Osmanlı 19. yüzyıl süresince izlediği denge politikaları ile hayatta kalmak için çaba sarf etmiş ve bazı yenilikler ile de yenilenen dünyaya ayak uydurmaya çalışmıştır.
Çünkü yaşananlardan da anlaşılacağı üzere elimizdeki teknikler başarılı olmamız için ne yazık ki yeterli değildi. Osmanlı'nın bu dönemde verdiği en büyük savaş ise Ruslarla olandı.
Eflak ve Boğdan merkezli başlayan savaş Fransızların baskısı yüzünden sonlandırılmak zorunda kalındı ve bu savaşın sonunda Bükreş Antlaşması imzalandı.
Tanzimat Fermanı ile yeterli kalmayan Abdülmecit Londra Konferansları da düzenledi ancak Rusya hala Osmanlı ile uğraşıyordu. O dönemin Rus İmparatoru olan I. Nikolay 1853 tarihinde bir balo düzenledi ve bu baloda Rusya elçisi Osmanlı hakkındaki fikirlerini açıkladı.
Kollarımız arasında hasta bir adam var. Çok hasta. Size açıkca söylemeliyim ki gereken bütün tedbirleri almadan önce onu günün birinde kaybetmemiz büyük felaket olacaktır. Osmanlı Devleti ansızın ölebilir. Bu takdirde üzerimizde kalacaktır, ölüleri diriltemeyiz. Osmanlı Devleti ölünce bir daha dirilmemek üzere ölecektir. İşte bunun içindir ki size soruyorum: Böyle bir olay karşısında karışıklık, anarşi ve hatta bir Avrupa harbiyle karşılaşmaktansa önceden tedbirler almak daha akıllıca bir hareket olmaz mı?
Ancak ortada tek bir sorun vardı ki o da hasta adam olarak tabir ettikleri Osmanlı'nın nasıl parçalanacağıydı. Bu sebeple İngiliz elçisi bu fikre katılmadı. İngiliz elçisinin bu fikirden uzaklaşmasının asıl sebebi ise Türk topraklarına tek başına sahip olmak istemesiydi.
Ruslar sıcak denizlere inmek isterken zaten karmakarışık bir durumda olan Avrupa da elbette ki bu durumdan faydalanmak istiyordu.
Bu savaşta İngiltere ve Fransa ne kadar yanımızda olsa da bunun bir nedeni vardı. Savaş sonunda imzalanan antlaşma ile Avrupalı devletler iç işlerimizin içine girdi ve her şeye karışmaya başladılar.
Ferman hükümleri ise yine Fransa, İngiltere ve Avusturya tarafından belirlenmişti. Bu fermanın ilanı ülkede yer alan azınlıklara ve yabancılara birçok hak verilmesine neden oldu. Osmanlı Birinci Dünya Savaşı'nda da yenildiği zaman artık paylaşılmaya hazır bir pasta olmuştu ve bu pastayı yemek isteyen birçok kişi sırada bekliyordu.
O zaman bu terimin içinde Avrupa kelimesi yer almıyordu ve Avrupa'nın hasta adamı ifadesi The New York Times gazetesinin 12 Mayıs 1860 tarihli sayısında kullanıldı.
Ta ki Türkiye Cumhuriyeti kurulana kadar. Türkiye batıyı yerle bir ettiğinde ise bu tabir Almanya'ya aktarıldı ve Almanya 1990'lı tarihlerde Avrupa'nın hasta adamı olarak ifade edilmeye başlandı.