Yahudiler “kovduk” deseler de esasen ayrılanların Esseniler oldukları açık seçik ortada.
Parşömenler, her şeyi ortaya koyuyor. Yahudi toplumuna o gün için yön veren din önderlerinin, insanlığın en önemli değerleri olarak bugün de zikrettiğimiz ahlâk ve vicdan yolundan ayrılmış olduklarını gösteriyor.
Evet, Esseniler ezoterizmi uygulayan bir topluluk.
Dışarıya kapalılar. Dadokite Belgeleri, Toplum Kuralları ve Disiplin El Kitabı gibi yasa kitapları yoluyla, Kumran’daki hayat düzenini sıkı bir şekilde kontrol altında tuttuklarını biliyoruz.
Ölü Deniz Yazmaları’ndan anlıyoruz ki, Esseniler içinde bulundukları toplumu Muhtediler, Tövbekârlar, Fakirler, Sıddıklar, Azizler, Tanrı Tarafından Seçilenler olmak üzere sınıflara ayırmışlar.
Esseniler, topluluklarına birini inisiye etmeden önce şu konulardan emin oluyorlardı:
Adayın dindar olduğu, adaletli davranacağı, kimseye zarar vermeyeceği, zalimliğe karşı olduğu, tanrı yolunda olan yöneticilerine sadık olacağı, despotluk yapmayacağı, üstünlük sağlamaya çalışmayacağı, değişik giyim kuşamlarla kendini farklılaştırmayacağı, hakikatin peşinde olacağı, yalana sapmayacağı, hırsızlığa ve öteki günahlara karşı duracağı, sonunda ölüm bile olsa Essenilere sadık kalacağı.
Hiyerarşik bir biçimde yaşayan Essenilerde beslenme, giyim ve barınma ortak kullanım şeklinde gerçekleşiyordu, ticarete izin verilmiyordu. Topluluğun üyeleri birbirlerini kardeş olarak görüyor, içlerinden birilerinin
zenginleşip ötekilerinin fakirleşmesi hoş görülmüyordu.
Esseniler barışçı bir toplumdu, savaşa karşı olduklarından silah da üretmiyorlardı.
Kuvvetli bir öteki dünya inancına sahip olan Essenilerde ahirette iyilerin ödüllendirileceği, kötülerin ise cezalandırılacağı inanışı hakimdi.
Ölümden sonra vücudun çürüyüp yok olacağı ama ruhun ebedi bir biçimde varlığını sürdüreceği tartışmasızdı. Ruhun geleceği de dünyada nasıl yaşandığına bağlıydı.
Esseniler, vicdan ve adalet duygularından nasibini almamış ruhlar için okyanusun ötesinde hazırlanmış bir yer olduğu, orada karanlık ve soğuk çukurlar bulunduğuna inanıyorlardı.