1711 Prut Savaşından günümüze değin süre gelen Baltacı Mehmed Paşa ile I. Katerina arasında vuku bulduğu söylenen ilişki, Osmanlı tarihinin belki de en büyük dedikodusudur. Peki bu olayın aslı neydi ve gerçekte neler yaşanmıştı?Osmanlı ile Rusya daha 16. asrın başlarında Korkunç İvan devrinde sınır komşusu olmaktan itibaren birbirleriyle rekabete başlamışlardı. Avrupa'nın kültür ve adetlerini ülkesine kazandırmaya çalışan Büyük Petro, Osmanlılara karşı buralarda ittifak aramayı da ihmal etmemişti.Osmanlı'da 1710 yılında efsanenin kahramanı olacak Baltacı Mehmed Paşa sadrazam tayin edildi. Artık Rusya ile savaş kaçınılmazdı. Ferman verildi, sadrazam ile ordu çıkartıldı. Osmanlı-Rus gerginliği savaş meydanında noktalanacaktı.Fakat hiçbir şey Petro'nun umduğu gibi olmadı. Osmanlı ordusu çok hızlı davranarak Tuna Nehrini geçti. 60 bin askerine karşı 140 bin kişilik Osmanlı ordusunu gören Petro adeta bozguna uğramıştı. Sayıca üstün olan Osmanlılar kısa sürede Rus ordusunun etrafını sardı. 20 Temmuz günü bütün Rus ordusu Tuna nehrinin kenarına sıkıştırıldı. Artık kaçacak hiçbir yer kalmamıştı.Büyük Petro çaresiz umutlarla bu kuşatmadan çıkışın yollarını arıyordu. Osmanlı ordusu ise sabırsızlıkla son taarruz emrini beklemekteydi. Sadrazam Baltacı Mehmed Paşa da taarruz emrini çıkartmak için uygun anı bekliyordu.Osmanlı Türk-İslam geleneklerince aman dileyerek teslim olan düşmanlarını öldürmüyordu. Buna istinaden derhal Sadrazam Mehmed Paşa'ya mektup gönderildi. Baltacı Mehmed Paşa tarihteki yenilgileri göz önüne getirerek hiçbir riske girmemek adına Rusya'nın barış teklifini kabul etti.İstanbul'da paşanın rüşvet aldığı ve hatta Çariçe Katerina'nın kendisine sunulduğu ve bu yüzden barışı kabul ettiği söylentileri bile yayıldı. Baltacı Mehmed Paşa ise barış şartlarının Devlet-i Aliyye lehine olduğu ve bunun büyük bir zafer olarak addedilmesi gerektiğini söyleyerek kendini savunuyordu.Filhakika Osmanlı sadrazamının basit bir kağıt parçasıyla antlaşmayı kabul etmesi mümkün değildi. Kendisine ve yanındaki mühim devlet adamlarına 7 araba dolusu mücevherat, para ve hediyeler yollanmıştı. Bu paralardan nasibini alan Sadaret Kethüdası Osman Ağa ve Sadaret Mektupçusu Ömer Efendi idam edildiler. Baltacı Mehmed Paşa da 1712'de hayata veda etti.Osmanlı tarafından ise Azak kalesi geri alınmış ve Kırım'ın Rusya eline geçmesi bir süre daha önlenmişti. Baltacı Mehmed Paşa ise tarihin tozlu sayfalarında adı kaybolacakken bu olaylar silsilesiyle ünlenmiş ve hakkında söylenen efsanelerle günümüze kadar adı anılır bir şahsiyet olarak kalmıştır.Bu olayı merak ederek detaylı şekilde araştırmak istiyorsanız Profesör Erhan Afyoncu'nun Baltacı ve Katerina adlı kitabına başvurabilirsiniz.
Amk bu osmanlı imparatorluğu ne çektiyse bu yabancı karı sevdasından çekti
ahhh baltaji... sen şok jömert osmanli..... ama sen isdiyor dujjjj ozaman verejek kırımii bana....
Bizim milletin rus hayranlığını başlatan o rus bu rusmuş demek hmmm.