Nereden nereye, dedirtecek bir hayatın son günleri...
Kaynak: İslam Ansiklopedisi
Nereden nereye, dedirtecek bir hayatın son günleri...
Kaynak: İslam Ansiklopedisi
Bu sıfatıyla 10 Kasım'da cuma selamlığına çıkan Vahdeddin'in adı hutbede zikredilmez. Ayrıca İstanbul basını VI. Mehmed'in aleyhinde yazılar yazmaktadır. Ve Vahdeddin hayatını tehlikede görerek 5 gün sonra, 15 Kasım'da İngiltere'den sığınma talep eder.
Pini Kışlası'nda eski padişah ve maiyetindekiler için her türlü konforu düşünülmüş 8 odalı bir daire hazırlanmıştır. Bu arada Ankara, bu kaçışın hemen ardından Abdülmecid Efendi'yi halife olarak seçer. Bu durum Vahdeddin'i sinirlendirir.
Vahdeddin'i hain ilan edecektir. Bu tartışma süredursun, İngilizler kendileri için masraflı olmaya başlayan VI. Mehmed'i başlarından atmanın yolunu ararlar. Bu sıralarda İngiltere destekli Arabistan meliki Şerif Hüseyin, Vahdeddin'i Mekke'ye davet eder.
İngilizlerden kişisel serveti olan 20 bin Sterlinin bankalarda kalmasını ister ve Ocak 1923'te Cidde'ye doğru harekete geçer. Burada Kral Hüseyin tarafından karşılanan Vahdeddin, sonrasında şubat sonuna kadar kalacağı Mekke'ye geçer.
Bu arada Hint müslümanları, Vahdeddin'i suçlayarak onu Hicaz Kralı Hüseyin ile birlikte kendisini İngiltere'ye kullandırttığını söylerler. Ayrıca Hintlere göre eski padişah fitne çıkartmıştır. Bunun üzerine VI. Mehmed Hicaz'da da rahat hissetmez kendisini.
Vahdeddin ise İskenderiye'ye gitmeye karar verir. İngilizler, 3 günden fazla burada kalamayacağını kendisine bildirirler ve böylece VI. Mehmed, İsviçre'ye doğru yola çıkar. Ancak Lozan devam etmektedir ve bu sırada eski padişahın orada olması sakıncalıdır.
İngiltere'ye Fransa'ya, ABD'ye mektuplar yazıp bir İslam toprağına gitmek istediğini söylese de bu gerçekleşmez ve eski padişah ailesinin sürgün edildiği 3 Mart 1924'e kadar tek başına Villa Nobel'de yaşar. Böylece San Remo'da küçük bir İstanbul oluşur.
Bunun için aile üyelerinden vekalet ister. Sürgün olarak Nice'e yerleşen son halife Abdülmecid vekaleti 'aile reisi' olarak halifelik unvanı ile imzalayınca küçük bir kriz çıkar. Ve bu kriz 1926'da iki tarafın da unvansız vekalet vermesi ile ancak aşılır.
El Ezher Üniversitesi rektör vekili eski padişahı İngilizlere sığınmak ile suçlarken Mustafa Kemal'i örnek kişi ilan eder. 13 Mayıs 1926'da Mısır'da bir hilafet kongresi düzenlenir ancak Vahdeddin bu toplantı haberini alamadan 16 Mayıs'ta vefat eder.
Ve bu yüzden son padişah öldüğünde San Remo esnafına 60 bin liret borcu vardır. Haciz memurları Vahdeddin'i, cenazesi de dahil bütün eşyaları ile bir odaya kilitleyerek borç ödenmeden cenazenin defnine izin vermez. Borç ise ancak 1 ayda ödenir.
Borçların tamamı ödenip haciz kaldırıldıktan sonra cenaze 15 Haziran'da Trieste'ye götürülür, burada gemiye yüklenir ve Şehzade Ömer Faruk Efendi nezaretinde önce Beyrut'a oradan da trenle Şam'a ulaştırılıp 3 Temmuz 1926'da defnedilir.
Hala acıyanlar ve vahdettinini lider olarak kabul edenler var . Bu adamların torunlarını da görüyoruz. Adam bütün toprakları sırf kendi huzuru bozulmasın diye savaşmadan ingilizlere fransızlara peşkeş çekmiş. Yani Anadolu'yu insanları sömürün istediğinize tecavüz edin ,öldürün ne isterseniz yapın ama benim sarayıma dokunmayın demiş.Ya işte ordu yok asker yok falan filan diyen olacak. Sen bir devletin liderisin sen ne olursa olsun dik durman lazım, korkak olmaman lazım.Gerekirse idam edileceksin zaten bizim anlayışımız bu bütün yetkiler bende olsun ama hiçbir sorumluluk bende olmasın. Atatürk olmasa ülkede ne bir maden ne bir ağaç olacaktı. Elinde incil karnın aç olacaktı. Ama hala Atatürk'e bir kin bir nefret.
Ülkeni işgal eden düşmana tüymek yeterince alçaltıcı fakat bizim milletin çoğu bunu anlamaz. Bu gururu bu halka Atatürk vermeye çalışsa da Cumhuriyet henüz 100 yılına varmadan memleketin geldiği nokta ortada.
Bir de utanmadan vatanı kurtaranlara laf sayıp hala Osmanlı diye zırvalarlar... Bunun da dizisini çeksene TRT 1