Bu arada İsis, Osiris’i bütün tanrıların başı olan Güney Tanrısı Ra’nın yerinde görmek istemektedir.
Bir gece Ra uyurken, İsis onun tükürüğünü alır, kille karıştırır, yılan haline getirir. Yılan Ra’yı ısırır. Ölmek üzeredir. İsis Ra’ya, gizli adını söylerse kendisini iyileştireceğini vadeder. Güç Osiris’e geçmiştir. Tahtın sahibi artık odur.
Set kıskançlıktan kıvranmaktadır. Savaşarak yenemeyeceği Osiris için bir tabut hazırlar. Süsleyerek güzelleştirdiği bu tabuta büyüler yaptığı Osiris’i sokar, kapağını iyice kapatır, Nil’e atar.
Neyse ki İsis Osiris’in tabutunu bulur, tam bir büyüyle hayata döndürecekken Set tekrar ortaya çıkar.
Set bu kez de Osiris’in bedenini on dört parçaya ayırıp Mısır toprakları üzerinde dağıtır.
İsis ve Set’in eşi Nephthys bütün Mısır’ı dolaşarak Osiris’in parçalarını toplar, her parçasını buldukları yere bir tapınak dikerler.
Parçalar tamamlanınca, Anubis mumya bezleriyle Osiris’i sarıp sarmalar ve onun tekrar hayata dönmesini sağlar.
Osiris’in oğlu Horus kızgınlıkla Set’e saldırır ve onu yener.
Osiris canlanmışsa da yaşama sevincini kaybetmiştir. Ölüler ülkesine gitmek ister. Burada Anubis’in kendisine getirdiği ölüleri yargılar.
Eski Mısır’ın tarihi, bir anlamda “tanrılar savaşı”nın tarihi gibidir. Dünya kadar söylenceyle, ezoterizm üzerine kafa yoranlara ilham verir.
***
Eski Mısır üzerine konuşulacak pek çok konu olsa da önümüzdeki hafta Eski Yunan’a doğru yelken açacağız.
Biraz da Hermes üzerine söyleşelim. Öyle değil mi?
O güne kadar, kalın sağlıcakla.