Osman Balcıgil Yazio: “Manyak” Kıyafetli Şaman Kimden Ne İster?

Ezoterist bütün coğrafyalarda at koşturuyor…

Eski Yunan ve Mısır’dan sonra şimdi de Orta Asya’dayız…

Eski Türkler izlerini bugün bile gördüğümüz Şamanlıktan etkilenmişlerdi.

Dinden çok “bir inanç sistemi” olarak adlandırılabileceğimiz Şamanlığa mensup olanlar, dün olduğu gibi bugün de “büyücülüğe ve ruhların yaşadığına” inanıyorlar.

Şaman lafını literatüre yerleştiren Rus araştırmacılar oldu. Bu kelimenin

Türkçe karşılığı “Kam”dır.

Şamanlar, “aydınlık gökyüzü ve karanlık yeraltı” ikileminden hareket ederler. Bu inanışın mensuplarına göre, gök on yedi, yeraltı ise dokuz kattan oluşur. Göklerin ve yeraltının yaratıcısı olan tanrı Ülgen, göğün on yedinci katındadır.

Ülgen yani gök tanrı, iyi olanları derecelerine göre göğün çeşitli katlarına yerleştirecek, kötüleri de yer altının çeşitli kademelerine gönderecektir.

Şamanlığın Türkler tarafından geliştirilmiş bir sistem olduğunu biliyoruz.

İlerleyen zamanlarda Budizm, Mecusilik, Manicilik, Nasturilik, Yahudilik ve Hıristiyanlık gibi birçok dini deneyen Türkler, sonunda Müslümanlıkta karar kıldılar.

Yine de bugünkü uygulamalarında Şamanlık döneminden kalıntılar görebiliriz. Hıdırellez’de gül ağacına çaput bağlama, ateş yakıp üzerinden atlama gibi inanışlar hep Şamanlık döneminden kalmadır.

Yakın dönemlerde Şamanlık “geleneksel, yeni ve İslamî” olmak üzere üç biçimde ele alınıyor.

Birbirinden farklı bu Şamanlık uygulamaları, yörelere göre de farklılık gösteriyor.

Buna karşılık hepsi “doğa olaylarının ruhlarla ilişkisi” üzerine kurulu.

Gök gürültüsüne karşı göğe ok atılması, baharda ilk gök gürültüsüyle birlikte dağlara çıkıp dört bir yana süt serpilmesi, ev sahibi olmak için sağa sola taş yığma gibi adetlerin hepsi, Şamanlıktan kalma uygulamalar.

Şamanlığın iki olmazsa olmazından ilki “vecd durumuna geçme”, ikincisi bir Şamanın elinde hayat bulan “davul ya da def”.

Şamanın benliğini yok etmiş ve dünyaya yeniden gelmiş kişi olduğuna inanılır, en azında öyle olduğu varsayılır.

Bu suretle tanrı ile bağ kurabilecek, girdiği trans sayesinde kötü ruhları uzaklaştıracak, iyi ruhları davet edecektir.

Şaman ayini yapılacak yerde önce ateş ardından tütsüler yakılır.

Sonra, ayini yönetecek şaman “Manyak” adı verilen giysileriyle transa hazır bir şekilde alana gelir. Epilepsi nöbeti geçirir gibi bir hal takınır ve ağzına aldığı bir miktar suyla, ayinin yapılacağı alanın dört bir yanını ıslatarak kutsar.

Ateşin sönmesi beklenir.

Ardından Şaman elindeki davulu ve sesiyle ayini sürdür, ruhlarla temas kurmaya çalışır.

Şamanın girdiği trans halinin gerçek mi yoksa kandırmaca mı olduğu çok tartışılan bir konudur.

Esasen ikisi de değildir. Kendileri ve dünya için daha iyiyi isteyenlerin, bir aracı kullanarak yakarışta bulunduklarını söylemek galiba en doğrusu olacaktır. 

Instagram

Facebook

Twitter

Popüler İçerikler

Arkeolog Muazzez İlmiye Çığ 110 Yaşında Yaşamını Yitirdi
Beklenen Gün Geldi: Birbirinden Ünlü İsimler Saygı1 Formatının İkinci Konuğu Sertab Erener İçin Sahneye Çıktı!
Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
YORUMLAR
16.12.2020

en guzel inaniş .. diğer dinler gibi kadınları aşağılama yok ... doğaya saygı var bi kere...

18.12.2020

Bir tanıdık geldi mi ? Erlik, Kayra Han bunları nasıl yarattı acaba, bunlar ne yer, ne içerler diye düşündü. O düşüne dursun, insanlar ağacın yemişlerinden yemeğe başlamışlardı. Erlik baktı ki, insanlar ağacın yalnızca bir yanındaki yemişleri yiyorlar, öte yandakilere ellerini sürmüyorlar. İnsanlara bunun nedenini sordu. İnsanlar, şu yanıtı verdiler: Tanrı bize o yandaki yemişlerden yemeği yasakladı. Biz yalnızca Tanrı’nın izin verdiği, ağacın gündoğusundaki yemişlerden yiyoruz. Şu gördüğün yılan ile köpek, yasak yandaki yemişleri yemememiz için bekçilik ediyor.

18.12.2020

Bu yanıt, Erlik’i sevindirdi. Erlik Körmös, insanlardan Doğanay (Törüngey) denilen erkeğe yaklaştı. Ona Kayra Han size yalan söylemiş. Asıl, yasakladığı yemişlerden yemeniz gerekir. Onlar daha tatlıdır. Bir deneyin; göreceksiniz dedi. Erlik, uyumakta olan yılanın ağzına girdi; ağaca çıkmasını söyledi. Yılan, ağaca çıkıp yasak yemişlerden yedi. Doğanay’ın karısı Ece (Eje), yanlarına geldi. Erlik, Doğanay ile Ece’ye de yasak yemişlerden yemelerini söyledi. Doğanay, Kayra Han’ın sözünü tutarak yasak yemişlerden yemedi. Karısı Ece dayanamadı, yedi. Yemiş çok tatlı idi. Alıp kocasının ağzına sürdü. Doğanay ile Ece’nin tüyleri birden döküldü. Utandılar. Kaçıp, herbiri bir ağacın ardına saklandılar.

15.12.2020

bu kadar yani tüm olan biten bu öyle mi

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ