Osmanlı'nın Son Dönemlerini Yaşayan İstanbul'daki Gündelik Hayata Dair 22 İlginç Detay

1. Son 10 yıldır çeşitli yollarla özlem duyulan veya duyurulan Osmanlı'nın 1880-1908 aralığında İstanbul gündelik hayatı nasıldı, çeşitli kaynaklar doğrultusunda inceleyelim.

11 yaşına kadar çocuklar ağırlıklı olarak İlmihal ve Hesap (Temel Matematik) görüyor. Okullarda falaka alışılmış bir ceza. Eğitim öğretimde 'Sarıklı' diye tarif edilen medreseli hocalar hakim.

2. İstanbul halkı askerlikten muaf, tüm gayrimüslim azınlıklar gibi. İstanbul üçe bölünmüş durumda; sur içi, sur dışı ve 'Karşı'.

Atlı Tramvay - Şişhane / Beyoğlu

Karşı, bugünkü Beyoğlu için Müslüman halk arasında kullanılan tabir. Karşı zengin ve Frenk (batılı), sur içi Müslüman, Hristiyan tek tük. Sur dışı ise ekseriyetle Rum ve Ermeni.

3. Sur içinde yani Müslüman mahallelerinde 'şeriat' geçerli. Evine kadın girdiği söylenen bir adamın evi birkaç gece taşlanabilir.

İstanbul'da bir kahvehane - 1870'ler

Çok eşlilik yaygın değil ama var. Gündüzler işte, akşamlar da evdeki yemeğin ardından kahvehanede geçiyor. Kadınlar bu esnada akşam gezmelerine çıkıyor; saat kavramı duyulmamış. Zaman ayarlamaları namaz vaktine göre ayarlanıyor, yatsıdan sonra tek bir yerde ışık yanmıyor.

4. Karşı'da ve sur dışı mahallelerde gece gündüz farksız; ışıklar daima açık ve tabelalar çoğunlukla Fransızca.

1903,  Beyoğlu 

Bazı sokakların Türkçe ismi bile yok. Fes, istambuli gibi Frenk addedilen kıyafetler Karşı'da satılıyor, eğlence hayatı da burada.

5. Sur içinde geçerli şeriat en ufak şekilde Karşı'da veya sur dışı mahallelerde hissedilmiyor; büyükelçilik himayesindeki yabancı uyruklular özgür ve zengin.

Ticaret, borsa işleri onlarda; şalvar, yemeni, çarık işleri Müslümanlarda; balıkçılık ekseriyetle Rumlarda, kuyumculuk ve hekimlik gibi işler gayrimüslimlerde ve aktar & baharat işleri de 'Acem' diye bilinen Azeri Türklerde.

6. Neredeyse tüm taburların komutanı okuma yazma bilmeyen uzun sakallı kabadayılar.

İlginç ama gerçek. Harbiye mezunu subaylar bu kabadayılar sayesinde sindiriliyor. Bu yöntemle orduda padişaha karşı olası bir hareketin önlenmesi hedeflenmiş.

7. Bir Frenk mahallesine veya gayrimüslim evine polisin girdiği ne görülmüş ne de duyulmuş. Kayıtlara göre polise ihbar hiç yok; çünkü polise güven yok.

Polisin mahalle kabadayılarıyla anlaşmış olduğu görülüyor. Sokaklar tenhayken peydah olan bu kabadayılar işe giden Müslümanlardan haraç topluyor. Müslüman halk çözümü kolayca bulmuş; sokağa parasız çıkmak. Fakat kabadayıların cezası da ağır oluyor; sokağa 20 kuruştan az parayla çıkanın boğazı kesiliyor...

8. Devlet dairelerinde padişahın resmi yok. Milli bayram yok. Her sene yapılan 'cülus' kutlaması var bir tek, padişahın tahta çıkış yıl dönümü.

Padişahın yüzünü görmek isteyenler cuma günü Yıldız Sarayı önündeki kalabalığı yarmalı, veya yasaklı Fransız ansiklopedilerinden birini bularak 'Abdulhamid Le Sultan Rouge' (Kızıl Sultan Abdülhamid) sayfasını bulmalı.

9. Basın diye bir şey yok. Hamid, Reşad, ihtilal, demokrasi, meşrutiyet, vatan gibi kelimelerin kullanılması bir gazetenin kapatılmasına yol açacak kadar tehlikeli.

Kemer, karga, burun gibi kelimeler de yasaklı; zira padişahın burnunu anımsatacak kelimeler 'tehlikeli'.

10. Fark edildiyse hiç 'Türk' demedim. Çünkü bu dönemde 'Türk' kelimesi yok gibi bir şey.

Osmanlı, Müslüman, Arnavut, Çerkes, Rum, Ermeni ve Yahudi kimliği var; 'Türk' kelimesi hiçbir yerde geçirilmiyor.

11. Çok ama çok fazla muhbir var. Akşamki kahvehane sohbetlerine tanınmayan biri girdi mi ölüm sessizliği oluşuyor.

Basın özgürlüğü olmadığı için birçok söylenti halk arasında rağbet görüyor.

12. Gayrimüslimlere ve Frenklere ait okullar hariç olmak üzere tüm okullarda namaz zorunlu.

Gitmeyenler falakaya yatırılıyor, günde beş defa namaza zorlanmanın yarattığı psikolojiyle birçok öğrenci abdest almaksızın namaz kılıyor. Dersler bittikten sonra 'padişahım çok yaşa' sloganı atılıyor ve gün sona eriyor.

13. 11 yaşını geçen çocukların eğitim müfredatı okullara göre farklılık gösteriyor. Bir mülkiye rüştiyesinde (ortaokulu) Arapça, Farsça, Fransızca, Hesap, Coğrafya ve Tarih dersleri gösteriliyor.

Coğrafya derslerinde Özerk Bulgaristan Prensliği, İngiliz hakimiyetindeki Kıbrıs ve Mısır hep Osmanlı sınırlarında gösteriliyor; 'Adriyatik'ten Basra'ya uzanan Osmanlı' tezi işleniyor. Tarih derslerinde ise zaferler üzerinde duruluyor, öğrenciler yenilgilerin varlığından bile haberdar edilmiyor.

14. Rus Sefirliği (Büyükelçiliği) binasına korku dolu gözlerle bakılıyor.

Birkaç yıl önce başkente kadar gelen bu ülkenin şimdi görkemli bir bina yaptırması, gelecekte burayı işgal ederek bu binayı da valilik yapacağının habercisi...

15. Sarayın yakınından yürümek mutlaka bir nöbetçi askerin azarıyla ve iteklemesiyle neticeleniyor.

Hatta bir keresinde iteklenen yalın ayak bir dilenci çocuk fayton altında kalarak feci biçimde can vermiş.

16. Şehirde modern anlamda hastane yok. Padişahın ilk çocuğu yanarak ölünce sarayın ihtiyacını karşılaması amacıyla Şişli Etfal Hastanesi'nin temeli atılmış.

Hamidiye Etfâl Hastanesi adıyla kurulan hastanenin 5 Haziran 1899'daki açılış töreninden bir görünüm.

Şehirde yetimhane yok, Darülaceze(huzurevi) ise yeni kurulmuş. O yokken çocuksuz yaşlılar ekseriyetle evlerinden mahalle kabadayılarınca atılıyor ve sokaklarda aç susuz ölüme terk ediliyordu.

17. İstanbul'da elektrik yasak. Padişah elektrikten korkuyor, ısrarlara rağmen Alman firmasına izin vermiyor.

İstanbul'da telefon da yasak, Yıldız Sarayı'ndan çıkan emirler ulaklarla Bab-ı Ali'ye ulaştırılıyor. Halk için telgraf ve postahane hizmetleri var.

18. Saat kavramı pek bilinmediği için vapur ve tren seferlerinde birkaç saatlik gecikme alışılmış bir gerçeklik.

Frenk şirketleri ise bu konuda son derece disiplinli; geciken yolcular arasında sadrazam bile olsa beklenilmeden yola çıkılıyor.

19. Harem konusunda Frenkler ve batılı ziyaretçiler yadırgayıcı.

Alman imparatoriçesi zoraki haremi ziyaret ettiriliyor; haremdeki kadınları reçel ve badem şekeri yemekle meşgul şişman kadınlar olarak tarif ediyor.

20. Samatya'dan Tophane'ye ancak yatıya kalma kaydıyla gidilebilir, mesafe oldukça uzak görülüyor.

Kadıköy İskelesi

Ömrünü Kadıköy'e geçmeden tamamlamış çok insan var; orası uzak bir gayrimüslim kasabası.

21. Şehirde köpek sorunu var. Sokaklar aç ve uyuz köpeklerle dolu. Zaman zaman insanların parçalandığına dair söylentiler dolaşıyor.

Gazeteler şiir ve edebi yazılardan, padişahın birine madalya verdiğine dair haberlerden ibaret.

17 Maddede Türklerde Hayvan Sevgisi ve Hayvan Hakları

22. Padişah oldukça dindar ve muhafazakâr, ama operaya bayılıyor.

Sık sık sarayına batılı sanatçıları davet ederek çeşitli temsilleri ailesiyle veya sefirlerle(büyükelçiler) izliyor. 'Zat-ı Şahaneleri' diye biliniyor.

Kaynaklar

'Mémoires du chancelier prince de Bülow', Alman Şansölyesi Bernhard Von Bülow.

'Batış Yılları', Falih Rıfkı Atay.

'Babam Sultan Abdülhamid', Ayşe Osmanoğlu.

'Yıldız Hatıraları', Tahsin Paşa.

Popüler İçerikler

Montella Görevini Bırakırsa A Milli Takım'ın Başına Kim Geçmeli?
İki Torunlu Mücevher Kralı 30 Yıllık Eşinden Genç Sevgilisi İçin Tek Celsede Boşandı
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
YORUMLAR

Türk kelimesi, Türklük anlayışı yok olmaya yüz tutmuşken (Tıpkı şimdiki çomar yavşAK'ların yaptığı gibi.) Atatürk gibi bir adam tekrar TÜRKlüğü yüceltmiştir. Atatürk'ün değerini bir kez daha kanıtlıyor bu eşitsizlikler, ilkel sığ anlayışlar. ATA'mıza minnet ve saygımızı belirtmemizin tek yolu onun gösterdiği yolda yürümektir. ATAM izindeyiz.

23.10.2016

Fazla konuşmayın. Gerçekleri okuyunca hepinizin eli ayağı titriyor, zorunuza gidiyor. İşte çok özendiğiniz Osmanlı böyleydi. Salak herifler.

20.10.2016

Türklük Atatürk'le yücelmiş, hak ettiği devletine kavuşmuştur. Türkler, osmanlının esaretinden Atatürk sayesinde kurtulmuş ve özüne dönmüştür. Osmanlının kuruluşundan beri ilk kez Atatürk sayesinde biz Türkler kendi ülkemizi yönetir olduk. Osman Bey'i, Orhan Bey'i bilmem ama ezici çoğunluğunun annesi rus, rum, vb. olan osmanoğulları nasıl Türk olabilir ki? Gerçekten buna gönülden inanabilen var mı?

TÜM YORUMLARI OKU (96)