Dante’nin İlahi Komedya’sının İstanbul’a uygulama denemesi olarak da kabul edilebilecek “Dante’nin İstanbul Cehennemi” hem bu çok önemli düşünürü anlamak hem de cennet, cehennem gibi kavramlar üzerine kafa yormak için bir vesile olarak düşünülmeli. Kitap bir tiyatro topluluğunun “İlahi Komedya”yı sahneye koyma çabasının etrafında ve İstanbul cehenneminde geçiyor.
Neyse, konuya devam edeyim…
Yaşadığı dönemin İtalya’sında ve Floransa’sında Dante’ye İlahi Komedya’yı yazdıracak koşullar fazlasıyla mevcuttu.
Floransa’da, ağırlığını koymaya çalışan İmparatorluk yanlısı Ghilbellino’lar ile Papalık yanlısı Guelfo’lar arasında büyük bir karşıtlık hüküm sürüyordu.
Burada anlamamız gereken “feodal soylular” ile “kilise”nin birbirleri üzerinde üstünlük kurma çabalarıdır.
Dante’ye göre çatışmanın asıl sorumlusu feodal soylulardır.
1289 yılına gelindiğinde Dante’yi savaşta, Guelfo’ların yanında süvari olarak görüyoruz.
1296 yılına gelindiğinde Dante, Yurttaşlar Parlamentosu anlamına gelen Yüzler Konseyi’nin bir üyesi olmuştur. Konseyde, soylulara karşı çıkartılmaya çalışılan yasaları ateşli biçimde destekliyor.
Yaptığı konuşmalarda ve yazdığı yazılarda durmaksızın ahlaka vurgu yapıyor, demokratik eğilimlere destek oluyor.
Dante’nin İlahi Komedya’nın bir bölümü olan Cehennem’de, papaların iktidar hırsından söz etmesi ancak böyle yaklaşıldığında yerli yerine oturacaktır.
Trinita Kilisesi’nde 1301 yılında yapılan toplantıdan bugüne kalan belgelerde, Dante’nin ismini Guelfo’ların gurubuna başkanlık yaparken görüyoruz.
Bu da bize, Dante’nin baştan ayağa politik bir şair olduğunu gösteriyor.
Floransa’yı terk etmek zorunda kalan Dante zor koşullarda da olsa İtalya’yı dolaşacak, felsefe, hukuk ve retorik öğrenmek için Bologna’da uzun yıllar kalacaktır.
O dönemde yazdığı on dört bölümden oluşan Du Vulgari Elequentia isimli kitabında kültürlü seçkin insanlara seslenen Dante, büyük bir tutkuyla İtalyanca’yı savunuyor, anadilinin seçkin bir dil olmayı hak ettiğine dikkat çekiyor.
1313 yılına gelindiğinde Dante üç ciltlik De Monarchia (Monarşi Üzerine) ismini verdiği çalışmasını tamamlıyor. Onu bu eserinde çok önemli bir soruyu sorarken görüyoruz:
“İmparator gücünü doğrudan tanrıdan mı almalıdır yoksa, Papa’ya bağlı mı olmalıdır?”
Dante, Papa’nın olduğu gibi İmparatorun yetkisinin de doğrudan tanrıdan geldiği kanaatindedir. Öyleyse, kilise dünyevi işlerle uğraşmaktan vazgeçmelidir.