Osman Balcıgil Yazio: Ezoterizm Neden Bilenleri Dilsiz Eder?

Dün de söylediğim gibi, “Ezoterist”te zor konular üzerine konuşuyoruz… 

İsterseniz gelin önce bir tarif yapmaya çalışıp Ezoterizm’in ne olduğuna dilimiz döndüğünce açıklık getirmeye çalışalım: 

İnanılan, yararlı olduğu düşünülen, herkese değil bir çevreye ait öğretiyi, toplum nezdinde yaygınlaştırmayıp anlama kapasitesi olan kimselerle, bir program dahilinde paylaşmaya ezoterizm denir. 

Tarif böyle yapıldığında “Neden herkesle paylaşılmıyor?” diye sorulabilir. 

“Eğer doğru olduğu düşünülüyorsa, yaygınlaştırılmasında ne sakınca olabilir?” diye de yaklaşılabilir. 

 

Ezoterist tam da bu sorunun cevaplarını bulmak için tasarlandı.

Tasavvuf, felsefe, bilim konularında olduğu gibi ezoterizm denince de akla ilk gelen isimlerden, İbn-i Arabî (1165-1240) sadece Müslümanlar tarafından değil, aklı başında herkes tarafından sevilir, sayılır.

Oxford, Harvard gibi üniversitelerde üzerine çalışma yapan topluluklar vardır.  

Buna karşılık, Müslümanlar’ın taassup ve bağnazlık çıkmazına sapmış olanları ondan zerre kadar hazzetmez, her fırsatta üzerinde tepinmeye çalışır. 

Ölümünden üç yüz yıl sonra, Şeyhülislam Kemalpaşazade’nin “İbn-i Arabî’nin meramını anlamayana, susmak düşer” diyerek bu önemli düşün insanını koruma altına almaya çalışması önemlidir. 

İbn-i Arabî örneğinde de görüldüğü üzere, her meramı herkese anlatmak zor hatta imkânsızdır. 

İşte tam da bu nedenle, ezoterik (bizim coğrafyamızda söylendiği biçimiyle batınî) akımlar “içrek- içe dönük” çalışmayı tercih ederler.

İki kere iki sadece ilkokul kitaplarında dört eder. Seksen milyon insanın hayatına mâl olan İkinci Dünya Savaşı’nı deli bir Alman’ın çıkarttığına inanan son dünyalı yetmiş küsur yıl önce öldü.

Her ülke tarihini kendisi yazar ama nedense birinin yazdığı ötekininkini tutmaz. 

Bu kadar basit, herkesin gözünün önünde cereyan eden, gizlisi saklısı olmayan meselelerde bile anlaşma ihtimali yokken, daha derin, hatta dipsiz, üstelik netameli kuyulara “Haydi millet, buyurun hep beraber inelim” denmez. 

Denemesi bedava! 

Üç beş kişi bulun “Nereden gelip nereye gidiyoruz?” diye sorun, bakalım ne cevap alacaksınız. 

Ya da kalabalıkça bir ortamda “O’ndan mıyız? O muyuz?” seçeneklerini oylamaya sunun, bakalım başınıza neler gelecek? 

Böyle olduğu için, adı “sır” da konulabilecek “zor konular” bazı çevreler tarafından, kendilerine yakın düşüncelerle sahip olanları “içeri” kabul etme suretiyle çözülmeye, anlaşılmaya çalışılıyor. 

Bu gelenek binlerce yıldır devam ediyor.

Ezoterizmi öteki bazı kurumlardan ayırmak için, birkaç önemli kavrama göz atmakta yarar var. Bunlar bilim, din ve siyaset.

Bakalım, bu üç kurum ezoterizm cephesinden bakıldığında nasıl görünüyor. 

Aydınlanmasını tamamladıktan sonra sanayileşmeye yönelen, bu arada “ahlak” kavramını sözlüğünden çıkartan batılı ülkelerde, bilim ilerlemeyi sürdürüyor. İnternet teknolojileri başını alıp gitti. Her gün yeni bir buluş, yeni bir gelişme. 

Mars’ın üzerine koloniler kurmaya da kanseri yenmeye de çok yaklaştık. 

Öte yandan, gezegenimizin büyük bir kısmında gelir adaletsizliği her geçen gün daha da baş edilemez hal alıyor. Atlantis ya da Mu’yu aramaya ne hacet, artık Pasifik’te, plastik atıklardan oluşan “yeni bir kıta”mız zaten var. Sadece denizlerimiz değil, dağlarımızın tepelerini ve hatta uzayı bile çöplük haline çevirdik. Tarım artık bir sektör değil, sanayiinin alt birimi. Bu hızla devam edersek, yeni nesiller GDO’suyla oynanmamış son tohumu müzede görecek. 

Yüzlerce değil, onlarca yıl sonrasına dair yazılan felaket senaryoları keşke hayal ürünü olsa. Ama gerçek.

Gelişmek için önlerine bilimi koymuş olsalar da “vicdan” gibi kavramları unuttukları için, sanayi ve dijital devrimlerini tamamlamış toplumlar, kör ve sağır.

Kuşkusuz bu durumdan bilimi üreten çevreler değil, onu bir sömürü vasıtası haline getiren ahlaksızlar sorumlu. 

Böyle de olsa, bilimin bugün itibarıyla, dünyanın var olan sorunlarını çözmeye değil ağırlaştırmaya hizmet ettiğini söylemekten kaçamayız.

Aydınlanmasını gerçekleştirememiş, henüz sermaye birikimini tamamlayamamış “medeni” dünyaya uzak (emperyalist değil emperyalistlerin sömürdüğü) ülkelerde de durum farklı değil.

“Ahlak ve vicdan” gibi kavramlar buralarda da unutulmuş, yerlerine “din” ikame edilmiş vaziyette. 

En ahlaksız ve vicdansızlar, ne hikmetse kendisini hep “dini en bütün” ilan edenlerin arasından çıkıyor.

Siyaset kurumuna dair de durum pek iç açıcı değil.

Neyse ki ezoterizm üzerine çalışan toplulukların büyük bir kısmı, bilim ve din konusunun üzerinde durmadıkları gibi, siyaset meselesini de “es geçmeyi” tercih ediyorlar. 

Kuşkusuz bunun için gerekçeleri var. 

Öncelikle, “siyaset” toplumların bugünü, yarını, bilemediniz öbür günü üzerine çalışan, bir başka deyişle gündelik bir mesele. 

Buna karşılık ezoterizm, toplumların hayatlarını, davranış biçimlerini binlerce yıl öncesinden başlayarak anlamaya, doğru gördüklerini karınca kararınca geleceğe taşımaya çalışıyor. Bu nedenle de çalışmalarını bilim, din ve siyaset üzerine yoğunlaştırmıyor.

Ezoterizm üzerine çalışanlar, daha çok “nereden gelip nereye gitmekte olduğumuzu” anlama çabasındalar.

Bir başka deyişle, mensuplarını “sessiz ve derin” bir yolculuğa çıkartıyorlar. 

İnsanların içlerine döndüğü, kendilerini sorguladığı, anlama kabiliyetini arttırmaya çalıştığı bu yolculuğu ete kemiğe büründürmeye başladığımızda, neden söz ettiğimiz daha iyi anlaşılacak.

Popüler İçerikler

Seray Sever'den Apar Topar Yayından Kaldırılan "Dünya Güzellerim" İtirafı!
Enteresan Çıkışları ve Görgüsüz Paylaşımlarıyla Meşhur Murat Övüç'ten Kadınları Hedef Alan Hadsiz Yorum
Fenerbahçe Başkanı Ali Koç'un Yaptığı Açıklamalar Gündem Oldu: ''Uyanın Fenerbahçeliler Uyanın!''
YORUMLAR
Pasif Kullanıcı
27.09.2020

Ruhsal yolculuk yalniz gidilen bir yoldur. Bazi bilgilerin de gizli kalmasi gerekir. Mokshaya ulasmak dilegiyle.

27.09.2020

Crowley yazıp duruyordu ama...

SEN DE YORUMUNU PAYLAŞ