Konuttaki görevlinin kendisini sesinden tanıdığını belirten Güler, şöyle devam etti:
'Oğlum, hanımefendiye iyi olduğumu söyle. Ayrıca Özel Kuvvet Komutanı Zekai Paşa'yı ara ve telefonda üzerinde okuduğum 4210 numarayı söyleyerek bunu kendisine iletmesini ve 3 zilin çalmasını bekleyeceğimi söyledim. Bir müddet geçtikten sonra 3. çalmada telefonu açtım ve Zekai Paşa telefonun diğer ucundaydı. 'Ne yapıyorsunuz? Gelip bizi kurtarsanıza' dedim. Muhtemelen odanın çıkışında bir koridor olduğunu, kapıda silahlı şahıs olduğunu belirtip 'Buraya gelince iki taraflı gelin, aynı zamanda odanın yere yakın arka penceresini de açık bırakacağım' diyerek kapattım. Sonra tekrar odaya Akın Öztürk geldi ve 'Televizyonda benim arandığımı yazıyor. Haberin var mı?' diye sordu. Ben de televizyonu açmadığımı söyledim. Bana hitaben, 'Bu vaziyette nasıl gideceğiz?' dedi.
Bir süre sonra yanıma yeniden geldi. Buradaki adamların teslim olmaya karar verdiklerini söyledi. Saat 18.30 sıralarında Korgeneral Yıldırım Güvenç ile Özel Kuvvetlerden ekip yanıma geldiler. Bana, 'Komutanım seni götürmeye hazırız' dediler. Akın Öztürk o esnada geldi, 'Siz giderken sizinle Ankara'ya geleyim' dedi. Yıldırım Paşa ile Akın Öztürk, burada başka rehinelerin de olduğunu ancak nerede olduğunu bilmediğini söyledi. Daha sonra araçla 141. filo yazan binaya gittik. Yine rehin tuttuklarını anladığım Hava Kuvvetleri Komutanı Abidin Ünal ile iki havacı generali aldık. İsmini bilmediğim bir başka yerdeki 5-6 rehineyi de almaya gittik. Oraya gittiğimizde 7-8 kişinin yataklarda gözleri, elleri ve ayakları bağlı sırt üstü yatar şekilde olduklarını gördük. Bunlar sivil kıyafetli ancak tanıdığım havacı ve karacı generallerdi. Hepsini kurtarıp araçlara bindik. 4 araçla Akıncı üssünden çıktık. Hava Kuvvetleri Komutanlığına gelerek Akın Öztürk ve diğerlerini bıraktım ve araçla evime gittim. Saat 19.15 idi.'
Orgeneral Güler, savcılık ifadesinde, operasyonla kurtarılmasından sonra, bütün bunlar başından geçerken, yan odada da Genelkurmay Başkanının tutulduğunu öğrendiğini söyledi.