Özel Oytun Türkoğlu Yazio: Bir Yeşilçam Markası: Cüneyt Arkın

Geçtiğimiz günlerde aramızdan ayrılan, bizim yaş grubunun önemli karakterlerinden Cüneyt Arkın (Fahrettin Cüreklibatır) Türk sinemasının en değerli markalarından biriydi. Erşan Kuneri karakterinin marka değerini yazarken bir anda Cüneyt Arkın’ın aramızdan ayrıldığını öğrenince diğer yazıya ara verip büyük ustayı yazmam gerektiğini düşündüm.

Bizim yaş grubunun (197x doğumluların) çok önemli karakterlerinden olan Arkın, bizler için Kara Murat’tı, aynı anda 100 kişiyle savaşır ve yenerdi, filmlerdeki tüm kadınlar ona âşık olurdu, Türk’ün gururuydu, hepimiz Kara Murat’tık! “Kara Murat benim!” efsane replikti. Ben de bu akımdan etkilenmiş olanlardanım ve çocukluğumu anlatanlar sürekli “Cüneyt Arkın’ım ben” diyerek ortada gezdiğimi söylerler. Her ne kadar uçan tekmeyi beceremesem de insanlara kafa atmaya çalıştığım doğrudur. Filmlerinin bazı kısımları abartılı bulunsa da yabancı filmlerdeki abartıların de ondan kalır yanı yoktur aslında.

Herkes onun aslında bir doktor olduğunu ve gerçek adının da Fahrettin Cüreklibatır olduğunu bilirdi.

Gerçek olmasına rağmen bu bilgi sanki bir şehir efsanesiymiş gibi ağızdan ağıza dolaşırdı. Ofistekilere “Cüneyt Arkın denince aklınıza ne geliyor?” diye sorduğumda gelen yanıtlar süper. Kılıç, Malkoçoğlu, Battal Gazi, Kurt (ki kurt daha çok Kartal Tibet ama olsun), bir vuruşla 10 kişiyi savurmak, karate, Dünyayı Kurtaran Adam. 

Neden Cüneyt Arkın ismini aldığını ve bu konuda yaşadığı sıkıntıları anlatırken, Cüneyt Gökçer’in Cüneyt’ini, kitapçı Ramazan Arkın’ın da Arkın’ını alan oyuncu o günden sonra sinemasever belirli bir kitle için Cüneyt Arkın oluveriyor. Adını Unutan Adam kitabında da bir anekdot paylaşıyor adıya alakalı, bir yandan çeşitli coğrafyalarda da ünlenen Arkın, kimi yerde Steve Arkın, bir diğerinde George Arkın, eş dost arasında Fahrettin, çok uzaklarda Lee Arkın olarak anılıyor. Lokalleşme sırasında aldığı isimlerle bir anda isim benliğini yitirdiğini hissettiğini anlatıyor. (Think Global, Act Local) Bir dönem herkesin gönlünde taht kuran iki karakteri ile parlıyor Arkın, Malkoçoğlu ve Kara Murat. Hele ki 70’li yıllarda Kıbrıs Harekâtı ile oluşan kısıtlılık günlerinde bir hayal kahramanı olarak tutunacak dal oluyor ve herkesin duygularına hitap ediyor. Bir yandan da yakışıklılığıyla kadınların gönüllerini fethediyor. 

Yerelden gelen ama uluslararası camiada da bilinen Arkın, aynı zamanda benzer aksiyon filmi çeken yabancı starların da fenomeni. Jean-Claude Van Damme Türkiye’ye geldiğinde sıkı bir Cüneyt Arkın hayranı olduğunu her yerde söylüyor, ondan imza alıyor ve beraber televizyon programına konuk oluyorlar. Yarattığı karakterler yakışıklı, sevilen, güçlü, dayanıklı, karizmatik ve bir yandan da romantik. (Marka için kullanılan arketiplerin birleşimi gibi) Dövüş filmlerinin yanında Türk Milletinin büyük önem verdiği görevlerle ilgili, toplumsal etkisi olan filmler de çekiyor. Emniyet güçleri ile ilgili filmleri hem sosyal yaralara parmak basıyor hem de Türk halkının gözündeki Türk Polisi imajını güçlendiriyor. Hep vurdulu kırdılı filmlerle anılırken kendine münhasır bir espri anlayışıyla da komedi filmleri de çekiyor. Gırgır Ali, Üç Kâğıtçılar (1975- Türk-İtalyan-İran yapımı) gibi filmlerde rol alıyor. (Benim tarzıma uygun olmasa da ilginç bir komedi anlayışı olduğunu kabul ediyorum.)

Yeşilçam’da neden bu kadar çok sevildi, bilindi, çok değerli hale geldi diye soracak olursak, vizyonunun bunda etkisi büyük.

Bir menajerle çalışan ilk sinema oyuncusu! Bu sayede çeşitli ülkelerde filmlerde rol alıyor. Tabii ki yakın arkadaşlarının da onun başarısında payı büyük. En çok değer verdiği kişinin Kemal Sunal olduğunu her fırsatta dile getiriyor. (Onu çok zeki, hazır cevap ve vizyoner buluyor.) Birbirlerini fikir açısından çok besledikleri de aşikâr. Önemli bir değer olmak kolay değil arkasına ne acılar vardır kim bilir diyorum, ortaya şunlar çıkıyor. Filmlerinde dublör kullanmıyor, hemen her kemiği kırılıyor, zinde kalabilmek için sürekli egzersiz yapıyor, bu nedenle az uyuyor, çok okuyor, daha başarılı olmak için sirklerde ders alıyor, o günün teknolojisi ile çözülemeyen çekim sorunlarına efsane çözümler buluyor! 

Ana konum olan markaya değinecek olursak, soyadını marka olarak tescil ettiren Cüneyt Arkın, sanatçı olarak Türkiye’de bir ilke imza atmış. Yıllarca adı ve görselleri izinsizce kullanılan Arkın’ın daha sonrasında Koton’da tişörtleri çıkmış, Arkın Dizayn markasıyla kendi ile ilgili birçok  ürünün satışını yapmış. Bu çalışmaları ile Etkileşimli Pazarlama Zirvesi’nde Onur ödülüne layık görülmüş. Marka ve pazarlama açısından gurur verici. 

İki gün önce kaybettiğimiz büyük ustayı anarken onun bu yazıya sığmayacak özelliklerinin sadece küçük bir kısmından bahsedebildim. Türk sineması ve Türk halkı büyük bir değerini yitirdi ancak eserleri uzun yıllar bizlerle olacak. Güle güle büyük usta, ruhun şad olsun. Ayrılışın için seninle özdeşleşen bir seslenişimiz var: “Nayır! Nolamaz!”  

Twitter

Instagram

Linkedln

Popüler İçerikler

"Aşk Solcudur..." Kızılcık Şerbeti'nde Deniz Gezmiş Anıldı
Gazeteci Özlem Gürses TSK Hakkındaki İfadeleri Nedeniyle Gözaltına Alındı
HTŞ Lideri Colani Kadına Başını Örtme Talimatı Verdiği Videoyla İlgili İlk Kez Konuştu