal şartlar altında, demokrasilerde bu ekonomik koşullar altında, bu enflasyonda, bu hayat pahalılığında, bu yoklukta iktidar değişir. Ama bizde başka bir tablo gelişmiş. Yeni bir sosyoloji oluşmuş. Bir Erdoğanizm ortaya çıkmış. Partisi %35’lerde kaldığı halde Erdoğan %52 ile seçim kazandı. Karşı tarafın zayıflığı da bunda etkili oldu. Son seçim referandum olsaydı Tayyip Erdoğan kaybederdi. Kılıçdaroğlu ile yarıştığı için Tayyip Erdoğan kazandı. Bu bir gerçek. Bu ülkede böyle bir sosyoloji oluşmuş. İnsanlar asgari ücretli bir yerde çalışmak yerine devletin verdiği 2 bin - 3 bin TL ile geçinmeyi tercih edebiliyorlar. Dolayısıyla normal bir demokraside yaşamadığımız için bu koşullar altında her iktidar kaybeder cümlesini kuramıyoruz. Ve ben muhalefetin de haline bakınca 2019 yerel seçimlerinde gösterdikleri başarıyı bu kez gösteremeyeceklerinden endişe ediyorum. Özellikle bu dağınık tabloda İYİ Parti kendi adaylarını çıkardığında, HDP-Yeşil Sol kendi adayını çıkardığında, muhalefet üçe bölündüğünde; Cumhur İttifakında MHP-AKP iş birliği yaparsa ve bazı şehirleri paylaşırsa özellikle Ankara, İstanbul, Adana, Mersin, Antalya gibi şehirler el değiştirebilir. Ve muhalefet bunun farkında değil. Muhalefet hala kendi derdine düşmüş vaziyette. Önümüzdeki birkaç hafta içerisinde bunu fark edip adayları belirleme sürecine başlamazlarsa bu dediğim sonuç kaçınılmaz. 1 Nisan’da bu röportajı hatırlayıp “Deniz Zeyrek demişti” demek istemem ama öyle de olacak gibi.

CHP'deki değişim rüzgarı, daha doğrusu değişim sancısıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?

Bence CHP tarihinin en kısır dönemini yaşıyor. Ciddi bir kısır döngüye düşmüş, ciddi bir patinaja düşmüş. Şöyle bir gerçek var, bunu açıkça konuşmak lazım ve Kemal Kılıçdaroğlu ile taraftarlarının şapkayı önüne koyup düşünmeleri lazım. Olmadı…Kemal Bey’e gazeteciler de, aydınlar da toplumda çok açık bir kredi verdi. Kazanamaz dendiği halde adaylığı açıklandıktan sonra herkes sonsuz destek verdi. Birçok insan da Kemal Bey aday olursa kazanamaz düşüncesi olduğu halde Kemal Bey aday olduktan sonra herkes sonuna kadar destek oldu. Fakat tahminler yanılmadı, Kemal Bey kazanamadı. Biraz önce de söyledim: Referandum olsaydı Tayyip Erdoğan kaybederdi. Ama rakibi Kemal Kılıçdaroğlu olduğu için kazandı. Şimdi bunu kabul etmeleri lazım. 'Nerede yanlış yaptık? Neyimiz eksik?' sorularına samimi yanıtlar vermeli ve o yanıtlar üzerinden tavır sergilemeleri lazım. Ben gazeteciyim. Sokakta yürürken yolumuzu kesen insanların büyük bir bölümü bize siyasete nasıl küstüklerini, bu seçim sonucundan sonra nasıl hayal kırıklıkları yaşadıklarını anlatıyorlar. Birçok CHP’liden duyduğum şey şu: “Kemal Kılıçdaroğlu partinin başında olursa yerel seçimlerde sandığa gitmeyeceğim.” Bu cümleyi çok sık duyuyorum. Kemal Kılıçdaroğlu’nun etrafında bir grup var, normalde hayatta siyasetçi olamazlar hatta milletvekili olamazlar. Kemal Kılıçdaroğlu sayesinde, onun aday göstermesi ve desteklemesi sayesinde bir yerlere geliyorlar. O grup, istikballerini Kemal Bey’e bağladığı için Kemal Bey’in kalmasını istiyor. Çünkü Kemal Bey kalırsa onları tekrar belediye başkan adayı yapacak, tekrar milletvekili yapacak, tekrar parti yöneticisi yapacak… O grubun yerine Kemal Bey gerçekten CHP’ye gönül vermiş, CHP’ye emek harcamış, sokaktaki CHP’lilerin, üyelerin, seçmenin duygu ve düşüncelerine kulak kesilse, kararını ona göre verse…

"Koltuğunu kaybetmiş insanların değişim talep etmesi samimiyetsizliktir"

Diğer taraftan da şuna bakıyorum: Ekrem İmamoğlu’nun bir zoom toplantısı sızdı. Toplantıya katılanlar Tekin Bingöl, Engin Altay, Muharrem Erkek vs… Bunların hepsi Kemal Bey’in yanındaydı. Bazıları 6 kere, 7 kere milletvekili olmuştu. Koltuğunu kaybetmiş insanların değişim talep etmesi samimiyetsizliktir. Koltuklarını korusalardı öyle bir şey olmayacaktı çünkü. CHP’de değişim şart ama bu değişim koltuklarla ilgili bi değişim değil. Mesela Ecevit, Kurtuluş Savaşı’nın Atatürk’ten sonraki ikinci liderine kafa tuttu ve kazandı. Bir ideolojisi vardı. Ortanın solu dedi, “ne ezen, ne ezilen, yaşasın hakça düzen” gibi sloganlar üretti. Bir ideolojiyle çıktı ve ikinci adamı, İnönü’yü yendi. Deniz Baykal genç yaşında Çalışma Bakanı olmuştu, Ecevit’i yendi. Çünkü o da ulusalcı bir duruş sergiledi, kendi duruşunu ve ideolojisini yansıttı. Daha jakoben, daha ulusalcı bir duruş sergiledi. Bu duruşla kendi CHP’li yapılarını organize ettiler. Değişimi yapacak olanların buna ihtiyacı var.  Ekrem İmamoğlu evet İstanbul’da büyük bir başarı sergiledi ama Ekrem İmamoğlu’nun sağlam bir duruşa ve ideolojiye, sağlam da bir ekibe ihtiyacı var. Şu ana kadar bunun ikisinin de emarelerini çok görmedik. Böyle giderse Muharrem İnce’nin, Kemal Kılıçdaroğlu karşısındaki yarışından öteye geçmez. Büyük ihtimalle şimdi Ekrem İmamoğlu adaylığını açıkladığı için Ekim’de ya da Kasım’da yapılacak kurultayda aday olmayacak. Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel, belki değişim isteyenlerin temsilcisi olarak yarışacak. Ama delege durumuna bakılırsa Kemal Kılıçdaroğlu kazanacak. Geçen gün televizyon yayınında da söyledim, tekrarlayayım: CHP’liler, parti içi mücadeleyi ülke için, genel seçimler için verselerdi belki kazanırlardı. Çok kıran kırana bir delege yarışı oluyor, kurultay yarışı oluyor. Birbirlerini eziyorlar, yumruk atıyorlar. Ankara’da Çayyolu tarafında mahalle seçimleri yapılırken bir milletvekili adayına yumruk attılar. Öyle bir kıran kırana mücadele veriyorlar. Sandıkları koruyorlar, oyları koruyorlar ama genel seçime geldiğinde kimse ortada yok. O nedenle ben genel merkezin delege ağaları sebebiyle delegeyi yanında tutacağını ve Kılıçdaroğlu’nu yeniden seçileceğini düşünüyorum. Bu bir paradoks işte: Kemal Kılıçdaroğlu kazanabilir ama Mart ayının sonuna gelince 31 Mart’ta CHP kaybedebilir ve ciddi bedeller ödeyerek kaybedebilir. Bunun için hesabını çok iyi yapması lazım. CHP’de değişim şart ama bu şekilde de olmaz. CHP’de iyi bir lider adayına, iyi bir ideolojiye, iyi bir duruşa, iyi bir ekibe ihtiyaç var. Evet Ekrem İmamoğlu’nun başarılarını asla yadsımıyorum. İstanbul yarışı çok önemliydi, çok büyük bir başarı kazandı. Ama geçen süre içerisinde sadece iktidar tarafından değil CHP tarafından da aşağı çekildi. Onun da bunu dikkate almasında fayda var.

Biraz da bu zamlardan ve hayat pahalılığından bahsedelim. Ekonomi nereye gidiyor sizce?

Çok iyi gitmediği hayatımızdan belli. Müthiş bir hayat pahalılığı var. Makul kavramını kaybettik. Artık bir bardak su kaç liradır kestiremiyoruz. 10 TL’ye de satan var, 20 TL’ye de satan var. 20 TL’ye satanı da makul karşılıyoruz, 10 TL’ye satanı da makul karşılıyoruz. Bu enflasyonist rakamlarda en doğal sonuç. Mehmet Şimşek ile Gaye Erkan bir umut olarak getirildi, herkes de onlara büyük kredi açtı. Ama herkes onlardan mali disiplini sağlayacak bir ekonomik program beklerken onlar en kolay yol olan zamlara, vergi zamlarına başvurdular. Yine krizi milletin sırtına yüklemek kolaycılığına kaçtılar. Dolayısıyla ben önümüzdeki dönemde enflasyonun artmaya devam edeceğin düşünüyorum. Önümüzdeki günler bugünlerden daha kötü olacak ekonomik açıdan. Pahalılık daha da artacak. Ev almak, araba almak zaten hayal oldu, daha da hayal olacak. Ne yazık ki bir ülkenin başına gelecek en kötü şey orta sınıf kalmadı. Zenginler ve yoksulların olduğu bir ülkeye dönüşüyoruz böyle giderse. Bu ülkenin orta direğinin yeniden güçlendirilip beyaz yakalılar dediğimiz, yoksul sınıfla zenginler arasındaki o büyük şeyin yeniden canlandırıp yeniden ayağa kaldırılması lazım. Piyasa onlarla dönüyor. Arabayı onlar alıyor, evi onlar alıyor, sektörleri onlar ayakta tutuyor vs. O sınıf ortadan kalkmak üzere. Asgari ücret, Türkiye’de ortalama ücrete yaklaştı. Emeklilerin hali perişan. Bir emeklinin maaşı en düşük ev kirasından daha düşük hale geldi. Ev sahipleriyle kiracılar arasında korkunç bir kavga var. Resmen iç karışıklık çıkacak bu yüzden. Bir sürü üçüncü sayfa haberi görmeye başladık ev sahibi kiracı kavgalarından oluşan. Bu kaotik bir düzen. Mehmet Şimşek ve ekibinin yapısal reformlar yerine bu tip pansuman tedbirler almasının arkasında yerel seçimler var. Yerel seçimler öncesinde insanları çok da kızdırmak istemiyorlar. Böyle geçiştirecekler.

"Türkiye yüz yılı muazZAM oldu diye espri yaptılar ya, muazZAM ötesi olacak"

Aralık’ta piyasaya bir miktar para sürecekler, alım gücünü artıracak bir takım adımlar atacaklar memur zamları, emekli zamları vs. Muhalefetteki karışıklıktan faydalanarak Mart seçimlerini lehlerine çevirmeye çalışacaklar. Bugün diyoruz ya hani zam yağmuru diye. Türkiye yüz yılı muazZAM oldu diye espri yaptılar ya, muazZAM ötesi olacak. Zam yağmuru demek yeterli kalmayacak çünkü başka çareleri yok. Türkiye’nin bu krizin altından kalkması kolay değil çünkü Ağustos böceği gibi yaşadılar. Son 4-5 yılda har vurup harman savurdular, hiçbir tasarruf tedbirini uygulamadılar ve bunun da bir bedeli var. Geçen gün yine televizyonda söylemiştim: Cumhurbaşkanımızın manda yoğurdu ile yediği hurmaların bedelini biz bugün vatandaşlar olarak ödüyoruz ne yazık ki…

Popüler İçerikler

Kızılcık Şerbeti'nin Görkem'i Özge Özacar'dan Pembe'nin Osmanlı Tokadına Yanıt
Okullardaki Yılbaşı Kutlamalarına Gelen Yasağa Mustafa Sandal'dan "Onlara İnat 'Duble' Kutlayacağız!" Tepkisi
Berfu ve Eser Yenenler'in 3. Kez O Ses Yılbaşı'na Katılmaları Tepki Topladı
YORUMLAR
17.08.2023

Niye videosu yok ya? Vallaha şu an hiç okuma isteğim yok, videoyu da yükleyin ya 😂 Deniz Zeyrek çok severek takip ettiğim bir gazetecidir bu arada 👍🧿

17.08.2023

çok güzel bir yazı

Pasif Kullanıcı
17.08.2023

biz 21 senedir biliyoruz, ak çocuklarına söyle...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ