Öte yandan, o tarihe kadar Apollonius’un ismine adanmış tapınaklar Ege’nin iki yakasında da Anadolu’da da var. Ayasofya’da bulunan İsa’ya dair tasvirlerin bile esasen Apollonius’a ait olduğu söyleniyor.
Apollonius’un adı bu tapınaklarda ruhlarla temasa geçen, ruhları kullanarak insanları iyileştiren bir şifacı olarak anılıyordu. Yine onun adı anılarak hacamat yapılıyor ve bu sayede bedenin içinde bulunan ruhla konuşulup cin çıkartılıyordu.
Apollonius’un yolundan gidenler, üç yüz yıla yakın bir süreyle tıpkı onun gibi hastaları iyileştirmeye, şifa dağıtmaya çalıştılar.
Philostratrus kitabında, Apollonius’a dair şöyle bir söylence anlatıyor.
“Bir kız evlenemeden ölmüştü ve damat tabutun arkasında yürürken bütün Roma onunla birlikte ağlıyordu. Apollonius onların acılarını görünce tabutu yere bıraktırdı, kızın ismini sordu, ona dokundu, fısıltıyla bazı tılsımlı sözler söyledi. Ölü genç kız uyandı.”
Bu söylence bize Hazreti İsa’nın dokunarak iyileştirme özelliğini hatırlatıyor.
Dokunarak hayata döndürme çabalarına daha önceleri Pisagorcu ve Platoncular tarafından da girişildiğini biliyoruz.
Ayrıca et yememe prensibinin Orpheus ve Pisagor için de geçerli olduğunu söylemeden geçmeyelim.
ayni yoldan gidilirse hz. isa ile misir tanrisi horus arasinda da cok buyuk benzerlikler bulunur. ikisininde 12 takipcisi vardi, ikiside oldu ve dirildi, ikiside tanrinin ogluydu, ikiside bakireden dogdu, ikisininde dogum tarihi kis gun donumuydu, ikisininde burc sembolu balikti. daha aklima gelmeyen bir suru benzerlikler var. hz. isa gercekden yasamismidir, buyuk ihtimal yasamistir ama hakkinda yazilanlar bilinenler kendisinden yuz yil sonrasina ait, hristiyanlik buyuyup gercek bir din olup kayitlari tutulana kadar hikayesi defalarca degisiklige ugramis, her anlatan kendi pagan kulturunden bir seyler ekleyip bugunki bilgimiz hristiyanligi oraya cikarmis. hristiyanlik romanin ve tum antik dunyanin pagan inanclarinin monotheism ile yeniden paketlenmis halinden baska bir sey degil.