Osman Balcıgil Yazio: Yüz Dolara Kabalist Olunabilir mi?

Ezoterizmin temellerinden sayılmasına karşın “parayı veren düdüğü çalar” misali dershanelerde bile öğretilmeye başlanan Kabala, tarihi boyunca hiç bu kadar zor bir dönemden geçmemiş olsa gerek.

Binlerce yıl sessiz ve derinde çalışılarak sürmesi sağlanan bu ezoterik öğretiyi bile moda haline getirmiş olmamıza şaşırmayalım. Ne yazık ki başka birçok öğreti gibi o da bir “kişisel gelişim mevzuu” haline dönüştürülmüş, ticaretin aracı olmuş vaziyette.

Öte yandan, tanrısı para olan kapitalizm neyi çıkar aracı haline getirmedi, kimleri “maymun”a çevirmedi ki!

Esasen inisiyasyonla kabul edilip “sır tutma” temelinde yükselmesine karşın, meditasyon, Budizm ya da doğunun öteki mistik okulları gibi Kabala da artık çok moda.

Tüm dünya ve ondan kusur kalmayan Türkiye, “kişisel gelişim” adı altında “akıl satan” ve bu “iş”ten para kazanan dünya kadar sözde “guru”yla “ilerleme”yi tercih etmiş durumda.

Şüphesiz ne üzerine konuştuğumuz “mesele” basit ne de Kabala “10 derste 100 dolar” verilerek künhüne varılabilecek bir şaklabanlık.

Tarihten süzülerek gelen, kendisinden sonraki bütün ezoterik akımlara şu veya bu biçimde yön vermiş, içlerinde izler bırakmış bir öğretiden söz ediyoruz.

Tanrının aynı zamanda “her şey ve hiçbir şey” anlamına geldiğini kavrayabilmek, yüz dolar verilerek öğrenilemeyecek kadar derin bir “mesele” olsa gerek!

Mısır ezoterizminin boy verdiği topraklarda gelişen Kabala, bir anlamda bu öğretinin gölgesinde yetişti.

Kabala da tıpkı Mısır ezoterizminde olduğu gibi kötülükleri yok etmek, yerine iyilikleri hâkim kılmak için çeşitli araçlar kullanıyor. Bu yolda büyüye başvuruyor. 

Kabala öğretisiyle Musevilerin kutsal kitabı Tevrat’ı birini tamamlayan iki ayrı parça olarak görmek doğru değil.

Öncelikle, Kabala Tevrat’tan farklı olarak tıpkı eski Mısır ezoterizminde olduğu gibi “maddenin sürekliliği” tezinden hareket ediyor. 

Museviliğin önermelerinin aksine, Kabala ile ilgilenenler tek tanrıya inanan dinlerin öncesinden kalma adetleri, gelenekleri, görenekleri devam ettirmeyi yanlış bulmuyorlar.

Tevrat’ın önermelerine kulaklarını tıkayan ve mistisizmi önceleyen bir ezoterik sistem olarak, Kabala’nın mevcudiyetini bugüne kadar sürdürmüş olmasını önemsemek lazım.

Mutlaka benzetmek gerekirse, İslam’daki tasavvufî akımlar ile Kabala’nın aynı kulvarda olduklarını söylemek mümkün.

Kabala ile ilgilenen ezoteristler esasen “kâmil insan” yaratmanın peşindeler.

Bunun, dinin emrettiği kitabı okuyup ibadetleri yapmakla gerçekleşemeyeceğini düşünüyorlar. Onlara göre ezoteristlerin geçtikleri yollardan geçmek, tekâmülü sağlamak için şart.

Böyle olunca Osiris’in, İsis’in, Babil’den gelen söylencelerin izlerini sürüyorlar. Ötesi de var: Batık kıtalara dair efsaneler, Hermes’e dair külliyat, Ölü Deniz Yazmaları…

Batık kıtalara, Hermes’e, Osiris ve İsis’e dair söylenceleri önceki yazılarımda anlatmaya çalışmıştım Ölü Deniz Yazmaları’na gelince:

Bu parşömenlerin Kumran’da yaşayan Esseniler tarafından yazıldığı düşünülüyor. Essenilerin başını çekenlerin, M.Ö. 2. Yüzyılda tapınaktan sürülen isyancı rahipler olduğuna dair yaygın bir kanaat hâkim.

İsyancı rahipler tarafından kaleme alınmaya başlanan ve 70’li yıllara kadar yazımı devam ettiği düşünülen Ölü Deniz Yazmaları sadece Kabala ile ilgilenenlerin değil, dinler tarihi, arkeoloji gibi alanlarda çalışmalar yapan bilim insanlarının da büyük ilgisini çekiyor.

Instagram

Facebook

Twitter

Popüler İçerikler

Seray Sever'den Apar Topar Yayından Kaldırılan "Dünya Güzellerim" İtirafı!
Fenerbahçe Asbaşkanı Acun Ilıcalı'dan Derbi Öncesi Çok Konuşulacak Açıklama: ''Hakemlerle İlgili Kaygım Var''
Diline Fena Doladı: Hasan Can Kaya'dan Vural Çelik'e Veda Yazısıyla Tepki Çeken Gülse Birsel'e Büyük Gönderme!
YORUMLAR
16.01.2021

O değil de Kavala kurabiyesi çok güzel.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ