Osman Balcıgil Yazio: Orpheus Merakına Nasıl Yenik Düştü?

İnisiyelerin dünyasında, üstatların yol göstericiliğine ihtiyaç vardır.

Çırak, üstat olana kadar kendisine öğretilenlere itibar etmek durumundadır.

Bir ozan olan Orpheus’un ezoterik hikâyesi bu açıdan büyük önem taşır.

Trakyalı olan Orpheus’un sevgili eşi Eurydice kaçırılır. Orpheus ırmak boyunca eşinin peşinden koşar.

Bu esnada zehirli bir yılan kadını sokar, ölmesine yol açar. Orpheus bir kaplumbağanın kabuğundan yaptığı sazıyla, eşinin başında ağıt yakar. Yer altının tanrıları insafa gelip, ona eşini geri verirler.

Sadece bir şart ileri sürmüşlerdir: Geriye dönerken, ardı sıra onu takip edecek Eurydice’ye bakmayacaktır.

Ama Orpheus bu şartı yerine getiremez. Döner ve eşinin kendisini takip edip

etmediğinden emin olmak ister.

Böyle olunca, Eurydice’nin haykırışı dört bir yanı sarar.

“Bu ne çılgınlık Orpheus?

Seni de beni de yok eden bu çılgınlık ne?

Geri çağırıyor beni zalim kader!

Uyku kapatıyor kararan gözlerimi.

Gece dört bir yanımı sarıyor Orpheus.

Elveda!”

Ozan, sevgili eşini ikinci kez kaybetmiştir.

Orpheus’un onu yeniden yanlarına alan ölü ruhları ve tanrıları bir kez daha

ikna etmesi imkânsızdır.

İlerleyen zamanlarda sözünü çokça edeceğimiz Vergilius (M.Ö. 70- 19) gibi,

ezoterizm lafı edildiğinde ismi mutlaka zikredilmesi gereken yazarlar,

Orpheus’la ilgili bu söylenceyi sembollerle bezemiş, kendilerinden sonra kalem oynatacaklara ilham vermişlerdir.

Orpheus’a dair bu söylence, ezoterizmle uğraşanlara önemli bir mesaj

veriyor: 

İnisiye olarak ölüm deneyimini yaşamak da kurtulduktan sonra hata yapmak da mümkün. Unutulmaması gereken, hataların alışkanlık haline getirilmemesi.

Söylenceye göre, Orpheus sevgili eşi Eurydice’yi kaybettikten sonra yedi ay

ağladı. Bu da yedi sayısına sembolik bir anlam yüklenmesine yol açtı.

Orpheus’un eşine dair söylence aklımıza Sodom ve Gomore şehirlerinin yok edilmesini getirmeli.

Bu kentlerin halkları yoldan çıkmış, tanrı son bir kez sınamak için meleklerini göndermişti.

Sadece Lut ve ona inanan ailesi kentlerin ateşler içinde kalmasından kurtulabildiler.

Hatırlanacağı üzere bu söylencede de Hazreti Lut’a gün doğmadan, karısı hariç ev halkını alarak derhal evini terk etmesi, giderken de arkalarına

bakmamaları söylenmişti. Çünkü, geriye bakanların gözleri ortaya çıkacak

ışıktan kör olacaktı.

***

Orpheus söylenceleri M.Ö. IV. Yüzyılda Yunanistan’da yaygınlaştı. Bir kült haline dönüştü. Giderek Pisagorcu öğretiyle bütünleşti.

Bu kült, evrenin birliğini, evrendeki bütün varlıkların birbirlerine yakınlıkları olduğunu, hepsinin birbirine dayandığını öğretiyordu.

Orpheusçular ruhun bir bedenden ötekine göçtüğüne inanıyor, bu nedenle et

yemiyorlardı. Bu yolla ruhlarını ileride sürecekleri göksel hayata

alıştırdıklarını düşünüyor, her türlü bedende mutluluktan uzak yaşamayı tercih ediyorlardı.

Tanrıları da o zamanın mitolojik inancına uygun olarak Dionysos ve yeraltı

dünyasının tanrısı olan Persephon ile Zeus’tu.

Eski Yunanın bu mistik inanışına göre, insanın içinde bulunabileceği en

yüksek hal, kendi bilincini ortadan kaldırmak, vecde ulaşmaktı. Bir başka

şekilde söylenecek olursa, tanrıyla dolmasıydı.

Kapısında “Kendini Bil” yazan Delfi Mabedi, eski Yunan’da Apollon’a adanan tapınakların en bilinenidir.

Yunanistan’da, Parnasos Dağı’nın güneybatısında bulunan bu alanda yapılan kazılardan anlaşılan, yerleşiminde devamlılık olduğudur.

Yakınında modern bir kasaba bulunan Delfi Antik Kenti, 1987 yılında UNESCO tarafından “dünya mirası” olarak kabul edilmiştir.

Delfi’de törenleri kadın kâhin Pythia yönetiyordu. Soru cevap şeklinde yürüyen ayinlerde sorular Apollon’a soruluyor, cevaplar kâhinler tarafından,

onun adına mırıltılar halinde veriliyordu.

Delfi Mabedi, Pisagor da içlerinde olmak üzere antik Yunan filozoflarının birçoğunun gelişmesinde önemli rol oynadı.

***

Dionysos ve Apollon’dan söz etmişken, bu iki mitolojik kahramanın ortaya bir ikilem koyduğuna da dikkat çekmek gerekiyor.

Öyleyse Nietzche’nin adını anmanın, eseri Tragedyanın Doğuşu’ndan söz etmenin tam zamanı.

Nietzche’ye göre, Yunan mitolojisi iki temel üzerinden yükseliyor:

İnsanın iç dünyasının akılla birlikte yüceldiğini işaret eden Apollon ve yücelmenin sezgiler vasıtasıyla olacağına vurgu yapan Dionysos.

Nietzche bu konuda taraftır. Ona göre insanı yöneten içgüdüleridir. Böyle olmazsa ayakta kalınamaz.

Ünlü filozof bu düşünceden hareketle “insanın kendisini durmaksızın yeniden

yarattığını ve yok ettiğini” söyleyen Dionysos’un yanında yer alır.

Popüler İçerikler

Bahis Reklam ve Teşvik! Acun Ilıcalı, TV8 ve Exxen Yetkilileri Hakkında Soruşturma Başlatıldı
Teğmen Ebru Eroğlu İle İlgili Skandal Karar: Küfür ve Taciz İfade Özgürlüğü Sayıldı
Beklenen Gün Geldi: Birbirinden Ünlü İsimler Saygı1 Formatının İkinci Konuğu Sertab Erener İçin Sahneye Çıktı!
YORUMLAR
15.12.2020

Hatırlanacağı üzere bu söylencede de Hazreti Lut’a ... Söylencede. O söylence dediğin Kuranı Kerim'dir. Embesil.

16.12.2020

Yeraltının yani ölüler diyarının tanrısı(tanrıları değil) Persephone değil Hades'tir Persephone Tanrıça Demeter'in kızıdır ve Hades tarafından yeraltına kaçırılmıştır. Ayrıca Lut'un karısı arkasını dönünce kör olmaz, tuz sütununa dönüşür.

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ