İklim krizinden kaynaklanan aşırı hava olayları dünyanın ‘yeni normali’ haline geldi. Orman yangınları, yoğun sıcak hava dalgaları ve yıkıcı seller hayatımızın bir parçası oldu.
Bu yaz Türkiye, tarihinin en büyük yangın sezonlarından birini geçirdi ve binlerce hektarlık alan kül oldu. Uzmanlar Türkiye'deki yangınların çoğunun insan kaynaklı sebeplerden meydana geldiğini öne sürüyor.
SPUN, yangınların diğer canlılar gibi mantarların da üzerinde yıkıcı etkisi olduğunu, mantar-bitki ilişkisinin sağlıklı olmaması durumunda kademeli olarak ormanların eski haline dönmekte geciktiğini ve biyolojik çeşitlilik açısından zenginleşmekte zorlandığını söylüyor.
Doç. Dr. Cihan Erdönmez ormansızlaşma sürecini, “Orman ekosistemi daha küçük parçalara bölünerek bütünlüğü bozuluyor ve ormanlarda yaşayan canlıların yaşam ortamları ellerinden alınıyor. Böylece ekolojik işleyişe hasar veriliyor” diye anlatıyor.
Erdönmez, ormansızlaşmanın ormanlar tarafından tutulan karbon miktarının azalması, orman yangınlarının artması ve yeni bitki hastalıklarının oluşmasına sebebiyet verdiğini, bütün bu faktörlerin iklim değişikliği ile mücadele açısından büyük bir sorun yarattığını söylüyor. Ekonomik büyümeyi diğer her amacın üstünde tutan bir anlayışın doğayla uyumlu olmadığını vurgulayan Erdönmez şunları ekliyor:
“İnsanlara bıkmadan, usanmadan ekonomik öncelikli politikaların doğayı yok ettiği ve tüm canlılar için yaşaması daha zor bir dünya yarattığını anlatmamız gerekiyor.”
SPUN gibi bilimsel kuruluşlar da mantar ağları gibi henüz yeterince tanınmayan canlılar hakkında bilgi edinilmesi ve korunmaları, bu sürecin de yerel topluluklarla birlikte yürütülmesi gerektiğini düşünüyor.
Türkiye’de yanan orman alanlarının yeniden nasıl ormanlaştırılacağına dair ise tartışmalar sürüyor. Bir kısım doğanın kendi haline bırakılması gerektiği, diğer kısım ise ağaçlandırma yoluyla ormanlaştırılması gerektiğini ileri sürüyor. Erdönmez’in de aralarında bulunduğu bazı uzmanlar yanan alanlarda koruma, inceleme ve gözlemleme yapılması ve her bölge için farklı çözümler üretilmesi gerektiğini vurguluyor.