Osmanlı'dan Günümüze İhtilal Hareketleri

Osmanlı Devleti'nin en parlak olduğu dönemlerden başlamış olmakla birlikte mevcut idareye yönelik gayri nizami usullerle müdahalede bulunma geleneği yakın tarihimize kadar sürdü. Yavuz Sultan Selim'in babası olan II. Beyazıt'a karşı başlattığı hareket iktidarı ele alması ile neticelenmişti. Bunu izleyen dönemde ise askerin yönetim üzerindeki gücü ortaya çıkmış ve gün geçtikçe asker-bürokrasi ve siyaset ilişkisi olması gerekenin dışında ele alınmıştı. Osmanlı'da memnuniyetsizliğin bir tezahürü olarak beliren ihtilal hareketleri aynı şekilde Yeni Türk Devleti'ne de miras kaldı ve Mustafa Kemal Atatürk'ün bir önceki hükümete yönelik başlattığı hareket ile anayasal sürece giren yeni rejim daha sonrasında gerek cumhuriyet değerlerini koruma gerekse rejimi muhafaza etme iddiası ile sürekli olarak gündemdeki yerini korudu. İşte Osmanlı'dan günümüze ihtilal hareketleri;

1. Yavuz Sultan Selim'in Tahtı Ele Geçirişi

24 Nisan 1512'de Osmanlı Devleti 9.padişahı olan Yavuz Sultan Selim, taht’ta bulunan babasının yaşlılığını ve Safevi hükümdarı Şah İsmail’in doğudaki tehlikeli hareketlerine karşı tepki vermemesini gerekçe göstererek tahta hak iddiasını kuvvetlendirdi. Taht için hayatta olan rakipleri ağabeyleri Şehzade Korkut ve Şehzade Ahmet ikilisinden Şehzade Ahmet taht konusunda daha ısrarcı olsa da Yeniçeriler bu şehzadeye ‘korkak’ diyor ve onun devleti yönetemeyeceğini söylüyorlardı. Yavuz Sultan Selim şehzadeliği döneminde merkezden habersiz Safevi üzerine yürümesiyle ilk sefer yapan şehzade ünvanına sahipti. Yaptığı bu sefer ve bilinen cengaverliği onun yeniçeriler arasında sevilmesini ve destek bulmasını sağladı. Yaşlılığı artan II.Bayezid’e Selim yanlısı paşalar Yeniçerilerin isteklerinin kabul edilmezse kendilerinin öldürüleceğini belirtti. II.Bayezid yaşadığı müddetçe tahtı bırakmayacağını belirtse de Yeniçerilerin Selime olan desteklerini hissetmiş ve İstanbul’a çağrılan Selim babasının askerlerin başına geç telkinlerine karşı muhalefet edemeyeceğini ama bunun kabulünün güç olduğunu belirterek askerin ancak padişahıyla birlikte sefere giderse tam olarak hizmete edeceğini belirtti. Babasının üzerinde Yeniçerileri de arkasına alarak bir baskı oluşturan I.Selim, babasının tahttan feragat etmesini sağladı. 7 Safer 918/ 24 Nisan 1512 yılında tahta çıkan Yavuz Sultan Selim Osmanlı’dan günümüze darbeler dizisinde ilk darbeyi yapan hükümdardır. Babası II.Bayezid, doğum yeri olan Dimetoka’ya bir nevi sürgüne gönderilirken vefat etmesi zehirlenerek öldürüldüğü şayialaraının artmasına sebep oldu.

2. II.Osman Vakası (Genç Osman)

Osmanlı devletinin son dönemlerinde ortaya çıkan değişim ve yenileşme hareketlerinin önü genellikle ihtilal hareketleri ile kesildi. Ne zaman değişim planı ortaya çıksa mutlaka bir ihtilal ile durduruldu, devletinin geleceğini düşünerek adım atmaya çalışan padişahlar, bu uğurda tahtlarından hatta canlarından oldular. Hiç şüphesiz Osmanlı devletinde değişim ve yenileşmenin zirvesinde Sultan III. Selim vardır. Değişimi başlatan ise Sultan II. Osman, yani Genç Osman’dır. Taht'a genç yaşında amcası I. Mustafa’nın hal edilmesi üzerine çıkan Genç Osman, sert tavırları Yeniçeri ve Ulemanın nefretini kazanmasına sebep oldu. Bu nefret padişahın bizzat başkomutanlığı üstlenmesi ve hacca gitmeye karar vermesi üzerine zamanla artarak neticede isyana dönüşür. Askerlerin öncülüğünde başlatılan ve bir sonraki gün ulemanın da katılımıyla güçlenen isyancılar, taleplerini bildirmek üzere Saray’ın kapısına dayandılar. Genç Osman başlangıçta isyancıların taleplerini reddetti ise de tavrını daha fazla sürdüremedi. Sonunda isyancılar Saray’a girmiş ve padişahın amcası I. Mustafa’yı bulunduğu hücreden çıkarıp sultan ilan etmişlerdir. Genç Osman ise Yedi Kule zindanlarına kapatılarak orada katledildi. Genç Osman, bir ihtilal sonucu öldürülen ilk Osmanlı padişahıdır.

3. Kabakçı Mustafa İsyanı ve III.Selim

Osmanlı yenişleşmesinin ana figürü olarak kabul edilen III.Selim, ıslahat fikirlerini zamanın ruhuna uygun, ciddiyetle ve kararlı bir şekilde ele alarak bozulmuş Osmanlı düzenini yeniden tesis edip Devletin gücüne yeniden kavuşmasını sağlamaya çalıştı. Sultan III. Selim, Nizam-ı Cedîd adı ile askerî, mülkî, idarî, ticarî, sosyal ve siyasî bir dizi ıslahat teşebbüslerine girişerek, devlete yeni bir soluk ve canlılık getirdi. 1807 yılında Nizam-ı Cedid ordusunun kaldırılmasını isteyen yeniçeriler Kabakçı Mustafa'nın önderliği altında ayaklandılar. III. Selim Nizam-ı Cedid ordusunu dağıtmak ve 29 Mayıs 1807 tarihinde de tahttan çekilmek zorunda kaldı ve saraydaki ‘Şimşirlik’ denen hücreye kapatıldı. Saltanat kendinden sonra gelen IV. Mustafa’ya yani amcasına geçmişti. Rusçuk ayanı Alemdar Mustafa Paşa 15 bine yakın ordusuyla III. Selim’i yeniden tahta çıkarmak için İstanbul’a gelirken 28 Temmuz 1808’de III. Selim padişah IV. Mustafa'nın emriyle boğduruldu.

4. Abdülaziz’in Düşürülmesi

1870’li yıllardan itibaren Osmanlı Padişahı Abdülaziz’e karşı gelişen yeni yönetim şekli ile ilgili muhalefet gün geçtikçe şiddetini arttırdı. Yeni Osmanlılar’ın başını çektiği cunta yapılanmasında Mithat Paşa önderliğinde Meşrutiyet idaresine geçilmesi isteniyordu. İlk olarak 1876 yılının Nisan ayında başlayan hareketlenmede Osmanlı sadrazamları kansız bir şekilde yönetimden uzaklaştırıldı ve cunta üyeleri önemli kademelere yerleştiler. Sonrasında ise 30 Mayıs tarihinde Abdülaziz’i tahttan indirerek akıl sağlığını kaybetmiş olması mazereti ile saray yağmalandı ve Padişahın harem dahil tüm mal varlığına el konuldu. Gelişen darbe sürecinde 5. Murat cunta yönetimi tarafından tahta geçirildi.

5. 31 Mart Ayaklanması – II. Abdülhamit

93 Harbi’nden sonra (1877-1878 Osmanlı – Rus Savaşı) Osmanlı Devleti’nde uygulanan baskıcı yönetim 2. Abdülhamit’e yönelik gün geçtikçe muhalefetin gelişmesine sebep oldu. İktidarını olağanüstü hal şartlarında geçiren 2. Abdülhamit denge politikaları ve konjonktürel politikalar ile Hükümet ile olan ilişkisini sürdürdü. Ancak 30 yıldan fazla süren iktidarında sürekli olarak muhalefete uğrayan Abdülhamit 1909 yılına gelindiğinde büyük bir ayaklanma ile karşı karşıya kaldı. Ayaklanma her ne kadar bastırılmış olsa da takip eden süreçte ilan edilen sıkı yönetim ortamında 2. Meşrutiyet’in getirdiği haklardan yararlanılarak Meclis-i Mebusan kararı ile 2. Abdülhamit’in yerine 5. Mehmet Reşat geçirildi.

6. Bab-ı Ali Baskını – 28 Ocak 1913

Tarihimizde askeri darbelerden biri de İttihat ve Terakki Cemiyeti’nin önderlerinden Enver ve Talat Paşa tarafından gerçekleştirilen Bab-ı Ali Hükümet binası baskınıdır. Sadrazam Kamil Paşa Hükümetini zorla istifaya etmeye iten ihtilalciler 23 Ocak 1913 tarihinde mevcut hükümetin çalışamaz hale gelmesine sebep oldu. Balkan savaşları döneminde yaşanan sıkıntılardan dolayı Kamil Paşa Hükümeti başarısızlıkla suçlanmış ve bunu fırsat bilen İttihat Terakki Cemiyeti de iktidar olma yolunda ihtilali gerçekleştirmişti. Enver Bey’in gün içinde 14:30 itibariyle Bab-ı Ali’ye doğru hareketi ile başlayan ihtilal günü kısa bir zaman süreci içerisinde 15:08’de Kamil Paşa’ya istifasının imzalattırılması ile son buldu.

7. 27 Mayıs 1960 Darbesi

1950 yılında yönetime gelen Demokrat Parti Adnan Menderes Başkanlığında 10 yıl boyunca yönetme yetkisini kullandı. Özellikle 1957 yılından sonra gelişen kriz ortamında Ordu 27 Mayıs 1960 tarihinde komuta zincirinden bağımsız bir idare ile yönetime el koydu. Askeri idare, başında Cemal Gürsel’in olduğu Milli Güvenlik Konseyi’nin yönetiminde Cumhurbaşkanı Celal Bayar ve Başbakan Adnan Menderes’in de içinde olduğu siyaset, akademi ve askeri mecradan birçok tutuklama yaptı ve Adnan Menderes ile Bakanlarından Fatin Rüştü Zorlu ve Hasan Polatkan idam edildi. Darbe yönetimi kurucu irade tasarrufu ile yeni anayasa (1961) ve erkler arasında yeni yönetim şeklini tayin etti.

8. 12 Mart 1971 Askeri Muhtırası

3 kuvvet komutanı ve Genelkurmay Başkanı’nın ortak imzası ile yayınlanan muhtıra dönemin Süleyman Demirel hükümetinin düşürülmesi ile sonuçlandı. Emir komuta zinciri içerisinde gerçekleştirilen bir darbe olması açısından ilk olma özelliği taşıyan 1971 müdahalesinde bir siyasi partinin kapatılmamış, meclisin lav edilmemiş, yeni anayasanın hazırlanmamış ya da bir yargılamanın yapılmamış olmasına rağmen müdahale sonucunda hükümetin çalışamaz hale getirilip gayri nizami yollardan yönetimin değiştirilmesi ile Nihat Erim Hükümetinin göreve başlamasından dolayı bu kusursuz bir darbe örneği olarak adlandırılabilir.

9. 12 Eylül 1980 Darbesi

Emir komuta zinciri içerisinde gerçekleşen darbe girişiminde Süleyman Demirel Hükümetine müdahale edildi. Meclisin lav edilmesi, siyasi partilerin kapatılması, yeni anayasanın hazırlanmasının yanında iç savaş ile burun buruna gelinmesinden dolayı ülke siyaseti açısından büyük bir kırılma noktası olan 1980 askeri darbesi Kenan Evren’in idaresinde uzun yıllar süren militarist bir idarenin ardından siyasi, sosyal, sanat ve spor hayatında büyük değişimleri beraberinde getirdi. Darbe sürecinde 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 210 bin yargılama yapıldı ve 230 bin kişi tutuklanarak cezaya mahkum edildi. 517 kişiye idam cezası verildi, 50 kişi infaz edildi. Bunun yanında siyasi mülteci olarak yurtdışına kaçan, şüpheli olarak ölen, fişlendiğinden dolayı işten çıkarılan ve hapishanelerde ölen sayısız kişi darbenin en acı yüzleri oldu.

10. 28 Şubat 1997 Süreci

Post- modern darbe olarak adlandırılan 28 Şubat süreci 28 Şubat 1997 yılında gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısından sonra yaşanan gelişmelerden ardında Necmettin Erbakan Başkanlığındaki Refahyol Hükümet istifaya zorlandı. 28 Şubat’ta gerçekleştirilen Milli Güvenlik Kurulu toplantısında alınan şeriat ile mücadele kararlarının doğrudan Necmettin Erbakan hükümetini hedef almasından dolayı siyaset alanında birbirinden hızla ayrılan toplum grupları sanat, kültür ve bürokraside büyük ayrıştırmalara ve baskılara maruz kaldılar. Silahsız bir darbe olmasına rağmen kamusal alanda askerin kendisini doğrudan göstermesine dayalı olarak silahlı bir müdahalenin de uzak olmadığı algısı toplumsal infiale sebep olmuşken 28 Şubat sürecindeki askeri vesayetin 21. Yüzyılın başlarında hala etkisinin en büyük ölçüde hissediliyor olmasından dolayı ayrıca dikkate değerdir.

Popüler İçerikler

İstanbul Boğazı'nın En Pahalı Yalısında Fiyat Güncellemesi: Değeri Tam 120 Milyon Euro
Gazeteci Fulya Öztürk'ün Azerbaycan Milletvekiline Ağladığı Anların Beden Dili Analizi Çok Konuşuldu
Sosyal Medyada Süren Öğretmenlik Tartışması: Az Çalışıp Çok mu Maaş Alıyorlar?