Filmlerde, sinir katsayımızı artıran kötü karakterlere hepimiz nefret kusuyoruzdur diye düşünüyoruz. Ancak bazı karakterler oluyor ki onları kötülüğe iten sebepleri öğrenince işledikleri bütün suçları ve bu karakterlere içten içe bir sempati ve hayranlık besleyerek izliyoruzdur.
Blade Runner'ın Roy Batty'sinden Matrix'in Ajan Smith'ine, sempati beslemekten kendimizi alıkoyamadığımız ünlü antagonistleri sizler için derledik! 🙌
Bir iyilik ya da çıkar için yapılan soygun, en sıradan ama inandırıcı suçlardan biri. Die Hard'da Hans Gruber ise, bu amaçlı soygununu adeta bir sanat biçimine dönüştürüypr.
Gruber'in amacı Nakatomi Plaza'nın kasasındaki hamiline yazılı tahvilleri çalmaktır. Ancak Gruber, diğer teröristlerin serbest bırakılması için pazarlık yapan bir terörist olduğunu iddia ederek FBI'a karşı gelir. Sağ gösterip sol vurması, Gruber'in sarsılmaz kararlılığıyla birleştiğinde, soygununu şimdiye kadarki en havalı suçlardan birine dönüşür.
Predator'un karakterini tanımlayacak olursak 'kötü adam' deriz elbette, çünkü film boyunca birçok kişiyi öldürüyor. Ancak bunu yapmasının nedeni, onu sinemanın ikonik kötü adamlarından biri haline getiren korkunç bir şiddet değil.
Predator, bu savaş yoluyla kendini kanıtlamaya çalışıyor ve savaşçı olmayanları hedef almıyor. Kendisine zarar verecek olsa bile 'adil' bir mücadele arıyor, bu da onu 'kötü karakter' olmasına rağmen daha saygı duyulabilir yapıyor, vahşi bir katil değil.
Hepimizin bildiği ve hatta çoğu zaman keyifle izlediği gibi intikam, kurgusal karakterler için en yaygın motivasyonlardan biri. Hem kahramanlar hem de kötüler için... İntikama susamış kötü karakteri öne çıkarmak zor olsa da Skyfall bunu Raoul Silva ile yerle bir ediyor.
Silva, M'yi yıkmaya çalışıyor ve onu kendisini öldürmesi için zorluyor. Bu onu James Bond ile aynı noktada buluştursa da Silva'nın öfkesi ve acımasızlığı, alaycı ve profesyonel Bond'la ikisini ayrıştıran yönlerden. Yine de Silva'nın kötü olma motivasyonları, Skyfall'u hayran kalınan filmlerden biri yapıyor dersek yanılmayız.
Kuralları, etiği umursamayan ve kötülüğe hizmet eden bilim insanı tiplemesi de yaygın antagonistlerden. Ancak, Örümcek Adam 2'deki Otto Octavius'un iyi tarafı onu klişe değil aksine özgün kılıyor: İnsanlara gerçekten yardım etmek istediği için öne çıkıyor.
Otto, bilimdeki etik kuralları gerçekten önemsiyor ve Peter'a bu konuda ders veriyor. Octavius'un mekanik kolları onu suçlu durumuna düşürse de tek yapmak istediği tüm New York'a enerji sağlamak. Bu onu, Örümcek Adam üçlemesi hayranlarının en sevdiği kötü adamı yapıyor.
Matrix'te düşmanların çoğu, aksiyon sahneleri için var olan düz kötü adamlar. Ancak üçlemenin, akılda kalan kötü adamı Ajan Smith. Smith'i arkadaşlarından ayıran şey, kendine özgü bir kişiliğe sahip olması. En önemli özelliği ise küçümseyici/ kibirli tavrı.
Öyle bildiğiniz kibir değil; onun kibri tehlikeli ve kendine zarar veren bir doğası olan insanlara karşı. Bu nefret, Smith'in Neo peşinde koşması ve Matrix'i ele geçirmesi de dahil olmak üzere yaptığı her şeyin için bir motivasyon. Bu mücadelesi de filmi daha keyifli hale getiriyor.
Hiçbir kötü karakter ikiyüzlü olanları alt edemez. Çünkü bu karakter izleyiciyi kendi yönüne çekip yanıltabilir. Serenity'deki Ajan da bunlardan biri... Günahsız bir dünya istediğini iddia ediyor, ancak zamanını katliamlar yaparak geçiriyor.😶
Ancak, yine de seyirciyi kendi tarafında tutmayı başarıyor çünkü eylemlerine rağmen inançlarına gerçekten sadık kalıyor. Günahsız bir dünya yaratmak isterken günahkar olduğunu ve ona bu dünyada yer olmadığını kabul ediyor.
Marvel sinema evrenindeki (mse) en beğenilen filmlerden biri olan Black Panther'i enlere taşıyan etkenlerden biri filmin kötü adamı Killmonger. Özellikle Killmonger ile kahraman T'challa arasındaki ideolojik uçurum, mse'nin en iyi kahraman-kötü adam ilişkilerinden biri olmasıyla dikkat çekiyor.
Killmonger, Afrikalıların ve onların soyundan gelenlerin dünyadaki baskısına son vermek istiyor. Bu amaçla, direniş gruplarına gelişmiş Wakandan teknolojisi vermeyi ve dünya çapında şiddetli savaşları tetiklemeyi planlıyor. Kahramanlar Killmonger'ın eylemlerine karşı çıksalar da onu motive eden düşüncelerini yok edemiyorlar. T'challa bile, Wakanda'yı dünyaya açarak onunla aynı fikirde buluşuyor.
Hayatta kalma çabası, (izleyiciler hayatta kalmak için her şeye rağmen savaşan karakterleri desteklediğinden) doğası gereği sempatik bir neden değil mi? Blade Runner'da da durum aynı. Ana kahraman Deckard, robot avlarken, kötü karakterimiz olan Roy Batty, sadece hayatta kalmaya çalışıyor.
Yakın zamanda öleceğini bilen Batty, hayatını uzatmanın yollarını bulmak için çok zaman harcıyor. Bu uğurda korkunç şeyler yapsa da tek gayesi yaşamak...Aynı zamanda son anlarını da başkasının hayatını kurtarmak için kullanacak kadar fedakar aslında.
Komedi- aksiyon filmi olan Hot Fuzz'da, Sandford'daki bir grup insan, şehrin diğer ucunda cinayet işliyor ve insanları vahşice öldürüyorlar.
Ana karakterimiz Nicholas Angel, olayları çözmeyi başarıyor, ancak Neighborhood Watch Alliance ile yüzleştiğinde asıl gerçeği öğreniyor. Kasabayı kötü gösteren herkesi öldürüyorlar, böylece Yılın Köyü ödülünü kazanabiliyorlar. Film, toplu katliamın nedenlerinin ne kadar saçma motivasyonlara dayandığının bir göstergesi oluyor.
Erik 'Magneto' Lehnsherr, X-Men film serisinin ikonik kötü karakteri, ancak bundan çok daha fazlası aslında. Magneto, Charles Xavier gibi, mutant hakları için önde gelen bir aktivist. Onları farklı kılan ise ise Xavier'den çok daha sert bir yaklaşım benimsemesi ve iş birliği yapmak yerine insanlığın geri kalanına karşı savaşmayı tercih etmesi...
X-Men filmleri Magneto'yu bir düşman olarak gösterse de kötü olma motivasyonunu reddedemiyor. İnsanlığın, X-Men: First Class'ta, mutantlar için bir tehdit olduğu gösteriliyor. Magneto'nun davasına olan bağlılığı ve anlaşılır kötülüğü onu havalı ve sevilen bir düşman olarak gösteriyor bizlere.