Bir Twitter kullanıcısının namaz kılmadığı ama oruç tuttuğu zamanlarda babasının yaptığı benzetmeyle nasıl oruç tutmaktan vazgeçtiğini anlatması, yepyeni bir tartışmanın fitilini ateşledi.
Yıllar önce kısa hikaye tadında bir şey okumuştum. Anımsadığım kadarıyla aktarmak isterim:
Uzak köylerden birinde bir çoban yaşarmış. Köylülerin hayvanlarıyla kendi hayvanlarını her sabah erkenden alır akşam hava kararmadan teslim edermiş. Hayvanları otlatırken de kendince dua edermiş.
"Tanrım koyunlar için teşekkür ederim, ineklerin sütü için minnettarım, bu güzel doğa için çok sağol" gibi basit cümlelerle yaradana minnetini ifade edermiş.
Bir gün bir derviş çobanın söylediklerini işitmiş. Hışımla yanına gitmiş:
"Bre densiz böyle dua edilir mi yaradanı gücendiriyorsun" diyerek ona dua etmesini öğretmiş. Ancak anlamadığı şeyleri söylemeye çalıştıkça beceremediğini fark edip çok üzülmüş. Yaradan dervişe "ben o çobandan razıydım. Kalbinden geçtiği gibi dua ediyordu, sen onu doğru yolundan saptırdın" diye azarlamış. Ama tabi iş işten geçmiş :)
Demem o ki, rahat bırakın yahu insanları. Kim neye nasıl inanıyorsa öyle yapsın. Neyin doğru neyin yanlış olduğu, senin inandığın kadardır.
Bize okulda yapılan hakaretler, ceza, yediğimiz dayaklar yanında babasının dediği çok hafif kalır. Bizi 10 kasımda hava sıcaklığının sıfırın altına düştüğü, kız öğrencinin neredeyse baygınlık geçirdiği gün 3 saat ayakta beklettiler. Bizde böyle soğuduk.
Bu iş bana çok saçma geliyor. 11 ay aklına gelmesin. Sonra 12. Ay Oruç tut. Mevsimlik işçi sanki. Bunun çok saçma versiyonu 11 ay her boku ye. Pavyonundan alemine. İçkisinden zinasına. Kul hakkından gir yetim hakkından çık. Ramazan gelince oruç tut. Her koyun kendi bacağından asılır tamam da olayda bir dengesizlik var. Bence dayı haklı. Ya tam yap ya hiç yapma
Ya tam yap ya hiç yapma demişsin ama neye göre tam neye göre hiç? İnsan manevi anlamda nasıl huzura eriyorsa o ibadeti yapar, lütfen kesin yaegılar kurmayalım, teşekkür ederim. Haklılık payın var kul hakkı yeme noktasında, ama diğerleri Allah ile kul arasında
Yıllar önce kısa hikaye tadında bir şey okumuştum. Anımsadığım kadarıyla aktarmak isterim: Uzak köylerden birinde bir çoban yaşarmış. Köylülerin hayvanlarıyla kendi hayvanlarını her sabah erkenden alır akşam hava kararmadan teslim edermiş. Hayvanları otlatırken de kendince dua edermiş. "Tanrım koyunlar için teşekkür ederim, ineklerin sütü için minnettarım, bu güzel doğa için çok sağol" gibi basit cümlelerle yaradana minnetini ifade edermiş. Bir gün bir derviş çobanın söylediklerini işitmiş. Hışımla yanına gitmiş: "Bre densiz böyle dua edilir mi yaradanı gücendiriyorsun" diyerek ona dua etmesini öğretmiş. Ancak anlamadığı şeyleri söylemeye çalıştıkça beceremediğini fark edip çok üzülmüş. Yaradan dervişe "ben o çobandan razıydım. Kalbinden geçtiği gibi dua ediyordu, sen onu doğru yolundan saptırdın" diye azarlamış. Ama tabi iş işten geçmiş :) Demem o ki, rahat bırakın yahu insanları. Kim neye nasıl inanıyorsa öyle yapsın. Neyin doğru neyin yanlış olduğu, senin inandığın kadardır.
Bize okulda yapılan hakaretler, ceza, yediğimiz dayaklar yanında babasının dediği çok hafif kalır. Bizi 10 kasımda hava sıcaklığının sıfırın altına düştüğü, kız öğrencinin neredeyse baygınlık geçirdiği gün 3 saat ayakta beklettiler. Bizde böyle soğuduk.
Bu iş bana çok saçma geliyor. 11 ay aklına gelmesin. Sonra 12. Ay Oruç tut. Mevsimlik işçi sanki. Bunun çok saçma versiyonu 11 ay her boku ye. Pavyonundan alemine. İçkisinden zinasına. Kul hakkından gir yetim hakkından çık. Ramazan gelince oruç tut. Her koyun kendi bacağından asılır tamam da olayda bir dengesizlik var. Bence dayı haklı. Ya tam yap ya hiç yapma