Fransa'nın Oscar Adayı Türk Filmi Mustang'ı İzlemeniz İçin 12 Neden

Türkiye seyircisiyle ilk olarak Filmekimi’nde buluşan ve vizyona 23 Ekim'de girecek olan Mustang, hem Fransa’nın Oscar adayı olmasıyla, hem uluslararası festivallerde aldığı övgülerle hem de genç oyuncularının başarısıyla çok konuşuldu. Sevilen bir spor arabaya da adını vermiş bir at cinsi olan Mustang, evcil atlardan üremiş olsa da aslında yabani bir at ve sahipsiz geziyorlar doğada. Adını bu attan alan filmi sizlere birazcık tanıtmak ve neden izlemeniz  gerektiğinin sebeplerini anlatmak isteriz. 

Yönetmen Deniz Gamze Ergüven’in  ilk ve düşük bütçeli bu filmiyle dünya çapında kopardığı fırtınaya şapka  çıkarıyoruz! İlk defa bir Türk yönetmen o kırmızı halıda aday olarak yürüyecek. Buna inanıyoruz. Oscar’da kırmızı halıdan bize el sallayın!

1. Araba markasından önce Türk filmi

Tüm dünyanın aklına araba markasından önce bir Türk filmini getirecek filmin adı nereden geliyor dersiniz? Amerika’da yaşayan vahşi atların adı olan Mustang, bu filmde beş kız kardeşin asiliğini, dizginlenemeyişini hem karakterleri hem de bellerine kadar uzanan saçlarıyla temsil ediyor.

2. 5 kız kardeşin birlikte gösterdiği muhteşem performans ve aralarındaki uyum

Cast seçimindeki inanılmaz başarısı. Kız kardeşlerin birbirlerine fiziksel olarak benzemesi, aralarındaki uyum, başarılı performansları ve güzellikleri öyle göz alıcı ki film hem çok albenili hem de çok başarılı.

3. Türkiye’nin önemli bir yarasına parmak basması

Kadın cinayetleri, çocuk yaşta zorla evlendirilen kızlar, aile içindeki baskı, muhafazakar toplum, ensest gibi kadınların hayatını karartan; özellikle ülkemizde büyük sorunlara yol açan sorunları anlatması. Ancak bunu yaparken didaktik olmadan, seyircinin gözüne parmak sokmadan mesajını verebilmesi.

4. Bu kadar hüzünlü bir hikâyede bir yandan Mustang kızlarıyla beraber üzülürken sevinçlerine ortak olabilmeniz

Filmin aslında ağır ve hüzünlü hikâyeleri var. Oysa bu beş kız kardeş hayatlarının baharında, neşeli ve canlı genç insanlar aynı zamanda. Birbirleriyle oynadıkları oyunlar, hapis hayatı yaşarken mutluluk arayışları, bazılarının ulaşabildiği mutlu sonlar bize umut aşılıyor. Hüzünlü sahnelerde bile filme yedirilen mizah duygusu zaman zaman seyirciye kahkaha attırmayı başarıyor.

5. İzlerken hep mutlu olmalarını isteyeceğiniz o saf, masum yüreklerle beraber sizin de kalbinizi çarptırması

Kızların masumiyeti, yaptıkları hataların gençliklerinden ve toyluklarından kaynaklanması, küçücükken sırtlarına bindirilen ağır yükler onlarla özdeşleşmemizi kolaylaştırıp bu yolla senaryoyu daha inandırıcı kılıyor. Onları çok sevip, mutlu olmaları için dua ediyor, özellikle filmin sonuna doğru yükselen tempoyla birlikte elimiz kalbimizde izliyoruz maceralarını adeta.

6. İnebolu’da geçen bu hikâyeyi izlerken o kızları kardeşiniz gibi, hikâyeyi ise Türkiye’nin neresinde olursa olsun yaşanabileceğini hissettirmesi.

Film Karadeniz’de geçiyor. Ancak bu kasaba o bölgenin tipik özelliklerini yansıtırken bir yandan da Türkiye’nin herhangi bir yerindeki herhangi bir kasaba olabiliyor zihnimizde. Yakaladığı meseleler aslında evrensel olduğu için yabancılaşma yerine kendimizi onların yerine koyma duygusunu hissediyoruz.

7. Türkiye’de kadınlara yapılan dayatmaları tekrardan yüzünüze tokat gibi çarpması

Özellikle kadınların hayatına dair bazı klişe gerçekleri yansıtırken çok başarılı olması. Kız isteme, düğünde yaşananlar, havaya ateş etmeler, gerdek gecesi gibi aslında kadın için üzücü ya da sıkıntı verici olabilecek şeyleri hem bol tekrarla seyirciye kavratmak hem de bunu sıkılmalarına izin vermeyerek yapmak.

8. Filmin başta Cannes ve Sarajevo Film Festivali ve gösterildiği tüm festivallerde dakikalarca ayakta alkışlanması

Sadece Oscar adaylığı değil gösterildiği bütün uluslar arası festivallerde büyük övgüler almış olması. Bu övgülerin gelecekteki festivallerde ödüllere dönüşme

ihtimalinin yüksekliği.

9. Fransa’da Yol filminden sonra en çok izlenen Türkçe film olması

Yılmaz Güney imzalı Yol filminin hem diğer ülkelerde hem de Fransa’da yakaladığı başarı ve izlenme sayısına bakınca ülke tarihinin en başarılı filmlerinden olduğunu kolaylıkla söyleyebiliriz. Mustang bu başarıya ulaştı, Yol filminden sonra Fransa’da en çok izlenen Türkçe film oldu.

10. Fransa’nın 1959 yılından beri ilk kez Fransızca olmayan bir filmi Oscar adayı olarak seçmesi

Fransızların kendi dillerine ve kültürlerine nasıl sahip çıktığı hepimizin bildiği bir gerçek. Sömürgelerinden gelenlerin yaşadıklarına dair filmler bile olsa mutlaka Fransızca anlatırlar hikâyelerini. Mustang 1959 yılından beri bu dil bariyerini aşabilen, Fransızca olmayan bir filmin Oscar yarışına girmesinin örneği.

11. Filmin Yabancı Dilde En İyi Film Dalında Oscar adaylığına büyük şans verilirken Oscar’ı kazanmak için de favoriler arasında olması.

Yabancı dilde film ile Oscar kazanmak hem zor hem de sonucu çok zor öngörülebilir bir ödül bu. Daha önce ülkemiz adına yarışan filmler aday adaylığından  öteye  geçememişlerdi.  Mustang hem aday olup yarışmaya katıldı hem de eleştirmenler ve sinema otoriteleri tarafından ödülün güçlü adaylarından biri olarak gösteriliyor.

12. Ekim’de Türkiye’de büyüyerek devam edecek.

Ülkemiz seyircisiyle ilk kez Filmekimi’nde buluşan Mustang, bu festivalden gelen seyirci yorumlarına bakılırsa vizyona girdiğinde de büyük ilgiyle karşılaşacak gibi görünüyor. Şimdiden iyi seyirler.

Popüler İçerikler

Kılıçlı Yemin Olayında Yeni Gelişme: Teğmenlerden Sonra Komutanlar da Disipline Sevk Edildi
ATM’lerde 200 TL Krizi: Fatih Altaylı’dan 5 Bin Liralık Banknot Önerisi
Türkiye Kaçıncı Sırada? Bir Ankete Göre En Güzel Kadınların Bulunduğu Ülkeler Açıklandı